Hayatta, tiyatroda, mücadelede: Elif inadına sahnede!
‘Ne olacak artist mi olacaksın’dan, ‘90-60-90 değilsen zor rol kaparsın’a uzanan meşakkatli bir yol. Tiyatroda kadın olmak...

Kadınların hayatın tüm alanlarında olduğu gibi sanatın herhangi bir dalında da var olabilmesi büyük mücadeleler gerektiriyor. Tiyatro ve sinemada da kadınlar, bunun için büyük çaba gösterdiler ve verdikleri mücadele sonucunda kazanımlar elde ettiler. Ancak tiyatro ve sinema emekçisi kadınlar açısından cinsiyetçi iş bölümü ve erkek egemen bakış, hem çalışma yaşamında hem de toplumda devam ediyor. Tiyatroya gönül vermiş bir kadın olan Elif Kahraman Doğruyol’un hayatı bunun en somut örneği.

ARTİST Mİ OLACAKSIN!
Elif Kahraman Doğruyol, genç bir tiyatro yazarı ve oyuncu. Elif, ilk gençlik yıllarından beri hayatını tiyatroyla idame ettiriyor. Babası engelli ve malulen emekli aylığıyla geçinmek zorunda oldukları için abisi üniversiteyi kazandığında çalışmaya başlamış. Hem okumuş hem çalışmış. Birçok iş yapmış, ancak hayatı için kritik eşik, Sinan Çetin Plato’nun açtığı sınava girip kazanması olmuş. Kazanmış ama izin vermemişler gitmesine “Kız başına İstanbul’da ne yapacaksın!” diye. Gidemeyince hırs yaparak İzmit’te Kocaeli Bölge Tiyatrosu’nun sınavına girmiş. Onu da kazanmış. Engel olamamışlar orada eğitim almasına, ancak çalışmak da zorunda... Bir müddet eğitimini sürdürmüş ama bu sefer bitirmesine izin vermemişler, “Ne yapacaksın artist mi olacaksın!” diye. Ayrılmak zorunda kalmış, yine de yılmamış, çeşitli ajanslarda görev almış, bu sırada hocalarının yönlendirmesiyle skeç yazmaya, çocuk tiyatrosu yapmaya, drama eğitimleri vermeye başlamış okullarda. Yani kazanması gereken parayı da tiyatrodan kazanmaya başlamış.

EL ALEM NE DER!
Elif o dönemi şöyle anlatıyor: “Tiyatro provaları çok uzun sürüyordu, gecelere kadar devam ederdi. Geç gelmemi istemezdi annem babam, bana dair soru işaretleri olduğundan değil, ‘El alem ne der’ diye. Ama erkekler için bu söz konusu bile değil. Hem okuyor, hem tiyatro eğitimi alıyor, hem oyunculuk yapıyor, hem de çalışıyordum. Bir kere İstanbul’a gittim iş görüşmesine, cebimde para yok, dönemedim. Olan üç beş kuruşla balon alıp palyaço kıyafetleriyle balon sattım. Sonra ara ara bunu yaptım parasız kaldıkça.”

Yedi yıl boyunca bu şekilde devam eden Elif, en sonunda ailesinden ayrı yaşamaya başlamış ve ondan sonra baskılar azalmış. “Hatta” diyor Elif, “Annem ve babam oyunlarımı izlemeye bile geliyorlardı.”

KALIPLARA DİREN VE ÇOK ÇALIŞ
Meslek hayatında da kadın olduğu için pek çok sıkıntı yaşadığını belirtiyor Elif; “Bir kere çok ama çok çalışman lazım. Sonra her zaman bakımlı olman isteniyor ve yönetmenle ilişkinin biçimi alacağın rolde etkili oluyor. Erkek oyuncular için aynı şey çok söz konusu değil. Kadınlar olarak bir meta ve görsel bir şölen olarak görülüyoruz. Doksan atmış doksan değilsen mesela bir de yönetmenle laçka bir arkadaşlık ilişkisi kurmuyorsan ya da tacizlerine göz yummuyorsan rolü kapamıyorsun. Bu kadın oyuncuları zorunlu olarak başka bir şeyin içine çekiyor. Ben mesela hep kilolu biriydim ama hep de kendimle barışık oldum. Umurumda da değil, oyunculuğumla var olmak istiyorum. Tacizlere göz yummadım ya da geçit vermedim. Tabii bu işin bir yanı diğer yanı bir yerlere gelebilmek için erkeklerden daha çok çalışmak zorunda kalıyorsun.”

