Merhaba Ekmek ve Gül dergisi okuyucuları.
Ben bir metal fabrikasında çalışmaktayım. Malum herkesin gündemi referandum olunca, biz de çay molarımızda, yemek aralarında, fabrikanın sorunlarını konuşmaktan arta kalan zamanda, siyaset konuşuyoruz. Daha çok erkek işçilerin yüksek sesli analizleri arasında, daha kendi arasında, birbirine bağırmadan sürdürülen bu tartışmalarda ‘evet’i savunan kadın işçilerin sesi aslında pek yüksek çıkmıyor.
Yüksek sesle söylemeseler de Tayyip Erdoğan’ın ‘ben yoksam Türkiye gelişemez, başkanlık olmazsa Türkiye büyüyemez’ söylemleri etkili olmuş. ‘Evet’in cılız sesine karşı kadınlar arasında güçlü bir ‘hayır’ sesi duyuluyor.
Özellikle 8 Mart sürecinde fabrikamızda kadın sorunlarına dair geniş bir sohbet ortamı kurduğumuzda, her gün onlarca kadının öldürüldüğü ülkemizde, herkesin bu iktidarın ölümlere karşı bir şey yapmadığını, bununla birlikte kadın katillerini ve tecavüzleri akladığını düşündüğünü gördük.
Sohbetimizde bir kadın işçi “13 yaşında tecavüze uğramış kız çocuklarını tecavüzcüsüyle evlendirmek isteyen bu hükümet, yarın bu kadar yetkiyi aldığında neler yapmaz” diyerek referandumda hayır diyeceğini dile getirdi.
Kadın işçiler için çalışma koşulları artık içselleştirilmiş olsa da işçi olmanın tüm zorluklarını erkeklere göre iki kere fazla yaşama adaletsizliğini sorgulamaktan vazgeçmiyorlar. En çok da hem ev işlerini hem de fabrikadaki işlerini yapmaya çalışırken kimseden bir takdir duymamaları üzüyor onları.
Ama her şeye rağmen referandumun kaderini kadınların belirleyeceğini bilerek “istismar yasasını nasıl geri çektirdiysek, bu referandumda da en çok kendimiz için tek adama hayır diyeceğiz” diyen kadınların sesi güçlü çıkıyor.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.