‘Hakkım olanı kazanıncaya kadar mücadele edeceğim’
Emeği, mücadelesi, hayalleri, geleceği bir gecede atanan kayyumlarla yıkılan 301 kişinin umutlarını, hayallerini, geleceğini kazanmak için verdiği mücadelenin hikayesi bu satırlar.

Tek gözlü bir evde soğuğun insanın içine işlediği bir Kasım gecesi dünyaya geldim. Evin ilk kız çocuğu, ilk nazlısı… Babam hayatımda gördüğüm en sevecen adamdı, hiçbir zaman çocuklarına karşı evlat ayrımı yapmadı. Ben böyle bir babanın kızı olduğum için çok şanslıyım. Çünkü doğuda doğmuşsanız ve bir de kadınsanız hayat size asla adil davranmaz. Bizler fakir insanlardık, babam inşaatlarda çalışır hem beni hem ağabeyimi hem de kardeşlerimi okutmaya çalışırdı. Bazen de çalışmak için şehir dışına çıkar ve gittiği şehirde kalmak zorunda olurdu, ben özlemin ne olduğunu babamdan öğrendim. Bize bakabilmek için çok çekti babam. O bir Kürt’tü ve memleketin dört bir yanında maruz kaldığı ırkçılığı sineye çekip çalışmaya ve bize bakmaya devam etti.

DARBEYLE İHRAÇ EDİLEN AĞABEY, KAYYUMLA HAYALLERİ YIKILAN KARDEŞ...

Birçok çocuk büyüyünce ne olmak istediğinin hayallerini kurar, bense sadece büyüyüp babama yardım etmenin hayallerini kuruyordum. Liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavına çalışırken aileme yardım etme kararı almıştım; çünkü ağabeyim üniversite okuyordu ve babam da iyice yaşlanmıştı. Hayatımı değiştirecek bir karar vermek zorundaydım. Bakıcılık yapmaya başladım. Az da olsa eve bir para getirebiliyordum ve bu bir müddet böyle devam etti. Sonra Van Büyükşehir Belediyesinin iş ilanına denk geldim. VASKİ’de çalışmak üzere eleman alımı yapılacaktı. Ben de başvurumu yaptım ve büyük bir heyecanla beklemeye başladım. Bir müddet sonra heyecanım yerini mutluluğa bıraktı çünkü başvurum kabul edilmişti. Bir işe ne kadar özverili başlanırsa öyle başladım. Çalıştım, öğrendim, gayret gösterdim ve işime dört elle sarıldım. Ağabeyim de bu süreçte okulunu bitirdi ve öğretmen olarak atandı. Artık ikimiz de etimizle, tırnağımızla ailemiz için çalışıyorduk. Biz bunları yaşarken ülke de zor zamanlardan geçiyordu. Bir darbe girişimi olmuştu. Hükümet bu darbeyi kendi lehine çevirmiş ve kendisiyle aynı düşünceyi paylaşmayan herkesi toplumdan dışlamaya başlamıştı. Ağabeyim de bu durumdan nasibini aldı. Mesleğinden ihraç edildi, böylece ailede çalışan sadece ben kaldım. Ailemin geçim masrafları ve rahat bir hayat sürebilmemiz için ağabeyimle benim çektiğimiz krediler benim omuzlarımda kaldı. Bu durum beni yıldırmadı ve daha sıkı çalıştım, hayatımın her alanında tasarruf ettim. Bırakın üstüme başıma bir şey almayı, iş yerinde sabahtan kalma ekmekleri ve peynirleri yedim ve işe yürüyerek gidip geldim.

Ben bunları yaşarken Belediyeye atanan kayyum dönemin bütün kadrolarını değiştirdi ve benimle birlikte birçok arkadaşıma mobbing uygulanmaya başlandı. O arada kadro haberini aldığım için bir yandan da mülakata hazırlanmaya başladım. Mülakat günü geldi. Mülakattan her çıkan arkadaşım mutlu görünüyordu ve soruların basit olduğunu ve üç adet soru sorulduğunu söylüyordu. Mülakata girdiğimde önlerinde kağıt, 7 kişi karşımda oturuyordu. Bana dokuz soru sordular. Ben bildikçe sormaya ve soruları zorlaştırmaya devam ettiler. En son gözyaşlarıyla odadan çıktım. Belki de hayatımdaki en zor sınavlardan birini vermiştim.

