Mart 1933’te faşizmin Almanya’da iktidara gelişi ile tüm yetkileri elinde toplayan Hitler’in ilk icraatlarından biri, tüm toplumsal muhalefeti şiddetle ezerek çalışma yaşamına vurduğu darbeler oldu. 1 Mayıs işçi sınıfının mücadele ve dayanışma gününü, resmi tatil günü ilan edip içeriğini “milli emek günü” olarak doldurdu. Ertesi gün, SA birlikleri sendika binalarını bastı, sendikacıları tutukladı, bağımsız sendika hareketini ezerek yok etti. Yerine Alman Çalışma Cephesi (DAF) oluşturuldu. Faşizmin sermaye ve büyük tekeller için cennet, işçiler için cehennem olacağının ilk sinyalleri de verilmiş oldu.
Hitler faşizminin nasyonal sosyalist ideolojisinde “çalışma”nın, “ırk” ve “halk” kavramlarının yanında kurucu bir özelliği vardır. Çalışkanlık ve dürüstlük gibi pozitif nitelikler, “Alman halkının” doğuştan gelen özellikleri olarak kodlandı. “Tembellik, çalışmadan kaçınma”, ‘milli birlikten’ dışlanmayı, cezalandırmayı getiriyordu. “İflah olmaz” olarak görülenler çalışma evlerine, belediyelere bağlı sosyal hizmet kamplarına gönderildi, toplama kamplarına kapatıldı.
KADINA BİÇİLEN ROL
Nazizm, katı bir cinsiyet ayrımcılığıyla kadın ve erkeğe farklı görev alanları belirler. Erkekten emeğini devletin ve toplumun hizmetine sunmasını talep ederken, kadınların görev alanını aile, çocuklar ve ev olarak çizer. Ari ırkın (saf ırk) devamını sağlıklı çocuklar doğurarak sağlamanın,‘Alman anne’ rolünü üstlenmenin kadının en büyük ulusal görevi olduğunu vaaz eder.
Çeşitli kampanya ve düzenlemelerle genç kadınların evlenip aile kurmalarını, çalışan evli kadınların işten ayrılmalarını teşvik eden faşist rejim, 1933’te doğum kontrol araçlarının üretimi ve satışını yasakladı. Kadının anneliği, ev içi emeği, yaşlı ve hasta bakımını Alman halkına hizmetin temel bir bileşeni olarak kurgulayıp yüceltti. Kadın emeğine -özellikle savaş yıllarında- kitlesel olarak “gönüllü/zorunlu” hizmetler altında başvurdu.
Yine de kadınların çalışma yaşamından dışlanması, faşizmin izlediği politikalarda ne merkezi ne de istikrarlı bir yer tuttu. Sermayenin, tekellerin doymak bilmez kâr hırsıyla örtüşen faşist rejimin savaş ve işgal politikaları, kadınların üretimden çekilmesinin aksine kitleler halinde, evinden, köyünden koparılarak üretime sürülmesine, savaşın ilerleyen yıllarında ağır işlerde uzun sürelerle çalıştırılmalarına neden oldu. Hitler iktidarı öncesinin kazanımları olarak kadın işçileri özel biçimde koruyan yasalar, ağır işlerde çalışmalarını engelleyen, daha kısa çalışma saatleri öngören yönetmelikler, faşizmin yerleşmesiyle esnemeye, zamanla ağır yaptırımlarla yer değiştirmeye başladı. Faşizmin ilk beş yılı sonunda devlet, insan emeğini istediği biçimde kullanmak üzere sınırsız yetkiyle donatıldı.
ZORUNLU ÇALIŞMA, KÖLELİK KOŞULLARI
19. yüzyılda yürürlükten kaldırılan işçi karnesi 1935’te tekrar uygulamaya kondu. 1938’de 22 milyon işçi karnesinin dağıtımı tamamlandığında haziran ayında çıkarılan bir yasa ile her yaş ve meslekten, kadın-erkek tüm Almanların gerekli görülen işlerde zorunlu çalıştırılmasının önü açıldı. 1938 sonunda çıkarılan bir yasa ile tarımdaki emek gücünü karşılamak için genç kadınlara bir yıllık zorunlu hizmet şartı kondu. Bu hizmeti yerine getirmeyenlerin başka bir işe girmeleri yasaklandı.
1 Ekim 1939’da çıkarılan yasa ile işçiler resmen tutsak edildi, bölgeden bölgeye, bir uğraştan diğerine geçiş yasaklandı; fabrika değiştirme dahi sınırlandı. Kadın, genç ve çocukların gece çalışmasını kısıtlayan hükümler kaldırılırken işçiler köle gibi çalıştırıldıkları fabrikaya bağlı kılındı. 1941’de bir kararname ile kadınlar madenlerde çalışmaya yollandı.
