Kadına yönelik şiddetin meşrulaştırıldığı yer: Gündüz kuşağı
Televizyon programları, kadına yönelik şiddetin çeşitli türlerini de adeta bir meta haline getirerek bizlere pazarlıyor. En çarpıcı örneklerini, gündüz kuşağı programlarında görebiliyoruz.

Gündelik hayatta toplumun zihnini meşgul eden olayların ve konuların özellikle televizyon dizilerinde ve programlarında kendine yer bulması, şaşırılacak bir durum değil. Kadına yönelik şiddet de son dönemde bu toplumsal olayların başında geliyor.

Televizyon dizilerinde farklı bağlamlarda kadına yönelik şiddetin ele alındığını ve şiddet sahnelerine dahi yer verilmeye başlandığını görebiliyoruz. Geleneksel medyada kadına yönelik şiddete dair farkındalık oluşturmak amacıyla başlayan bu akımın, son durumda bu yönde ilerlediğini söyleyebilmek oldukça güç. Aksine, programları “ilgi çekici” hale getirmek maksadıyla şiddetin adeta pornografik bir öge olarak sunulduğu görüntüleri izliyoruz. Eşi, babası ya da herhangi bir erkek tarafından şiddete uğrayan; alt metinde aslında o kadar da suçsuz olmayan (!) ve uğradığı şiddeti belki de hak etmiş (!) bir kadın karakter ve karşılığında ona şiddet uygulamak “zorunda kaldığı” için mağdur olmuş bir erkek karakter karşılıyor bizleri çoğu senaryoda.

ŞİDDET METALAŞTIRILIYOR

Sosyal medya okuryazarlığının artması, kişilerin şiddet türlerine yönelik bilgisinin de artmasını beraberinde getirdi. Şiddetin yalnızca fiziksel değil; psikolojik, maddi, sosyal boyutlarının olduğu da toplumun kayda değer bir kesimi tarafından farkında olunan bir konu. Pek tabii televizyon programları, bu gündemin de gerisinde kalmayarak kadına yönelik şiddetin çeşitli türlerini de adeta bir meta haline getirerek bizlere pazarlıyor. Bunun en çarpıcı örneğini ana akım kanallarda izlediğimiz gündüz kuşağı programlarında rahatlıkla görebiliyoruz. Televizyonu açıp kanalları gezdiğimizde şiddetin pazarlanmasıyla kendine izleyici toplayan programlar üzerimize çullanıyor. Bir kanalda adeta bir kültürel öge olmuş gelin kaynana kavgaları, başka bir kanalda ise sunucu tarafından canlı yayında işlediği suçlardan (!) ötürü azarlanan bir kız çocuğu karşımıza çıkıyor.

Yaklaşık 7-8 sene önce moda haline gelerek gündüz kuşağında ana akım kanalları kaplayan evlendirme programları karşımıza çıkıyordu. Ancak nihayetinde bu programlar, “Toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olmak” gibi nedenlerle yayından kaldırıldı. Bunların yerini ise genel bir başlık altında toplamanın pek mümkün olmadığı, bahsettiğimiz gündüz kuşağı programları aldı. Söz konusu programların bazıları, eğlence içerikli olduğu iddia edilerek önümüze sunuldu. Toplumun milli ve manevi değerlerine aykırı olmak gibi suçlamalara maruz kalmayan bu programlarda kadınların sözlü kavgaları, hatta fiziksel şiddete kadar ilerleyecek öfkeli halleri, bağırarak ağlamaları; ağır çekim görüntüler ve çeşitli hüzünlü müzikler eşliğinde önümüze sunuluyor. Devamlı bir şiddet ve öfke halinin olduğu bu programlar ile seyircide “Burada bakmamanız gereken bir görüntü var” imajı yaratılıyor. Bu imaja rağmen programı izleyen seyircide, stres ve korku anlarında salgılanarak vücudu harekete geçiren adrenalin hormonu salgılanıyor ve elbette seyirci bu programı izlemeye devam ediyor.

