Nafaka hakkına göz diken devlet bu tabloyu normalleştirmek istiyor
5 kadın, 5 farklı hikaye ama ortak bir nihayet... Boşanmak istedikleri kocalarının baskı ve şiddetinden kurtulmaya çalışan kadınlar tüm haklarından feragat etmeyi kabul etmek zorunda kalıyor.

Birbirini tanımayan beş genç kadın, fikir ve destek almak için Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğine başvurdu. Bu beş işçi kadın farklı fabrikalarda çalışıyor. Kadınlardan üçünün çocuğu yok diğer ikisinin ise birer çocuğu var. Hepsinin isteği aynı; eşlerinden bir an önce ve sorunsuz boşanabilmek. Bunun için tek şansları anlaşmalı boşanma. “Anlaşmalı” denince insanın aklına gelen iki tarafın ortaklaşa karar alması oluyor. Ama durum pek öyle değil. Aslında kadınlar tek taraflı olarak bu “anlaşmaya” mecbur bırakılıyor. Nasıl mı? Kadınların anlattıklarına kulak verelim.

‘YETER Kİ YAKAMDAN DÜŞSÜN’ DİYE...
Aygül bir metal fabrikasında işçi, çocuğu yok. Liseyi bitirdikten sonra hep çalışmış. Boşanmak istediği eşini de fabrikada tanımış, sevmiş ve evlenmiş. Ama evlendikten hemen sonra sorunlar yaşamaya başlamış. İş şiddete varınca boşanmak istemiş. Tabi bu aşamaya öyle kolay gelmemiş. Çünkü kocası; “Hiçbir şey talep etmezsen seni ancak o zaman boşarım” demiş. Aygül de sadece kişisel eşyalarını bir valize doldurup evden ayrılmış. “Emek emek kurduğum o evden bir çöp dahi alamadan çıktım” diyor. Tabii nafaka hakkından da vazgeçmiş, “Yeter ki yakamdan düşsün, peşimi bıraksın” diye. Aygül şimdi kendine bir hayat kurmaya çalışıyor. Aldığı maaş asgari ücret olduğu için şimdilik boş bir evde yaşıyor, henüz yatak bile alamamış, yerde yatıyor. Arkadaşlarının desteğiyle zaruri birkaç eşya bulabilmiş sadece.

12 YILLIK EVİNDEN BİR ÇANTAYLA ÇIKTI
Çiğdem de fabrika işçisi, bir çocuğu var. 12 yıllık evliliğini bitirmeyi istemesinin nedeni yıllardır eşinden gördüğü şiddet. Ona da eşi “Senden ayrılırım ama şartlarım var; nafaka istemeyeceksin, çocuğun velayeti bende kalacak ama sen bakacaksın, evden hiçbir şey almayacaksın ve çok uzağa yerleşmeyeceksin. Böyle olunca anlaşmalı boşanıp peşini bırakırım” demiş. Çiğdem de çekişmeli boşanmanın kendisine zarar vereceğini düşündüğünden bu şartları kabul etmiş. Kocasının boşanma şartlarına uyacağını ve peşini bırakacağını düşünerek evden sadece bir çanta ile ayrılmış. Biz Çiğdem’le, kurmaya çalıştığı yeni hayatı için destek almaya derneğe geldiğinde tanıştık.

