Merhaba, ben Hediye 34 yaşında bir kadın işçiyim. Ekmek ve Gül dergisiyle yeni tanıştım. Daha önce hiç duymamıştım. Gündemi de genelde sosyal medyadan takip ediyordum. Dergiyi okuduğumda kadınların, hem yaşadıklarını hem de çözümlerini anlattıklarını gördüm. Bende sizlere daha çok neler yaşadığımı anlatmak istiyorum. Aslında ben yazmayı çok sevmediğim için anlatacaklarımı başka bir kadın arkadaşım kaleme alacak. Ben 18 yaşında üvey annemin baskısı yüzünden kaçarak evlendim. Üvey annemin her akşam beni babama dövdürmesi canıma tak etmişti. Çalıştığım tekstil atölyesinde daha bir ay önce tanıştığım bir iş arkadaşımla kaçtım. Yaklaşık 1 ay sonrada düğün yaptık. Ailem beni hiç affetmedi. Eşimin ailesi de kaçtığımız için iki yıl boyunca hiç bizimle konuşmadı. İki yıl sonra çocuk olunca eşimin ailesi birlikte yaşama şartıyla bizi affetti. Bizde o dönem ekonomik sıkıntı içindeydik asgari ücretle yarı aç yarı tok yaşamaya çalışıyorduk. Yani bu teklif tam zamanında gelmişti. Belki kaynanam çocuğa bakar, bende çalışırım bir nebzede olsa geçiniriz diye düşünüp sevindik. Bir yıl boyunca burnumu evden çıkartmadılar, yediğime içtiğime karıştılar. Ayağıma bir çorap dahi alamazdım. Bırakın çalışmayı, balkona bile çıkmam yasaktı. Eşim ise, fazla mesai yapıp biraz para biriktirip beni o evden çıkartmaya çalışıyordu. Aslında eşim iyi biri, biz ne çektiysek yoksulluktan çektik. Bir yılın sonunda eşimin babası yemeğin tuzu fazla oldu diye beni döverek hastanelik etti. O günden sonra bir daha o eve gitmedik. 15 gün bir arkadaşın yanına sığındık, sonra bir binanın altında küçük bir dükkân tuttuk. Sadece elektrik vardı, başkada hiçbir şey yoktu. Aynı yerde hem yıkandık, hem yemek yedik, hem de uyuduk. Çok büyük sorunlar yaşadık. Kötü koşullardan dolayı çocuk sürekli hastaydı. Komşuların tavsiye ettiği çok ucuz bir sıbyan okulu vardı çocuğu oraya verdim, bende tekstilde çalışmaya başladım. Eşim de benim gibi tekstil işçisi. 3 ay içinde düzgün bir eve çıktık. Fazladan yaptığımız mesailerden aldığımız parayla, ilk kez yeni bir çekyat, bir halı, çocuk yerde yatıyor diye birde baza alalım evimize dedik. Çünkü daha önce hiç yeni eşyam ve yeni bir kıyafetim olmamıştı. Eşimle birlikte taksitler için biraz daha mesai yaparız diye avunmuştuk.
‘İŞSİZ KALDIM, PAZARDAN ÇIKMA ÜRÜN TOPLADIM’
Çocuk da artık evde tek durabiliyor derken salgının ilk ayında ben işten atıldım. Biz bir grup işçiye “Bu süreçte salgın bitene kadar çalışmayacağız. Siz de izinlisiniz ama şunları imzalayın” dediler. Ben ve iki arkadaşım imzaladık, diğerleri imzalamadı. Avukata gittiğimizde öğrendik istifamızı imzaladığımızı. Avukat ‘Dava açsak bile kaybederiz’ dedi. Biz borçlarla ortada kaldık, günlerce iş aradım. Tam 10 ay işsiz kaldım. Pazardan çıkma ürün topladım, en ucuz yiyeceği aradım. Evdeki interneti iptal ettik çocuk derslere giremedi. Yaşadıklarım saymakla bitmez.
‘HAYALİM SICAK SUYU OLAN BİR EVDİ, OLMADI…’
Hep o yaşadığımız dükkân geliyordu aklıma. Yeniden o günlere döneriz diye depresyona girdim. İş arayışım bir metal fabrikasına girmemle son buldu. Buranın şartları çok kötü, iş çok ağır ama fazla mesai yapılıyor diye çıkmak istemiyorum. Benim işsiz olduğum zaman 5 ay kirayı ödeyemedik bakkala da çok borcumuz var. Sadece asgari ücret yetmiyor ancak mesailerle belki kurtarırız. Ben de isterdim daha güzel bir hayatım olsun ama olmadı. Bu dünyada iki hayalim vardı birisi çocuğuma kardeş bir de sıcak suyu olan bir ev. Ama ikisi de olmadı. Bu asgari ücret bizi insanlıktan çıkardı.
Fotoğraf: Unsplash
İlgili haberler
İşçi hafta tatilinde çalışmak zorunda değildir!
Dinlenmek anayasal bir haktır. İşçiler hafta tatillerinde çalışmak zorunda değildir. İşçi çalışmayı...
İşçi kadınlar: Geçinemiyoruz, tatil yapamıyoruz
Geçim derdinden, fazla mesailerden, yoğun çalışma koşullardan çok bunaldığını anlatıyor kadın işçile...
KRİZ VAR, PARA YOK; MESAİ VAR, İZİN YOK: İşçi kadı...
Yoğun geçen kışın ardından tatil yapmak herkesin hakkı. Ancak kriz fırsatçılığıyla kadın işçilerin i...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.