Öğretmenlik Meslek Kanunu: Ayrıştırma, itibarsızlaştırma, köleleştirme!
Yerle bir olmuş ‘kutsal mesleğimizi’ layıkıyla yerine getiremeyecek hale sokan, bu Meslek Kanunu’nun hem biz eğitim emekçilerine hem velilere hem de çocuklarımıza sonuçları maalesef çok ağır olacak.

Yıllardır her “müjdeli” haber emekçilerin sırtına kâbus gibi çöküyor. Bu sefer de “müjde” diye Öğretmenlik Meslek Kanunu gibi emekçileri kariyer basamaklarına ayıran, rekabetçi, bir nevi eğitimde performansa dayalı sistemi getiren bir uygulamayla karşı karşıya eğitim emekçileri…

Nereden nereye… Yıllar önce dillendirilen Kamu Personel Rejimi Yasası (kamunun özel sektöre tasfiyesini öngören yasa) o dönem çıkamasa da günümüzde farklı isimler altında emekçileri kıskaca alıyor. Meslek Kanunu da bunun bir boyutu maalesef.

Açlık sınırında boğuşan biz eğitimcilere öğretmenlik kariyer basamakları sınavı ile öncelikle yaz boyunca eğitimlere katılıp daha sonra da sınava girileceği, kazananlara uzman ve baş öğretmen unvanlarının verileceği yasa yürürlüğe girdi. Eğitim ve sınav takvimi yayınlandı. Bir taraftan bu unvanları alanlara bin lira ve 2 bin lira bakkal hesabı gibi bir ücret verileceği haberlerini duyan birçok öğretmenin gözleri fal taşı gibi açılırken bir taraftan da istenilen belgeleri toplama telaşı sardı. Biz öğretmenleri bu hale getirenler utansın!

Öğretmenlik mesleğini icra eden bizler düşük gelirlerle, eğitim sistemindeki dezenformasyonla, kalabalık sınıflar, yöneticilerin seviyesiz, otoriter tutumlarıyla, velilerin öğretmenler üzerinde tahakküm kurmasıyla stres dolu bir yılı geride bıraktık. Her şeye gelen 3-4 kat zam karşısında, maaşlar çoktan eridi gitti. Zaten tatil yüzü göremeyecek olan öğretmenler, yaz boyu evden bilgisayar başında eğitime katılacaklar, alın size tatil!

Market market indirim peşinde koşan, aldığı maaşı ay boyunca nasıl yetirebilirim derdinde boğulan biz eğitim emekçilerini ayrıştıran, çalışma şartlarımızı kâra endeksleyen, zaten itibarı yerle bir olmuş “kutsal mesleğimizi” layıkıyla yerine getiremeyecek hale sokan, bu meslek kanununun hem biz eğitim emekçilerine hem velilere hem de çocuklarımıza sonuçları maalesef çok ağır olacak.

SENDİKALARIN DURUMU ‘KARPUZ YATA YATA BÜYÜR’ MİSALİ

Eğitim Sen toplantılarında 2005’teki uzmanlık sınavına dair serzenişler hâlâ güncelliğini korurken şimdi 2022’nin yükünü nasıl taşıyacak sendikalar acaba? “Karpuz yata yata büyür” misali sendikaların durumu. Sınava girecek miyiz, girmeyecek miyiz, sendika ne diyecek diye beklerken kaldık mı baş başa? Herkes birbirine soruyor: “Girelim mi? Girmezsek açıkta kalırız. Zamanında girmedik de ne oldu yıllardır bizden fazla maaş aldılar…” gibi konuşmalara tanık oluyoruz öğretmen odalarında. Ne etliye ne sütlüye anlayışıyla sendikal mücadele olamaz. Hantallaşan, bürokratik anlayışın çıkmazında bocalayan bir hal alır, gider. Emekçileri de süreç içerisinde yalnızlaştıran, sistemin çarkına boyun eğen bir hale iter. Olan da bu aslında!

ÖRGÜTLÜ GÜÇ OLMAK BİZİM ELLERİMİZDE

Sendikaların içinde bulunduğu duruma da yaşadığımız sıkışmışlığa da çare biziz. Bulunduğumuz işyerlerinde sendikalı, sendikasız bütün eğitim emekçileriyle yan yana gelerek, gelecek saldırılara karşı örgütlü bir güç oluşturabiliriz. Bulunduğumuz sendikaların bürokratik anlayışını değiştirmenin, emekçilerin ortak taleplerine duyarlı mücadeleci sendikal anlayışı inşa etmenin yolu da buradan geçer ve bu başkalarının değil hepimizin görevi. Şimdi iş güvencemiz için, özlük haklarımız için insanca yaşanacak, yoksulluk sınırının üzerinde ek zam için işe koyulma zamanı!

