Başımızın ‘tacı’ değil belası!
Herkes koronavirüsten çok endişeli, endişe duymakta da haklı. Henüz Türkiye’de görülmediği söylense de dikkatli olmakta fayda var. Peki ne yapmalı? İşte yanıtlar…

Dünya genelinde şimdiye dek 92 binden fazla vaka tespit edilen Koronavirüs yüzünden 3 binden fazla insan hayatını kaybetti. Hastalığa yakalanan 48 bin kişi ise sağlığına kavuştu.
Peki nedir bu koronavirüs ailesinin bizimle alıp veremediği?

Koronavirusler (CoV), soğuk algınlığından Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS-CoV) ve Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS-CoV) gibi daha ciddi hastalıklara kadar çeşitli hastalıklara neden olan büyük bir virüs ailesidir.

Mikroskobik görüntüsü taç şeklinde olduğundan adına “corona” ismi verilmiştir. Koronavirüsler hayvanlardan bulaşarak insanlarda hastalık yapabilir. Detaylı araştırmalar sonucunda, SARS-CoV’un misk kedilerinden, MERS-CoV’un ise tek hörgüçlü develerden insanlara bulaştığı ortaya çıkmıştır. Henüz insanlara bulaşmamış olan ancak hayvanlarda saptanan birçok koronavirüs mevcuttur.

BİR GEÇMİŞİ VAR
SARS-CoV, 21. yüzyılın ilk uluslararası sağlık acil durumu olarak 2003 yılında, daha önceden bilinmeyen bir virüs halinde ortaya çıkmıştı. Yüzlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştu. Yaklaşık 10 yıl sonra koronavirüs ailesinden, daha önce insan ya da hayvanlarda varlığı gösterilmemiş olan MERSCoV (Middle East Respiratory Syndrome Coronavirus) eylül 2012’de ilk defa insanlarda Suudi Arabistan’da tanımlanmış; ancak daha sonra aslında ilk vakaların nisan 2012’de Ürdün Zarqa’daki bir hastanede görüldüğü ortaya çıkmıştı. SARS sebebiyle hayatını kaybeden kişi sayısı toplamda 774 olarak kayıtlara geçti, bu tarihten sonra bölgeyi ziyarette bulunan hacca gidenlerin hepsine koruyucu aşılar yapılması ve bölgeden dönüşte ateş ve hastalık kontrolü devam ediyor.
31 Aralık 2019’da Dünya Sağlık Örgütü Çin Ülke Ofisi, Çin’in Hubei eyaletinin Vuhan şehrinde vakalar ortaya çıktığını bildirdi; yeni yıl sürprizi hayatımıza hızla giren öldürücü bu virüsün hızla yayılması oldu. 