ÜÇ YÜZ KİŞİNİN HAYALLERİ ‘BAŞARISIZ’ KELİMESİNE SIĞDIRILMIŞTI

Bir hafta sonra sonuçlar açıklandığında beni, ailemi, emeğimi ve alın terimi tek bir “BAŞARISIZ” kelimesine sığdırmışlardı. Ne olduğunu anlamam uzun sürmedi, kayyumla yönetilen Van Büyükşehir Belediyesinde kadroya alınacak kişi sayısı kısıtlı, ancak yandaş ve akrabalar çoktu, ondan beni başarısız bulmuşlardı. Çok güzel umutlar ve hayallerle başladığım, emek verdiğim 4 yılın sonuna gelmiştim ve nasıl oldu bittiye geldi anlamadım. Benimle birlikte 300 kişinin hayalleri yok olmuştu. İş için çaldığım her kapı yüzüme çarpıyordu. Bir gün bir parkta mağdur edilmiş diğer 300 arkadaşla ne yapmamız gerektiğini konuşmak için toplandık. Herkes bir şeyler söylüyordu, “Ya tazminatımızı da vermezlerse!” “Ne kadar sürecek? Ekmeğimizle oynadılar, Allah kabul etmesin” diyenler, karamsar olanlar vardı. Benden yaşça büyük ağabeyleri görünce “Bunlardan ne istediniz?” diye içimden sordum. Dava açacaktık, tazminat hakkımız da vardı ancak büyük bir şaşkınlık içindeydik de. O buluşmadan sonra dava için avukatlara başvurduk, avukatlar umutluydu “Sınavın iptali için dava açılacak” dediler. Biz de bunun kararını onlara bıraktık ve bize sorulan soruları söyledik, onlar da not aldı. Dava açıldı, ben de belediyeyi mahkemeye verdim ve kazandım.

Mahkeme bir yıl sürdü ama bir yılda ne çektiğimi size anlatamam... Umut fakirin ekmeği derler, 300 arkadaşla başvurmadığımız kapı kalmamıştı. İlk davayı kazanmamıza rağmen hakkımızı alamayınca 300 arkadaşımla tekrar mahkemeye başvurduk ve tekrar kazandık. Bizler hakkımızı aradıkça onlar bizden hakkımız olanı kaçırırcasına girdiğimiz mülakatları başarısız sayıyordu. “İki mülakattan nasıl olur da bir kişi bile geçemez” dedikçe onlar bizimle dalga geçercesine aynı kararı veriyordu. “Artık sana kimse iş vermez, evlen bir yuva kur, ailene bakacağın kadar baktın, biraz da kardeşlerin çalışsın” diyenlerin sesleri hâlâ kafamın içinde çınlar. Çünkü onlara göre kadın evlenmek için, çocuk doğurmak ve kocasına sadık olmak için vardır. Ben bu düşünceyi hâlâ kanımın her hücresine kadar reddediyorum. Özgür bir kadın olarak hakkım olanı kazanıncaya kadar mücadele edeceğim ve bizler bu haksızlığa uğrarken susup izleyenler bizimle görülmekten korkanlar merak etmesinler, onlar kadar vicdansız asla olmayacağım çünkü ben Allah’tan korkarım. Emeğimin ve ekmeğimin peşinde hiç yılmadan koşacağım, her nefeste adalet için çalışacağım. İki davanın sonuna geldik üçüncüsüyle yeniden karşılarına dikileceğiz. Nerede görülmüş 300 insanı ekmeğinden etmek! O ağabeyleri görünce aynı hissiyatla içimden şunlar geçiyor, “Bu ağabeylerden ne istediniz, bizden ne istediniz?”

İlgili haberler
‘Endişelerinizde yalnız değilsiniz, birlikte aşabi...

‘Virüsten önlemle korunabiliriz ama hayat şartlarımıza etkisinden nasıl korunacağız!’

‘Endişeli olsak da çalışmak zorundayız’

Ankara Yenimahalle’de bir hukuk bürosunda çalışan Sibel ve uzun zamandır işsiz olan Sevda pandemi sü...

Yalnızca yufka dükkanı değil kız kardeşliğin adres...

On yıl önce Fatoş’la birlikte bir yufkacı dükkanı açan Filiz, bu küçük dükkanda kız kardeşliği bağın...