Fotoğraf: Evrensel

SINAVA BAŞVURU NEDENİ EKONOMİK KOŞULLAR
Öğretmenlerin büyük bir bölümü uygulamaya konulan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun doğru bir uygulama olmadığını savunurken bir bölümü de “uzman öğretmen” ve “başöğretmen” unvanlarının kendilerine itibar sağlayacak bir etiket olduğunu düşünerek destekliyor maalesef. Alınacak unvanların emeklilikte de maaşlara yansıyacağı gibi yanlış bir bilgi de var. Sınavın adaletsiz ve haksız olduğu fikrinde hemfikir herkes ancak temel ihtiyaçları bile gidermekte zorlanan meslek gruplarından biri haline geldi öğretmenlik. Çoğunluğun bu sınava başvurmasındaki amaç ekonomik koşullar. Özellikle son dönemde zor geçim şartları altında ezilen öğretmenler, maaşlarında az da olsa bir artış sağlayacağı düşüncesiyle sınava başvuruyor.
Geçim derdi, yakıt, ulaşım masrafları nedeniyle bırakın tatili, memlekete bile gitmekten vazgeçtik. Kentteki kültürel faaliyetlerden yararlanmak bile hayal oldu. Üniversiteye gidecek olan çocuklarımız geleceklerini düşünerek kaygı bozukluğu yaşamaya başladı. Gelecek nesillerin emanet edildiği öğretmenlerin vizyonlarını geliştirebilmesi için okumaya, dinlemeye, izlemeye, gezmeye, yeni yerler yeni insanlar görmeye ihtiyaçları var. Biz öğretmenler karın tokluğuna yaşamak istemiyoruz.
Nesrin RÜSTEMOĞLU
İZMİR


BİN LİRA ZAMMA MUHTAÇ BIRAKILDIK
Biz öğretmenler ne kadar uygulanacak olan sınava karşı olsak da maaşımıza yapılacak 1000 TL zamma muhtaç bırakıldık. Yaptığımız iş ile aldığımız ücret eşit değil. Ben iki çocuklu bir anne olarak onlara geçen yıl sunduğum imkanları bu yıl sunamamaktan çok rahatsızım. Bu krizin yansımalarını onlara hissettirmemek için kendimden fedakarlık ediyor, özel ihtiyaçlarımı bir kenara itiyorum. Çocuklarla birlikte markete girdiğimizde anormal fiyat artışları onların da dikkatini çekiyor ve “Gelecekte hangi işi yaparsak daha çok para kazanabiliriz?” gibi sorular soruyorlar.
Öğretmenlere müjde olarak sunulan bu yasa, yaşadığımız hiçbir soruna çözüm olmayacak biliyorum hatta özellikle kadın çalışanların iş dışı çalışma yükünü artıracak diye düşünüyorum. Öncelikle kaybettiğimiz itibarı geri istiyoruz, çalışma koşullarımızın iyileştirilmesini, eğitim sisteminin değiştirilip öğrencilerin uygulamalı olarak eğitim alabileceği, bilimsel, çok yönlü eğitim alabileceği sadece sınıf ortamında değil, sınıf dışında da eğitimine devam edebileceği olanakların sunulmasını istiyoruz. Bizlerin daha verimli olabilmesi için öncelikle birincil ihtiyaçlarımızı rahat bir şekilde karşılayabileceğimiz bir ücret istiyoruz.
Şule KIZILASLAN
Bornova/İZMİR


SINAVA MECBUREN GİRECEĞİM
Sınıf öğretmeniyim ve meslekte 17. yılım. Sınava mecburen gireceğim, çünkü ekonomik olarak zorlanıyorum. Öğretmenlerin meslek yıllarına göre bu şekilde ayrıştırılmaları kabul edilir bir şey değil. Hepimiz aynı zamanlarda aynı iş tanımlarını yapıyoruz. Bir sınavla ya da yapılan yüksek lisansla öğretmenler bu şekilde ayrıştırılamaz. Ha şöyle bir şey olsa kabulümdü. Her öğretmen artık kendi alanı ya da istediği farklı alanda uzmanlaşabilir. Ve bununla ilgili eğitimler veya sınavlar olabilir. Ama sadece tek bir genel sınavla bu kadar öğretmeni denek olarak kullanmak doğru değil. Denek diyorum çünkü öncesi, araştırması, kamuoyu düşüncesi en önemlisi de biz öğretmenlere hiçbir şey sorulmadan olduğu için ayrıca doğru değil.
Menemen’den eğitim emekçisi
İZMİR

Fotoğraf: DHA

İlgili haberler
Yorgunluğu tüm öğretmenler gibi çektik yıl sonu se...

'Bize yevmiyeli öğretmen demek daha uygun olur. Çünkü yevmiyeli çalışan bugün vardır yarın yoktur. B...

KHK’li öğretmen Hafize’nin ayakta kalma hikayesi:...

Arkadaşım 5 yıl sonra şimdi yeniden başlıyor. Bütün o kötü anıları arkada bıraktı falan demeyeceğim,...

Öğretmen odaları kaynıyor

Öğretmen odalarından tepkiler yükseliyor: Artan döviz kurları, uzmanlık, başöğretmenlik sınavları…