Kadınlar ‘sıradaki’ olmak istemiyor
Kadın cinayetlerindeki artış, şiddet gören kadınları tedirgin ediyor. Eve kapanan, işinden olan kadınlar sürekli ‘Sıradaki ben mi olacağım’ korkusu yaşıyor.

Kadın cinayeti haberlerinin ardından “Bak, bir kadın daha öldürülmüş” cümlesini kurmak, kanıksamak... Gerçekten buna bilinçli olarak alıştırılıyor muyuz?

Toplumun öfkesinin, sadece kişileri hedef alması da bilinçli bir yönlendirme haline geliyor. Çünkü öldürülen kadınların her birinin öyle hikayeleri var ki bazen akla mantığa sığmıyor. Öldürüldüğü ana kadar hep şiddet, hep tehdit hep hakaret. Tabii ki devlet mekanizmalarının da haberi var kadınların yaşadıklarından.

En son şiddet gördüğü iddia edilen bir kadının intiharına tanıklık ettik. Cenazesinde fısır fısır “Madem kocası dövüyordu, neden karakola gitmedi?” diye konuşanlara başka bir yandakilerin, “Gitse bile ne olacak ki? Sanki bir şey mi yapıyorlar” fısıltısı ekleniyordu. Bunlar gibi akla mantığa sığmayan söylentiler uzayıp gidiyor.

KORKULACAK BİR ŞEY YOK MU?

Son aylarda birçok kadın yine erkekler tarafından katledilince hali hazırda boşanma davası devam eden ya da boşandığı halde yakasını kurtaramayan 25 kadın “Ben de öldürüleceğim” korkusuyla Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğine ulaştı ve yardım istedi.

Kadınlardan birinin arkadaşı, eski eşi tarafından katledilmiş. Fabrikada çalışan bu kadın, bize geldiğinde bir haftadır işine gidemediğini ve eski eşinin kendisini “Sıra sende” diyerek tehdit ettiğini anlattı. İşinden ayrılmak istemiyor çünkü geçim kaynağı bu. Ama “Ya ben de işe giderken öldürülürsem” diye kaygı duyuyor: “Geceleri pencerenin önünde nöbet tutuyorum. Kapının arkasına masayı çekiyorum ama güvende değilim.” Kendisi ve çocuğu 3 gün boyunca evde aç kalmışlar alışveriş yapamadıkları için. Bu süre içinde bir defa sokak ortasında yakalanmış eski eşine ve darbedilmiş. Polis çağrılmış fakat hiçbir işlem yapılamamış.

Yakın zamanda Antalya’da öldürülen kadının durumundan çok etkilenen Canan da benzer bir şekilde geldi. Eski eşinin kendisini nasıl öldüreceği ile ilgili telefonuna ses kaydı attığını söyledi. KADES uygulamasından polis çağırmış. Fakat polis dalga geçer gibi “Eşin herhangi bir tarih ya da gün belirtmemiş, korkacak bir şey yok” dedikten sonra gitmiş. Bir tekstil atölyesinde çalışan Canan, belki güvenlik önlemi alırlar ya da bir süre izin verirler diyerek müdürüyle konuşmuş. Müdür de “Senin için kimseyi riske atamam” diyerek Canan’ı işten çıkartmış. Şimdi Canan hem işsiz, evine ekmek dahi alamıyor hem de şiddetten kurtulmaya, hayatta kalmaya çalışıyor. “Yaşamak istiyorum, çocuklarım var. Ne olur bir şey yapın” diyen yüzlercesinden biri olan Canan’ın sesini devlet ısrarla duymuyor.

‘HAYATTA KALMAYI İSTEMEK SUÇ MU?’

Menekşe’nin eşi de daha önce ilk eşini yaraladığı için 7 yıl hapis cezası almış. Menekşe evlendikten bir yıl sonra bu gerçeği acı bir biçimde öğrenmiş. Küçük bir atölyede terzilik yapan Menekşe, babasından gördüğü şiddetten kurtulmak için çalıştığı atölyeye iş getiren bu kişiyle tanıştıktan kısa bir süre sonra evlenmiş. Bir yıl sonra bu kişi aynı şiddet biçimlerini Menekşe’ye de uygulamış. Tehdit ederek sözlü ve fiziksel şiddetin dozunu artırmış. Menekşe, “Hayatta kalmayı istemek suç mu?” diye soruyor. “Eğer suç değilse neden bu devlet beni korumuyor?” diyen Menekşe’nin hayatını kurtarmak için yapabildiğimiz tek şey, onu çok uzak bir yere göndermek oldu. Bu geçici çözüm ne kadar sürer bilinmez. Verdiğim örneklerin hepsinde korkunç bir değersizlik hissi, psikolojik travmalar ve başta kadının kendisine olan güveninin yok olması aynı zamanda hiç kimseye artık güvenmeme durumu ortak özellikler halini alıyor.

Farklı sonuçlar da ortaya çıkabiliyor. Örneğin öldürülmemek için her şeye boyun eğme, uzun bir süre susarak geçiştirme, para istememe, evdeki tüm sorunları tek başına çözme gibi birçok yol deniyor kadınlar. Fakat yine de bitmiyor. Çünkü erkeğin işlediği hiçbir suçun karşılığı yok. Karakollarda şiddet uygulayan erkeğin ifadesi alınıp bırakılıyor. Kadınlar ne kadar sesiz kalsalar da şiddet son bulmuyor. Aksine şiddet devletten alınan güçle artarak devam ediyor.

HER MESELENİN GÜNAHKARI

Kadınların yaşamlarına bu kadar çok müdahale edilmesi, kadınlar hakkında “Sürekli taviz vermesi gerekir” şeklinde verilen vaazlar tabii ki biçimleri değişse de hep şiddet olarak geri dönüyor. Bir market çalışanı kadın şöyle aktarıyor: “Güvenlik işinde çalışıyordum, eşim ‘Bu kıyafetler seni seksi gösteriyor. Çık o işten’ diyerek baskı uyguladı. Ben de markette işe girdim. Şimdi de ‘Sen ne biçim kadınsın, bu ne hal’ diyerek beni beğenmiyor. Bu nedenle bu işten de çıktım.”

Gerici söylemler, üretilen politik argümanlar kadınları hedef haline getiriyor. Bu zıvanadan çıkmış yönetilme halini gören toplum nasıl yönetiliyorsa öyle yaşıyor, sonuç çıkartıyor. Birçok şey kadınlar üzerinden tarif ediliyor. Her meselenin günahkarı kadınlar olarak ilan edildikçe bu toplumun pek değişmeyeceği açık.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Kürt kentlerinde kadınlar sorunları misliyle yaşıy...

‘Antidemokratik uygulamalar ve cezasızlık başta olmak üzere tek adamın politikaları da bölgede yaşay...

Tuzluçayır’da 8 yıl ilmek ilmek örülen mücadele

‘Çıkmış olduğumuz bu zorlu yolda, tüm engellere rağmen amacımız doğrultusunda nice güzel yılları bir...

Erkekler birlikte oldukları 3 kadını öldürdü

Samsun'da, Manisa'da ve Maraş'ta 3 kadın partnerleri tarafından öldürüldü.