EN ÇOK KİMLER ETKİLENEBİLİR?
Bir hastalığın kötülüğünden bahsederken o hastalığın öldürücülüğü bizim için en önemli kriterdir. Koronavirüs son sözü henüz söylememiş olsa da havaların ısınması virüsün yaşama becerisini azaltacak ve halk arasında ‘soğuk algınlığı’ durumunun azalması ile birlikte yayılması da yavaşlayacaktır.
Yazımızı yayına hazırlarken görünen, Türkiye’de de ilk vakaların hastanelere kabulünün olduğu yönündeydi. Şimdilik bulaşıcılık olasılığı seyahat ederken virüsün üst solunum yolları salgıları ile insandan insana bulaşması ile sürüyor. Ancak bir kez hastanelerimizde tespit edildikten sonra hastalık tüm ülkeye yayılacak endişesini de hepimiz taşıyoruz.
Hastalık basit bir üst solunum yolu enfeksiyonu gibi başlıyor ve aslında bağışıklık sistemi güçlü ve kronik hastalığı olmayan kişilerde tehlikesiz seyrediyor ve tam şifa ile hastalık iyileşiyor. Ancak 65 yaş üzeri yaşlılarda, diyabet, hipertansiyon, böbrek, kalp yetmezliği, astım, KOAH, kanser tedavisi görenlerde ya da yoğun sigara içicilerinde üst solunu yolu enfeksiyonu ilerliyor ve akciğerlerde zatürreye neden olabiliyor. Zatürre solunum sitemini ilgilendiren bir durum olduğundan nefes almada zorluk, yoğun öksürük gibi şikayetler görülebilir.
Tespit edilen bir diğer veri ise 15 yaş altı çocuklarda enfeksiyonun görülmemesi ve bu yaş grubunda can kaybının hiç olmaması. 
KORONAVİRÜS NASIL BULAŞIYOR?
Görünen o ki virüs, hasta bireylerden öksürme, hapşırma yoluyla ortaya saçılan damlacıklarla ve hastaların temas ettiği yüzeylerden (göz, ağız, burun mukozasına temasla) bulaşabiliyor.
Hasta olmadığı gözlenen kişiler de kendileri hasta olmayıp solunum yollarında bu virüsü taşıyabilir, ancak esas bulaşma hasta bireylerden oluyor.
Bulaşmasının önlenmesi için en önemli önlem hasta kişilerin kendilerini toplumdan izole etmesidir. Hasta olan kişiler ya da tanısı konmamış ancak ateş, öksürük belirtileri olan kişiler toplu taşıma araçları, okul, maç, tiyatro, alışveriş merkezi ve hatta hastane gibi kalabalık yerlerden uzak durmalı, herhangi bir mecburiyette koruyuculuğu yüksek maske ile en az zamanı harcayarak toplum içinde dolaşmalı.

NASIL KORUNMALI?
Hapşırıp ve öksürürken ağız ve burnu mümkünse tek kullanımlık mendille, yok ise başka insanlara damlacıklarını saçmayacak şekilde kollarına kafalarını gömerek bu ihtiyacı gidermek basit ama hayat kurtarıcı bir eylemdir.
Ellerin oldukça sık bol su ve sabunla yıkanması bir diğer önleyici ve hayat kurtarıcı yoldur. Eller parmak araları, tırnaklar ve el sırtı da olmak üzere sabunla ve akan suyla uzun süre yıkanmalıdır.
“Acaba bende korona mı var?” diye hastanelerin acil servislerini boş yere meşgul etmeyin. Olmayan virüs size bu kaynaklardan bulaşır. Henüz geçtiğimiz 15 gün içinde yurt dışına seyahat etmemiş hiç kimsede korona tespit edilmedi. Yurt dışı ziyareti olan kişilerden 15 gün süreyle uzak durmak bulaşmayı önleyebilecek iyi bir önlemdir. 


KORONADAN KORKALIM MI?
Bulaşmayı engelleyebildiğiniz sürece hayır korkmayın! Ama önlemlerinizi de mutlaka alın.
Maskelerin koruyuculuğuna dair net bir bilgi yok ama zaten bilim böyledir; uzun vadede sonuçları görmeden yorum yapmak doğru değildir. 

KORONANIN AŞISI VAR MI?
Herhangi bir enfeksiyon ajanına karşı koruyucu aşı geliştirmek 3-4 ayda olacak bir şey değildir maalesef. Bu virüsün olası tüm mutasyonlar tespit edilerek üzerinde çalışılacak ve yine aynı aileden olan diğer kardeşlere bulunan aşılar gibi CoVİD19 için de aşı dünya tıbbına girecektir elbet ama biraz zamana ihtiyacımız var.

İlgili haberler
Ve bir fotoğraf fısıldar: ‘Biz düşman değiliz’

Bağıra çağıra nefret politikasını halkın üzerine yağdıran iktidarlara inattı sanki bu fotoğraf, iki...

Köleliğe başkaldıran Harriet’in öyküsü

Harriet Tubman, mücadele dolu hayatını aklımızın bir köşesine kazıyacağımız o kadınlardan biri. Amer...

‘Böyle gitmez’ diyor, sözümüzü ve gücümüzü birleşt...

#BöyleGitmez diyen tüm kadınlara çağrımız var... Gelin bu yolu birlikte yürüyelim! ‘Yol yürüyüş öğre...


Önceki haber
Gülenaz