Çanakkale’de ayaz bir şubat günü içimizi ısıtan bir buluşma için yola düştük. Güzel şeyler yapmanın mutluluğu yüzlerinden okunan Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Toplum Gönüllüleri Topluluğu’nun üyeleri Berra, Elif, Zeliha, Büşra, Nebib ve Serhat’la bir araya geldik. Sosyoloji 2. Sınıf öğrencisi Berra Güneş, topluluğun çok çeşitli alanlarda ürettiği projeleri anla-tarak başlıyor sohbete… Seslerini ilk elden duyurabildikleri 500’e yakın insan olduğunu söylü-yor.
GÖRDÜĞÜMÜZ ŞEYE ALIŞMAYACAĞIZ
Bilgisayar programcılığı 1. sınıf öğrencisi Serhat Demir, kurdukları Toplumsal Cinsiyet Eşitliği atölyesinin ilk etkinlikleri olarak 25 Kasım’da panel ve Çanakkale’nin her yerine asmak üzere afişler yaptıklarını söylüyor. Şiddet temalı afişler konusunda bir eleştirisi de var; “Afişlerde şiddet dilinin kullanılması yanlış çünkü gördüğümüz şeye alışıyoruz, bazı medya kuruluşları da bilinçli bir şekilde bu görselleri kullanıyor. Bu da ister istemez şiddeti tetikleyen bir noktaya eviriyor.”Kan, dayak makyajlı ve kadın figürlü görsellerden bıkmış Büşra giriyor sohbete. Güya kadın hakları (!) için tasarlanan afişlere oldukça kızgın; “Bunlar şiddeti meşrulaştıran örnekler. Bun-larsız da şiddete karşı bir şeyler yapabiliriz fikrini afişlerimize yansıtmak istedik” diyor. 25 Kasım etkinliklerinin ana temasını ‘Gücünü şiddet için kullanma’ olarak belirlemişler.
KADINLARIN BAŞKALDIRISI DURDURULAMAZ
Arkadaşlarımıza özellikle dünyadaki kadın mücadelesini ve Las Tesis eylemlerini sorduğu-muzda, Berra “Kadın hareketi politiktir ve özellikle Türkiye’deki kadın mücadelesi bir eşiği aştı. Binlerce yıldır ataerkil bir dünyada yaşıyoruz. Kadın ‘sahip olunan’ bir mal değil, bir birey. Erkekler de ‘sahip’ olduğu bir şeyi kaybettiğini sanarak elinde tutmaya çalışıyor ve saldırması da bu yüzden.” diyor. Kadınların başkaldırısının da durdurulamayacağını düşünüyor.BU ZEHİRLİ DİLİ ALT EDECEĞİZ
İlahiyat Fakültesi 1. sınıf öğrencisi Nebib Nacitarhan ise toplumsal roller yüzünden erkeklerin “evin reisi, eve ekmek getiren kişi” olarak tanımlanmasının yarattığı sorunlara dikkat çekiyor. “Bunun değişmesi gerek” derken de bu cinsiyet rollerinin kadınları ezen yönleriyle birlikte erkekleri de bir kalıba sokan ve eşitsizliği sürekli hale getiren boyutlarının konuşulması gerektiğini vurguluyor. Serhat tamamlıyor sözünü; “Örneğin ben aynı tiyatroya 2 defa gittim. İlkinde güldüğüm şeyler, toplumsal cinsiyet ve dil konulu atölyelere katıldıktan sonra ikinci gittiğimde beni güldürmedi. O cinsiyetçi dil rahatsız etti. Bu dil zihnimize yerleşmiş, bu zehirli dili alt edeceğiz.”‘KADIN’ BİLE DİYEMEMEK…
Büşra ve Berra, ‘Farkındayız Eşitiz’ projesi kapsamında psikodrama atölyesi ve kadınların in-san hakları eğitimi şeklinde planladıkları atölye çalışmalarına erkek arkadaşlarını da kattıklarını anlatıyor: “Bu etkinlikleri erkek arkadaşlarımızla birlikte yaptığımızda önce bazı sorunlarla karşılaştık. Sonuçta bu atölyelerde birlikte öğrenip birlikte çözümler bulmaya çalışıyorduk ancak ‘kadın’ kelimesinden bile rahatsız olan erkek arkadaşlarımız vardı. Bazen atölye çalışmalarımızı terk eden arkadaşlarımızla karşılaşıyorduk. Sosyal Hizmet uzmanı Nigar Etizel Karacık hocamız bize atölyelerde destek oldu. Bu atölyelerde flört şiddeti, toplumsal cinsiyet rolleri, kadınların başvurabilecekleri yerler, yasal hakları öğreniyoruz.”NOT:
TOG Toplumsal Cinsiyet Atölyesi 8 Mart’ta 15.30’da Golf Aile Çay Bahçesi’nden Morabbin Parkı’na yürüyüş yapacak. Berra’nın tüm genç kadınlara çağrısı var: Gelin, rengimize renk katın!
İlgili haberler
Seyirci kalmaya tahammülümüz yok, değiştirmeye güc...
‘Her gün hayatımız yokluklarla, yasaklarla sınanırken, #BöyleGitmez diyen kadınların çoğalmasına, bi...
Kiralar yüksek, bir süre daha çadırdayız
Elazığ’da yaşanan deprem sonrası evleri yıkılan aileler hâlâ deprem çadırında yaşıyor. 8 Mart’ı çadı...
‘Böyle gitmez’ diyor, sözümüzü ve gücümüzü birleşt...
#BöyleGitmez diyen tüm kadınlara çağrımız var... Gelin bu yolu birlikte yürüyelim! ‘Yol yürüyüş öğre...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.