Nedir bu kadın dizi karakterlerinin çektiği?
İktidarın kutuplaştırma siyaseti ve kadınlara yaptığı vurgu artarken televizyon dizilerindeki kadın karakterler değişime uğruyor. Karakterler gün be gün iktidarın söylemine daha da yakınlaşıyor.

Nedir bu iktidar destekçisi dizilerdeki kadınların çektiği? Seküler–muhafazakar ayrımı bir yanda, “kuma” olmak öbür yanda ve aşk, ihtiras, intikam… Dizilerdeki kadınlar toplumsal rollerde bir prototip çizmeye çalışırken bu prototipler iktidarın kadınlara dair söylemleriyle neredeyse bire bir uyuşuyor. Hal böyle olunca, “Kutuplaşmayı anlatacak herhalde” dediğimiz diziler farklı bir konuya evriliyor. En son Kızıllar da (Kızıl Goncalar ve Kızılcık Şerbeti) olduğu gibi iktidar ve dini kalıplar kadınları her yandan kuşatıyor.

Kadını sadece ailenin bir üyesi olma haline sürükleyen söylemlerden diziler de nasibini aldı. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ülkemizde aile kurumumuza yönelik saldırıların, kadınların haklarını savunmakla hiçbir ilgisinin olmadığının hepimiz farkındayız” sözleriyle dizilerde “aile”nin içine takılan kadınlar daha da “aile” içinde kaldı.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın da “Hayatın her alanında üretkenliği ve duyarlılığı temsil eden kadınlar, sağlıklı ve güçlü bir toplumun teminatıdır” sözleriyle; annelik gibi “kutsal” bir role büründürülen kadın karakterler daha da fazla görünmeye başladı.

Emine Erdoğan’ın “Kadın ruhu, yaşamın hamuruna katıldıkça, kadınların dönüştürücü gücü tarihin akışına yön verdikçe, Türkiye Yüzyılı hedeflerimize kararlılıkla yürüyoruz” demişti mesela. Zaten ayrımcılık tavan yapmışken mutfakla ev işleri arasına sıkışan kadınların hayatlarını gördük dizilerde. Tabii bir taraftan “tarihin akışı”ndaki kadınların, beyliklerin büyümesi için kuma olmalarını “normal” karşıladık.

Geçtiğimiz yıl Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in “Kız okullarını da açabilmeliyiz” açıklamasıyla devam eden tartışmalarla dizilerde kız çocukları evlere hapsoldu, okumak lüks oldu.

KUTUPLAŞMADAN PEMBE DİZİYE

Kızılcık Şerbeti de Kızıl Goncalar da benzer hikayelerle başlamıştı aslında. Türkiye’deki seküler-muhafazakar kutuplaşmayı, biri kadın-erkek ilişkileri üzerinden diğeri de tarikatlar-laikler üzerinden anlatacaktı ama olmadı. Kızılcık Şerbeti “Yalan Rüzgarı” gibi bir pembe diziye dönerken, Kızıl Goncalar tarikat güzellemesine evrildi. İki dizinin ortak yanı ise kadınların “ortada” kalması oldu.

Kızılcık Şerbeti, seküler bir kadının evlenmeden hamile kalması ve muhafazakar bir erkekle evlenip erkeğin ailesinin evinde yaşamasını konu alıyordu. Doğa ve Fatih evlenirken iki yaşam arasındaki fark anlatılıyor, muhafazakar bir kadın zorla evlendiriliyor, camdan atılıyordu. Ceza vermek için yer arayan RTÜK tam bu noktada devreye girmiş ve “kadına şiddet” nedeniyle diziye ceza kesmişti.

Dizi gittikçe daha ilginç bir hal almaya başladı. İktidarın “kadın-erkek eşit değildir” söylemleriyle uyum sağlayan dizi, şimdilerde oruç tutanları ayıplayan seküler ve kendi halinde yaşayıp giden muhafazakar kadınlar arasına sıkışmış durumda. Doğa ve Fatih’in hikayesinden artık bir şey çıkmayacağını anlayan senaristler şimdiler de Doğa’nın kardeşi Çimen’in Gökhan’la olan ilişkisine sarıldı. Arkadaşlarıyla eğlenen bir genç kadınken imam nikahı ile kuma olup evlenmeyi kabul eden ve tesettüre giren genç bir kadına dönüştü Çimen. Doğa’nın teyzesi Alev ise Fatih’in babasından hamile. Dizinin artık toplumsal prototipleri geçip kadınları ayrıştırdığı ortada. Show TV’de yayınlanan dizi, seküler kadınların “iki yüzlü”, muhafazakar kadınların ise “tevekkül sahibi” olduğunu anlatmaya çalışıyor da denebilir. Oruç tutarken su içen Çimen de bunun göstergelerinden biri.

