Başpınar işçisi deneyimlerini heybesine aldı
Başpınar’da direnişe çıkan işçi, diğer fabrikadaki işçinin direnişini düşündü. Fabrikaya girmek zorunda kalan mücadeleyi içeride sürdürme kararı aldı...

“Ben de senin gibi hasta olabiliyorum, gündelik sorunlarım oluyor. Kendileri çıkıp gidebiliyorlar, bize gelince ‘Kanıt getir’. Ölüyorum diyorsun, onun bile raporunu istiyorlar. Ayakta duramıyorum diyorum, diyorlar ki yalan söylüyorsun”

Çelikaslan Tekstil’de çalışan bir kadın işçi, direniş alanında kurdukları çadırın içinde böyle anlatıyordu fabrikadaki koşulları. Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’nde kadın işçi sayısı oldukça az. Çalışanlar da yoğunluklu olarak gıda sektöründe çalışıyor. Fabrikalarda kadınların çalışırken yaşadıkları, genel olarak yukarıda anlatılanlardan hiç farklı değil. Düşük ücretle çalışmak sanki Allah’ın emri; ne de olsa Çelikaslan’a zenginliğini Allah vermiş(!) Baskılar, tacizler, hak gaspları ise çok yaygın. İzin almak için kırk takla atan kadın işçilere mola hakkı bile çok görülüyor. Kadın işçiler tam da bu sebeplerle iş bıraktı. Tıpkı Başpınar’da direnişe çıkan binlerce işçi gibi onlar da “insanca yaşayabilmek” ve “insan gibi muamele görmek” için... Fabrikadaki feodal ilişkiler, fabrika yönetiminin aileler üzerinden sürdürdüğü ikna çalışmaları ise bu süreçte kadın işçileri bir adım olsun geriye düşürmedi.

OVP SERMAYEYE CENNETİ, EMEKÇİLERE SEFALETİ YAŞATIYOR

Düşük ücretler, kötü ve güvencesiz çalışma koşulları işçi ve emekçilerin uzun yıllardır mücadele ettiği bir gerçeği haline geldi. Özellikle son dönemlerde uygulanan ekonomi politikaları ve Erdoğan-Şimşek ekonomi programı, sermayeye cenneti; işçi ve emekçilere de sefaleti yaşatmaya söz verircesine işlemeye devam ediyor. Ev kiraları yüzde 109, eğitim-gıda gibi temel harcamalar yüzde 80 zamlanmışken asgari ücret zammı yüzde 30 olarak belirlendi.

Şubat ayının gelmesiyle birlikte de ücret zamları peş peşe açıklandı. Henüz zam açıklamayan fabrikalar da vardı, hâlâ var. Patronların bir kısmı “Biraz sabredin, martta açıklayacağız” diyerek ücret zammını ertelemiş, Başpınar’da başlayacak direnişlerin birleşmesine engel olabilmek için bu yöntemi denemişlerdi.

BİRLEŞİK MÜCADELENİN ATEŞİNİ BİRLİKTE YAKTIK

Başpınar’da 20’yi aşkın fabrikada işçiler; soğuk, kar, çamur demeden iş bırakarak eylem gerçekleştirdi. Ancak bu eylemlerin önceki yıllara nazaran farklılık gösterdiğini; çeşitli toplantılar, ev buluşmaları, kurultay ile bir araya gelen işçilerin şubat ayına daha hazırlıklı girdiğini söylemek mümkün. Birleşik mücadelenin işçiler arasında daha sık vurgulandığı şu dönemde farklı fabrikalarda iş bırakan işçilerin dayanışması, birbirlerini ziyaret etmesi, başka direniş çadırında yakılacak odunu düşünmesi de buna örnek verilebilir. Sınıf içinde artan dayanışma ve birleşik mücadeledeki bu emekleme, direnişlerin kentin de gündemi haline gelmesine yol açtı. Emek ve demokrasiden yana güçlerin direniş alanlarını ziyaret etmesi, aynı mahallede oturan işçi eşlerinin birbirini ziyaret etmesi, direnişe nasıl katkıda bulunabileceklerini tartışması, önceki direnişlerdeki işçi eşlerinin “Biz de zamanında aynısını yaşadık, bir kap yemek de bizden olsun” diyerek bu dayanışmanın bir parçası haline gelmesi direniş alanlarında önemli bir moral kaynağı yarattı.