ÖFKE MAĞDURA YÖNLENDİRİLİYOR

Söz konusu gündüz kuşağı programları olduğu zaman en dikkat çeken kayıp ihbarında bulunulan, evini terk eden çocuk veya yetişkin bireylerin arandığı programlar. Bu programların her birinin birkaç ortak noktası var. Bunlardan en belirgin olanı ise izleyicide yarattığı öfke duygusu. Öfke duygusu sağlıklı bir şekilde yaşandığı sürece ihtiyacımız olan, sahiplenebileceğimiz duygulardan biridir. Ancak bu programlar seyircide kime ve neye yönelik olduğu belirsizleşmiş bir öfke duygusu yaratıyor. Bu duygunun sağlıklı bir şekilde yaşanmasının da böylece önü kapanıyor. Hatta az sonra bahsedeceğim üzere çoğu zaman bu öfke, şiddete uğrayan tarafa yönlendiriliyor.

Bu “kayıp arama” programları, toplumda yer bulacak büyüklükte çarpıcı konuların işlenmesi nedeniyle diğerlerinden çok daha göz önünde. Bunun bir diğer sebebi ise şiddetin seviyesinin büyüklüğü. Reşit olmadığı halde evlendirilen, ailelerinden kaçırılarak istismara uğrayan, psikolojik şiddete de maruz kalan çocuklar ve daha nice olay, apaçık bir şekilde ve bir tiyatro skeci gibi gerçeklikten koparılarak izleyiciye pazarlanıyor.

Söz konusu istismara uğrayan bir çocuk olduğunda, çocuğun yaşadığı travmanın yaratacağı çeşitli problemleri önlemek amacıyla titizlikle alınması gereken önlemler olduğu ve devlet tarafından korunması gereken çocuğun yüksek yararının gözetilmesi gerektiği oldukça aşikar. Bu noktada, yarattıkları yıkıcı sonuçlardan söz etmek mümkün. Yaşadığı istismarın boyutlarını, kendisine ahlayıp vahlayan bir grup izleyiciye anlatmak durumunda bırakılan; adı, yaşı, adresine kadar bilgileri apaçık bir şekilde milyonlarca kişiye sunularak hedef gösterilen çocukların bırakın yüksek yararının gözetilmesini, gözler önünde yeniden şiddete uğradığını izliyoruz.

Daha genele bakacak olursak bu programlarda yapılan tek şey çocukların istismarı değil. Aileleri ya da eşleri tarafından çeşitli şekillerde şiddete uğramış kadınların da bir sunucunun kendine ait doğruları neticesinde yargılandığını, hakaretlere ve aşağılamalara maruz kaldığını, hatta bir grup seyircinin de bu duruma alkış tuttuğu sahneleri izliyoruz. Psikososyal desteğe ihtiyaç duyan ve benzer şiddet öykülerine sahip kadınların ve çocukların tüm yaşantılarının bireylerin inisiyatiflerine bırakıldığı bu örüntülerin savunulacak bir yanını bulmak oldukça güç. Bu tabloya baktığımızda kadına ve çocuğa yönelik şiddetin artık bir meta haline gelişini durdurmanın en önemli yollarından biri, devlet tarafından sağlanması gereken psikososyal destektir. Şiddetin o veya bu gibi bahanelerle meşru hale getirilmesi mümkün değildir ve bu durum, bireylerin inisiyatifine bırakılacak bir konu hiçbir zaman olmamalıdır.

Fotoğraf: Şehlem Kaçar/  csgorselarsiv.org

İlgili haberler
Nedir bu kadın dizi karakterlerinin çektiği?

İktidarın kutuplaştırma siyaseti ve kadınlara yaptığı vurgu artarken televizyon dizilerindeki kadın...

Dönüşen gündüz kuşağı programlarında değişen bir ş...

‘Dramatikleştirme, şiddetin farklı türlerini yaşayan izleyiciler üzerinde ‘Benim yaşadığım bu kadını...

Görüntü ve gerçek: Evlilik programları

Evlilik programlarında karşılaştığımız hep aynı manzara: Adam dediğin net olur, erkek güçlü olmalı,...