AYAKLARI ÜZERİNDE DURAN KADINLAR YOK

Kızıl Goncalar ise Now TV’de yayınlanmaya başlamadan tepki çekti. Tarikatlar içindeki ilişkiler, din ve eğitim kavgasıyla başlayan dizi, tarikatların eylemlerine bile konu olmuştu. Ancak yine “Maşallah dediğimiz 3 gün yaşamadı” misali, okumak isteyen bir genç kız tarikat torunu ile evlendirildi. Kısa sürede bu kalıp beğenildi, Cüneyd ve Zeynep için hashtagler açıldı. Halbuki Zeynep okuyacaktı. Annesi onu okutmak için elinden geleni yapsa da bağlı olduğu tarikat buna izin vermiyordu. Senaristler ise Zeynep’i ayakları üzerinde durmak isteyen bir genç kız olarak yansıtmaktansa Cüneyd ile evlenmeyi seçen ve evinin kadını olan bir genç olarak göstermeyi tercih etti. Zaten kaç tane kadın var ki dizilerde kendi ayakları üzerinde durabilen?

ŞAŞIRDIK MI?

Bir taraftan da Yargı var. 3 sezondur adliye, mahkeme, polisiye karakterler izlerken Senarist Sema Ergenekon’un iyi işler yapabileceğini düşünüyorduk ama bu kez öyle olmadı. Yine bir tecavüz, yine bir saldırı, yine bir kadın katliamı… İlk kez tek başına polis olarak sahaya çıkan Tuğçe, bir kadına tecavüz edilmesini engelledi. Sahne sonunda ise Tuğçe bayıltılarak bu erkekler tarafından tecavüze uğradı. Üstelik bu final sahnesi, neredeyse tüm detaylarıyla aktarıldı. Ergenekon’a tepki yağsa da değişen bir şey olmadı. Kaldı ki “Siyah Beyaz Aşk” dizisinde de doktorun bir kadını alıkoymasını ve sonrasında ona tecavüz etmesini yine Ergenekon anlatıyordu.

TARİHİ DİZİLER: YA KUMASIN YA ŞEYTAN
İzleyiciler tarafından büyük bir hevesle beklenen ve reytinglerde üst sıralara oturan diziler arasında tarihi diziler de yer alıyor. Peki bu dizilerde kadınlar nasıl dersiniz? ATV’de yayınlanan “Kuruluş Osman” Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu sağlayan Osman Bey’in hayatını anlatıyor. Dizideki ana kadın karakterler ise Osman Bey’in iki eşi; Orhan Bey’in annesi Malhun Hatun ve Alaaddin Bey’in annesi Bala Hatun. İki eş savaşlarda Osman Bey’e destek oluyor, birbirleriyle çok iyi anlaşıyor ve birbirlerine yoldaş oluyorlar. Elbette geçmişte bunların yaşandığı bir gerçek ancak yine de bugün anlatılırken “kuma”lık kavramının bu kadar normalleştirilmesi ne kadar doğru? Ya da Mecliste yer alan Yeniden Refah Partisi Konya Milletvekili Ali Yüksel’in üç eşinin olması ne kadar normal? Dizi, kadınların ticaret hayatındaki etkilerini göstermekle birlikte İslami öğeleri de fazlasıyla barındırıyor.
Diğer iki dizi ise kamu kaynaklarıyla fonlanan TRT1’de yayınlanan “Mehmed: Fetihler Sultanı” ve “Selahaddin Eyyubi.” Her iki dizide de kadınlar ya sadık birer eş ya da “şeytanlaştırılmış karakterler.” 

Fotoğraf: Kızılcık Şerbeti ekran görüntüleri

İlgili haberler
Tarikat karanlığına çevrilen mercek: Kızıl Goncala...

‘Kızıl Goncalar, dini ya da dindar kesimi değil, tarikatların dini bir kılıf haline getirerek insanl...

İnci Taneleri dizisine bakış: Dilber içimizden bir...

Hayatın sillesini yemiş Dilber'in hikayesi, kadın cinayeti konusuyla reytingleri üzerine çekmeye çal...

Dizi dünyasından kadınlara düşen: Bu hep böyle gid...

‘İzleyiciler olarak, cinsiyet ayrımcılığına, kadın düşmanlığına yer veren yapımları ekrandan kaldıra...