SERMAYE, VALİ, KOLLUK KUVVETİ HARIL HARIL ÇALIŞTI

Eylemlerin yayılacağını gören patronlar ve valilik şehirde OHAL kararı alarak 15 gün eylem ve etkinlik yasağı getirdi. Aynı günün sabahı patronların talimatıyla BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen gözaltına alındı. Yasağın açıklandığı gece çadırları sökülen işçiler ise bütün engellemelere, yasaklara rağmen insanca yaşanacak bir ücret talebi için meydanda yerini aldı. Yığılan kolluk kuvveti ve abluka ise işçilere engel olamadı. Kadın işçiler ise her ne kadar orada olmak isteseler de yaşadıkları aile baskısı orada bulunmalarına engel oldu.

Yasaktan iki gün sonra BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen, sendikal faaliyetleri sebebiyle yeniden gözaltına alındı, patronların talimatıyla tutuklandı. Valilik, yasak sonrası yaptığı açıklamalarda “Fabrikalarda anlaşma sağlandı” dedi, oysa ki işçiler zor yoluyla çalışmaya zorlandı. İşbaşı yapmayan fabrikalarda ise işçilere kodlarla işten çıkarıldıkları söylendi. Sonrasında patronlar geri adım attı ve işçilerin bir kısmını işe alırken kalanların ise tazminatlarını vermek zorunda kaldı. Bunu da işçilerin örgütlü mücadelesi değil de kendileri sayesinde olmuş gibi gösterdiler.

ANTEP İŞÇİSİ GERÇEKLERLE TANIŞTI

Tüm baskılara rağmen Yalçın Kardeşler ve Has Çuval’da direniş devam ediyor. Sermayenin baskıları kimi direnişlerin kırılmasına sebep olsa da bu bizi şaşırtmasın. Antep işçisi yaşadıklarından öğrendi: “İnsanca yaşayacak bir ücret ve insanca muamele” gibi temel bir talebi dillendirirken sermaye ve iktidarın nasıl da kol kola girdiğini, işçiye açlık ve sefaletten başka bir şey yakıştırmadıklarını gördü. Bir yevmiyesinin peşinde koşan işçileri hor görüp işçinin bir yevmiyesinde gözü olanları ve onun arkasında duranları tanıdı.

Artık tanımanın yetmediğini işçiler de biliyor. Şubat süreci, Antep işçisinin mücadelesi bakımından pek çok şey biriktirdi. Ama bunun en önemli sonucu, işçilerin bu süreçten kazanarak çıkması ve fabrikalarda sendikal örgütlenmenin, Başpınar’da birleşik mücadelenin nasıl büyüyeceğini tartışmasıdır. İçeri girenlerin/girmek zorunda kalanların “Sendikamızı içeride büyüteceğiz”, işten atılanların “Başka fabrikaya girer orada sendikayı örgütleriz” demeleri de bunu bir göstergesidir. Başpınar işçisi, dünüyle ve bugünüyle öğrendiklerini heybesine aldı, sonuçlar çıkararak mücadele etmeyi sürdürecek.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Grev, direniş ve dayanışma: Barutçu Tekstil ı̇s...

Barutçu Tekstil işçisi kadınların grevinde öğrendi Emel mücadeleyi, dayanışmayı, kendini var etmeyi....

Köleliğe hayır, insanca yaşama evet!

‘Genç bir işçi kadın olarak sizlere sesleniyorum, bir patronun cebine giren para ile bir işçinin ceb...

Çark kimin için dönüyor?

Sermayenin çarkı işçiyi ezerken, iktidar patronlarla el ele yasakları ve baskıyı büyütüyor. Ancak iş...