EMZİRİRKEN OKUYOR, MUTFAKTA EZBER YAPIYOR
Elif’in eşi de tiyatro yazarı, şimdi birlikte çalışıyorlar. İki çocuğu var; biri 2 yaşında, diğeri henüz 9 aylık. Elif’in tiyatro yapabilmek için verdiği bunca mücadelenin yanına şimdi çocuk bakım yükü de eklenmiş. Mesleğinden ayrı kalmamak ve geçinebilmek için büyük çaba sarf ediyor: “Benim işimde körelmek çok kolay. İki yıl gibi bir süre işten ayrı kalmak demek tekrar öğrenciliğe dönmek demek. O yüzden hamileliğimin son aylarına kadar çalıştım ve doğumdan sonra da ara vermeden devam ettim. Emzirirken bile kitap okuyordum. Musluğun üzerine skeci asıyorum bir şey doğrarken aynı zamanda ezber yapıyorum. Koşa koşa gidip sahneye çıkıyor, ardından koşa koşa eve gelip evin işleri, çocukların ihtiyaçlarını karşılıyorum.”


Çocukların bakımında büyük sorumluluğun kendisinde olduğunu söyleyen Elif, “Eşimin bana destek olduğu zamanlar var tabii, körelmemi istemez. Gece dört saat uyumamı sağlıyor, hem gece sessiz olduğu için daha rahat yazabiliyor hem de çocuklar uyanırsa onlara bakıyor. Benim mesaim ise sabah altıda başlıyor ertesi gün gece bire kadar devam ediyor. Bir gün çok kötü hastayım, gece yattım ama sabah kalkacak durumda değilim. Eşim kalktı, ‘Sen daha kalkmadın mı?’ dedi. Dedim ‘Çok kötüyüm kalkamayacağım.’ ‘Kalkıp bir kahvaltı hazırla, kendine ıhlamur yap, ilaç iç, nasıl iyileşeceksin’ dedi. Bu en düşünceli erkek! Bazen söylendiğimde ‘Daha ne yapayım ben, 4 saat uyumanı sağlıyorum ya’ diyor. Ben çocuk kitabını, çocuk bilgisayarın kablosunu çekiştirirken yazdım. O ise gece herkes uyurken yazıyor” diyor.

MÜCADELEYE DEVAM
“Belki o kitabı iki yıl sonra da yazabilirdim ama üretmesem hayattaki varlığımı sorgularım. Çünkü biz sadece çocuk bakmak için dünyada değiliz” diyen Elif kadınlara mücadele çağrısı yapıyor: “Hem çalışıp hem çocuk bakmak çok zor ve ne yazık ki biz kadınların üzerine yıkılmış durumda. Herkes koşullar ve işin niteliği gereği benim yaptığımı yapamayabilir ama böyle olmaması biz kadınların mücadelesine bağlı, hem öznel hayatımızda hem de toplumsal olarak.”

Elif Kahraman, inadına sadık bir oyuncu olarak mücadelesini sürdürüyor. Şu an oynadıkları “Komedibiyotik” oyununda yer alan üç skecinde de kadınların yaşadığı sorunlara değiniyor. Ama elbette bununla sınırlı değil yaptıkları. Emine Bulut’un öldürülmesinin ardından beni arayarak, “Sadece sokağa çıkıp tepki vermek yetmez, onu yapalım ama bu şiddeti durdurmak için bütünlüklü bir mücadele vermek lazım, halkı aydınlatan, belediyeleri işin içine katan sorumluluk almaya zorlayan işler. Ben ne yapabilirim?” diye soran, mücadelenin doğrudan içinde olmak isteyen ve olan bir kadın.

İlgili haberler
Kadınlara ve çocuklara sahneyi dar eden karanlığa...

Kocaeli’de Songür Bale Kursu ve Kocaeli Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneği kadınları ve çocukları...

Tiyatronun izinde

Oyun Yazarı Şenay Tanrıvermiş ile Yönetmen ve Oyuncu Hülya Karakaş konuğumuz.

YÜZLEŞME: Sessizliği boz!

Yüzleşme, sessizlik perdesiyle örtülen bir yaraya dokunanları anlatıyor. Gerçek bir hikayeden yola ç...