Savaş hazırlıklarının yoğunlaşmasına paralel olarak çalışma saatleri uzadı, 11-12 saatlik işgünü normalleşirken 14 saate varması istisna olmaktan çıktı. İş yükü ve yoğunluğundaki artış sıklıkla iş kazalarının yaşanmasına, kadın, çocuk ve yaşlı emeğine daha fazla başvurulmasına yol açtı. Tüm bu yıllar boyunca ücretler hep düşük, Hitler iktidarı öncesindeki ortalamanın altında kaldı.
Hitler faşizmi savaş sanayisinin artan işgücü ihtiyacını, işgal ettiği ülkelerin hemen hepsinden zorla çalıştırılmak üzere getirdiği “değersiz ırklar” olarak sınıflandırılan insanlarla karşılamaya çalıştı. 1941 yılında kamplara doldurulup ölesiye çalıştırılan 1.5 milyon işçinin 250 bini kadındı. Savaş sonuna kadar yüz binlerce savaş esiri çalışma kamplarında işe koşuldu.
Hitler’in Sovyetler Birliği’ne saldırısı Alman işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını da derinden etkiledi. Hem Almanya’da hem de işgal ettiği ülkelerin fabrikalarında rekor düzeyde silah üretildi. Hitler, Sovyetler seferinin çabuk ve zaferle sonuçlanacağını düşündüğünden, işçilerin önemli bir kısmını cepheye gönderdi. Ancak sonuç beklendiği gibi olmadı, Sovyetler Birliği Hitler faşizmini Stalingrad’da durdurduktan sonra faşistler, fabrikaları, tarlaları, madenleri, büroları cepheye gönderilecek insan bulmak amacıyla taramadan geçirdi. 1943 yılında 16-65 yaşındaki tüm erkekler ile 17-45 yaşındaki tüm kadınlara zorunlu görev çıkarılarak bir milyonun üzerinde kadın ve erkek üretime gönderildi. Kadınlar sanayideki ağır işlere sürülürken, üç kişinin işini iki kişinin yaptığı “üç yerine iki planı” devreye sokuldu.
FABRİKA, AİLE VE BİTMEYEN MESAİ
Hitler faşizminin dayattığı “Alman çalışma zihniyeti”nin kadınların direnciyle karşılaşmadığı, hatta kabul gördüğü rivayet edilir. Bu alandaki az sayıda araştırma ise tersine işaret ediyor.
1935 yılından itibaren ücretlerin artırılması, çalışma saatlerinin kısalması, çalışma hızının düşürülmesi gibi taleplerle iş bırakma, iş yavaşlatma, kısmi, kısa süreli grevler ağırlıkla kadın işçilerin çalıştığı fabrikalarda yaşandı. Kadınlar faşist partinin cinsiyetçi ve ırkçı yaptırımlarına, işverenlerin, DAF temsilcilerinin taciz ve aşağılamalarına öfkeyle karşı çıkıyor, baskılara maruz kalan kadınlarla dayanışıyor, DAF aidatlarını ödemeyi reddediyor, cezalandırılan, işten atılan, tutuklanan kadınlar için yardım topluyordu.
Nazi rejiminin kadınlardan talep ettiği ‘hizmetler’ katlandıkça katlandı: Zorunlu çalışma, annelik, ev işi, gönüllü sosyal hizmetler, bombardıman nöbetleri, ilk yardım işleri ve cephe postalarının tasnifi… Tüm bunlarla yükümlendirilen ve zorunlu çalışmaya tabi tutulan kadın işçilerin her fırsatta ‘arıza’ çıkarmasına sebep oluyordu. İş yerlerindeki uygulamalar zorbalaştıkça direnme ve kaçınma yöntemleri de değişiyordu. Başta yüksek sesle itirazları, sıklıkla tuvalete giderek ıskarta mal üretiminin artmasına yol açtıkları, yabancı ve savaş esiri işçilerle iletişim yasağını çiğnedikleri, yemeklerin kötülüğünden şikayetleri, iş yerinde sürekli bir huzursuzluk ve uyumsuzluk kaynağı oluşturdukları işletme raporlarında kayda geçiyordu.
Kaynak: Nazi yönetimi altında işçi sınıfı ve çalışma koşulları; Jürgen Kuczynski, Bilim Yayınları, 1979
İlgili haberler
Cesaret ve kadın dayanışmasıyla hayatımı yeniden k...
‘Yıllarca şiddet görmüş bir kadın olarak tüm kadınlara sesleniyorum; kadınları koruyan İstanbul Sözl...
Sınırların ötesinde kadınlar ne yaşıyor?
Pandemi boyunca ve sonrasında tedbir adı altında ne yapıldıysa kadınların hakları pahasına yapıldığı...
Evde küçük de olsa bir nefes almak için…
Çıkarın kağıdı kalemi, nefessiz kaldığımız bu günlerde içimizdekileri kelimelere dökeceğiz… Hadi baş...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.