‘BOŞVER KIZIM, CANINDAN ÖNEMLİ DEĞİL’
Sevda da Aygül gibi aynı fabrikada çalıştığı adamla evlenmiş. Sevda, fabrikadan tazminatını alarak ayrılmış, düğün yapmışlar. Düğünde takılanlar, tazminatı ve eşinin birikiminin üstüne kredi çekerek ev almışlar. Fakat bir yıl sonra aralarında sorunlar çıkmaya başlayınca boşanma kararı almışlar. Başta her şeyi ortak bölüşmeye karar vermişler. Sonra eşi onu tehdit etmeye ve şiddet uygulamaya başlamış. Karakolluk olduklarını, hatta darp raporu aldığını söylüyor Sevda. Tehditlerine ve uyguladığı şiddete rağmen kocasına hiçbir yaptırım uygulanmamış. En sonunda Sevda’nın yeni işyerine giderek hakaret, taciz ve şiddetini sürdürünce Sevda’nın ailesi, “Boşver kızım canından önemli değil, bırak her şey onun olsun” demiş. Savcının karışına çıktığında halen gözünde morluklar ve kolunda sargılar olduğunu ama kimsenin nedenini sormadığını anlatıyor. Böylece bir kadın daha tehdit ve şiddet sonucu anlaşmalı boşamayı kabul ederek, bütün emeğine arkasını dönüp gitmek zorunda kalmış.

‘HAK TALEP EDERSEM AZRAİLİM OLACAKMIŞ’
Serap ve Hanife’nin durumları aynı. Serap’ın eski kocası hem aldatmış hem şiddet uygulamış. Hanife’nin yaşadıklarını kendisinden dinleyelim: “Yıllarca çalıştım. Maaşımı onun eline saydım. Bazı zamanlar ne kadar zam aldığımı bile bilmiyordum. Çünkü maaş kartım hep kocamdaydı. Boşanmaya kalkıştığımda valizimi toplayıp beni kapının önüne koydu. Hak talep edersem beni rahat bırakmayacağını, Azrailim olacağını söyledi. Çünkü daha önce denedi. Ben de yakamdan düşsün diye onun istediği gibi bir anlaşmayı imzaladım. Sadece çocuğumun velayetini almak istedim.”

Ama Hanife’nin tek isteği bile gerçekleşmemiş, anlaşmaya bakınca fark etmiş ki çocuğun velayeti de babasında. Hanife, neler yapabileceğini öğrenmek için derneğe geldiğinde tanıştık onunla da.

NAFAKA KALKARSA...
Burada yaşadıklarını paylaştığımız kadınların tamamı çalışan kadınlar, bu nedenle evden ayrılırken çalışmayan bir kadına göre biraz daha rahat davranabiliyor olsalar da aslında yeni bir hayat kurmak ve yıllardır verdikleri emeği bir anda arkalarında bırakmak tabii ki hiç de kolay değil. Ancak hepsinin bunu seçmek zorunda kalmasının bir sebebi var; kadınları korumayan sistem. Boşanmak istediği kocasının “başına bela olacağı”, “hayatını zindan edeceği”, “azraili olacağı” düşüncesi kadınlar için çok doğal, çünkü bu oluyor.

Nafaka hakkının sınırlandırılması da bir kez daha gündemdeyken bu örnekler açık biçimde gösteriyor ki devlet yukarıdaki örnekleri “olağan” hale getirmeye çalışıyor. Kadınların nafaka hakkını sınırlandırmaya/ortadan kaldırmaya çalışmak demek kadınları o evde kalmaya mecbur etmek demektir. Özellikle ücretli bir işte çalışmayan kadınlar açlık ya da şiddet ikilemine sıkıştırılıyor. Ama hayatlarımızın ve haklarımızın elimizden alınmasına izin vermeyeceğiz. Yeni yaşamlarımızı da birlikte ve daha güçlü inşa edeceğiz.

İlgili haberler
Nafaka ile ilgili bilmeniz gereken 5 gerçek!

‘Kadınlar nafaka ile yan gelip yatıyor’, ‘nafakayı ödeyemeyen koca böbreğini sattı’, ‘kadınlar nafak...

Mesele 3-5 kuruş nafaka meselesi değil

Hangi kadın üç kuruş nafaka için mahkemelerde sürünmek, kendi ayakları üzerinde yaşamak dururken baş...

Kaderimse çekmem, değiştiririm

Yıllar boyu şiddetten mücadele ederek kurtulan Nurten Sönmez; ‘Tüm kadınlara şunu hatırlatmak istiyo...