Sevgili hazirun,
Bu ay yazı işleri benden ideal kadın bedeni algısı hakkında yazmamı istedi ki biliyorsunuz bunu isteyebilecekleri en ideal kadın da benim. Hiç ikiletmeden elimdeki kiraz kâsesini sehpaya bırakıp parmaklarımı yaladıktan sonra yeni Word dosyasına başlığı attım: Diyetin Tarihi.
O başlık orada beklesin ben gidip bi çay koyayım, belki yanında küçük mutlu susam kaplı fındıkçıklar vardır? Belki biraz da çikolata kaplı minnoş üzümlerden? Yok, dünyayı yiyemem, tokum. İştahımla evdeki rezerv doğru orantılı.
Diyet kelimesi Frengistan’dan gelen bir kelime. Onlara da Eski Yunanca’dan geçmiş. Belli bir yaşam tarzı, belli bir beslenme şekli anlamlarını haiz. ‘Bana ne yediğini, ne giydiğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim’ sınıflandırması ezelden beri var anlayacağınız. Kraliçe Victoria getir götür tavuskuşu yiyormuş misal, Elizabeth marzipana düşkünmüş. Caaanım dişlerini karartmak pahasına badem ezmesine öyle bir abanmış ki piyasadaki bademler anca sarayı doyurmuş. İşin ilginç tarafı kraliçenin dişleri karardığı için saraydaki kadınlar arasında da diş karartma modası başlamış. Hah! Konuyu istediğim yere getirdim. Hiyerarşik dizilimde en tepede kimler var ve her ne yapıyorlarsa makbul olan bir dünya bu kardeşlerim. İlk yırtık kotu ben giysem fakir deyip geçecektiniz ama ünlü modellerin yırtılmışlarını koşup alıyorsunuz, ne iş? Konumuz bu değil ama “hikâye satıyor.” Almak istediğimiz şey pantolondan fazlası, olmak istediğimiz şey de o beden değil, o bedenin sahip olduğu yaşam. Bakın moda böylesi bir durum için nasıl da kabul gören bir edebiyat yapıyor. Ben hikâyesi ve açıklamasına tav olacaklardanım:
“Baştan aşağı yırtılmış bir pantolon, resmen benim duygusal durumumu ifade ediyor. İplikler pantolona bağlı kalmakla özgürleşmek arasında gelip gidiyor gibi. Yırtık kot, sanki gizlemekle açığa vurmak arasındaki ince bir çizgi. Bir elin ya da bir bıçağın yırttığı ya da komik bir hikâyede yırtılan.”
Ben pantolon değil, özgürlük satın alıyorum!
Gelelim ideal kadın bedenine. Yani benim gelmeme gerek yok, hep içindeyim de mevzu olarak gelelim artık. Vallahi benim gözlemlediğim kadarıyla parça pinçik kıyafetler içinde beli filtreyle inceltilmiş, dudakları şap diye öpecekmiş gibi büzülü, ısıracakmış gibi haşin bakışlı duruşlar makbul. Duruşlar diyorum çünkü instagram dışında bi yerde gördüğümüzde bu öpmeyle ısırma arasındaki duruşları göremiyorum ne yazık ki. Üstünde çalışmış çalışmış bir poz yakalamış işte, kıyamam. Zaten kıyamıyorum da hiç. Daha on bir yaşımdaki kızım bile tarif ettiğim pozu vermeye çalışıyor fotoğraf çekerken.
Niye?
Tarih boyunca ideal beden algısı çok değişmiş. Tarihteki kadın tasvirlerine bakınca kıtlık zamanlarında besili, dolgun vücutların sağlıklı ve tercih edilir (sizi kim tercih etsin derler adama diye de dayanamayıp kendime yanıt vereyim) olduğu görülüyor. Kendimi aradım da 14 ila 17.yüzyılda özellikle İtalyan Rönesans’ında aranan bir “bedenim”. Sonra ne olduysa bir zafiyet ve zayıflık hali, narinlik modası başlamış. (Bakınız hiyerarşide tavanda birileri zayıf demek ki.)
SOUTH BEACH’TEN KETOJENİĞE, PALEODAN TAŞ DEVRİNE…
Tarihte beslenme kontrolü, kalori cetvelleri, dengeli beslenme gibi ifadeler zannedildiği gibi estetik kaygılarla değil, ömrü uzatmak ve hatta ölümsüzlük peşinde olmakla ilgili. Bu çalışmaları yapıp kendi bulgularını piyasaya süren doktorların ismiyle anılan birçok diyet var. Kimi ete abanıyor, kimi sebzeye, kimi yağı yasaklıyor bir dönem. Ama günümüzde diyetlerin isimleri bile doktor ismi değil, yapan rol modellerin isimleri ya da tasavvurumuzda ideal bir hayata göndermede bulunan hikâye başlıkları adeta. South Beach diyeti yapınca kendinizi elinizde bir kokteyl uçuş uçuş bir elbiseyle deniz kıyısında görebiliyorsunuz adeta! Ketojenik ya da Paleo diyeti yaparsanız bir instagram pozunda hamuda kalkmış olmanız işten bile değil. İşte bunlar hep “bedenimizi”, bazı bir takım şablon reçete kişisel gelişim programları da “ruhumuzu” kurtaracak sözümona…
Oysa bu toplu delirium bizim biricikliğimize yapılan küresel bir komplo gibi. Kadının salt bedenden ve duruştan ibaret neredeyse sadece “izlenen, seyredilen” bir şeye indirgenmesi, nesneleştirmesi, bunun yine kadınlar tarafından yaygınlaştırılması ve hatta dayatılması, aynılaşmayan kadının ötekileştirilmesi nereden bakarsak ironik bir akıl tutulması. Allahtan kadın bedeninin yaşlanmasıyla aldığı hallere yönelik bir “beden olumlama” akımı da alternatif bir akım olarak başladı da memeleri yer çekimine yenilen, karnı doğum çatlaklarıyla kaplanan kadınlar da nefes alıyor bu sayede. Evet, böyle akımlar olmasa bir kadın kendi kendine durup da şunu düşünemiyor çünkü:
“Yaaa hücrelerimde enerji eksilince hipotalamusum uyarılıyor, biyolojik bir gereklilik olarak acıkınca yiyorum. Doymuş ve mutlu halim bu. Üretim bandından balıketli çıkmışım, ben kimsenin cinsel objesi değilim, dünya kadar farklı meziyetim var. Niye sayko filtreli bir pozun altına bir şeftali ya da deniz kabuğu ya da elmas emojisi koyup kendimi kendime yabancılaştırıyorum? Niye otantik olamıyorum? Niye Ceyda’nın Şeyma’nın, Hülya’nın hayatının peşindeyim?
Tabii onlarınki gibi bir hayata önce onlar gibi görünerek ulaşmış gibi olabilirim. Mış gibi. Sanki Ceyda’nın turuncu mayosunu giyersem, ben de beni onun kocası kadar seven bir adama, bahçesinde uzandığı o büyük eve, gülüşünde rastladığım tatlı huzura sahip olabilirim. Bana acilen turuncu mayo lazım. Ama bir dakika o turuncu mayoyu giyebilmem için önce bir yedi kilo vermem lazım ki içindeyken Ceyda gibi görünebileyim. Kimse de çıkıp söylemeyecek kaç yedi kilo verirsem vereyim benim arka kaportamın anadan doğma kemik genişliği Ceyda’nın ölçülerine inmeyecek. Ben bir turuncu mayonun kaç bin layklık getirisini hesaplarken aynı anda kaç kalori yakmalık bir diyete ihtiyacım olduğunu aynı anda hesaplayan canlıyım. Ben mutsuz bir kadınım.”
Yazı uzamış, fındıklar bitmiş. Artık kalkayım da dün topladığım semizotuyla mis gibi bir salata yapayım. Belli bir diyet programı dayattığı için değil sadece canım çektiği için.
Görseller: Freepik/Vectorjuice
İlgili haberler
Kime göre şişman kime göre güzel!
Kadınların 90-60-90 vücut ölçüleri için harcadıkları çabalara, estetik ve güzellik kaygılarına, zayı...
Şişmanım işte var mı diyeceğin?
Elbisesini çıkarıp mayoyla kalınca plajdaki herkes ona bakmayacak mıydı? Tüm insanlar kafalarını ona...
GÜNÜN ÇİZİMLERİ: Şişman kadın çirkin değildir
Kadınlara dayatılan beden profiline karşı kilolu kadınları resmeden Kamer Batıoğlu, kadının nasıl ol...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.