68 Hareketine ve 70’lerin ikinci yarısından sonra yükselen harekete dair değerlendirmelerde genellikle kadınların rolüne yapılan tespitler destekçi rolle sınırlı. Özellikle 68 Hareketi dendiğinde ilk akla gelenler militan erkekler ve kadınların daha gerilerde, destekçi rollerle hareketin bir parçası olduğuna dair bir yargı oluşmuş nedense. Oysa hareketin bütününe baktığımızda durum hiç de böyle değil.
68 Hareketinin özellikleri, içerdiği taleplere baktığımızda; Amerikan emperyalizmi başta olmak üzere antiemperyalizm, savaş karşıtlığı, mazlum halkların desteklenmesi, cinsiyet eşitliği, kimlik talepleri öne çıkmakta. Siyasal alanla sınırlı bir isyanı değil, emperyalizme meydan okuduğu gibi toplumsal kurallara, adaletsizliğe meydan okuyarak, edebiyattan, müziğe, sinemaya kültür ve sanata yerleşik değer yargılarını aşarak yükselen hareketin içinde kadınların önemli bir yer tuttuğu aşikar. Jacqueline Heinen’ın Yeniyol sitesinde yayınlanan, “1968 Kadınları: Hareketin Ayak Sesleri” başlıklı makalesinde verdiği bilgilere baktığımızda Almanya 68 hareketinin içinde kadın hareketinin mayalanmasına dair özel çalışma ve toplantılar dikkat çekiyor. Yine aynı makalenin verilerine göre; Britanya’da balıkçı teknelerinin kaybolması üzerine harekete geçen balıkçı eşlerinin, balıkçıların yaşama koşullarının düzeltilmesi ve güvenliklerinin sağlanması için verdikleri mücadele, Ford fabrikası kadın işçilerinin erkeklerle ücret eşitliği için greve çıkması ve bu grevin işçi kadın hareketinin mayalanmasına etkileri de oldukça dikkat çekici. 68 Hareketinin kadın mücadelesine dair özelliği, ilerleyen yıllarda Fransa, Yunanistan, Portekiz örneklerinde de olduğu gibi pek çok ülkede kadın mücadelesinin gelişmesinde etkisini göstermesi oldu.
GÖRÜNMEZ KILINANLARIN VARLIĞINI VURGULAMAK
Türkiye 68 Hareketine de mercek tuttuğumuzda tarihte mücadele içinde var olan ancak görünmez kılınan kadınların hareket içindeki gerçek yerini görebiliyoruz. Necla Ülkü Kuglin’in 8 Mart 2021 tarihinde yeniden yayımlanan makalesinde Türkiye 68 Hareketindeki kadınlara dair önemli bilgiler, veriler sunulmuş. Türkiye 68 Hareketi üniversitelerden bir gençlik hareketi olarak başlamış olsa da grevlerle, halk direnişleriyle yani sokak ve fabrikalarla birlikte köylü eylemleriyle, ekoloji talepleriyle birleşen çok zengin bir karaktere sahipti diyebiliriz. Devrimci Gençlik Köprüsü olarak adlandırılan ve 30 yıl ayakta kalan köprünün inşasını yapan gençliğin, Bafa Gölü çevresindeki topraksız köylülerin toprak talebiyle verdiği mücadelenin bir parçası olan, tütün, fındık, çay üreticilerinin mücadelesinin merkezinde yer alan gençliğin hangi duygularla, hangi taleplerle mücadele ettiğini anlamak zor olmasa gerek. Dolayısıyla öylesine zengin bir hareketin elbette bir kadın yüzü ve tarihi olacaktı ve oldu da. Ancak görünmez kılınmış mıydı, kılınmıştı. Görünmez kılınanları yeniden hatırlatmak da güncel görev olmalı.
Türkiye 68 Hareketinde önemli yer tutan kadınların varlığı ve mücadelesi bugünün kadınlarına cesaret veriyor. Naciye Sarıkaya, Rüçhan Manas, Tebessüm Sarp, Serpil Çelenk, Şirin Cemgil, Gülay Özdeş, Nuran Ağırnaslı (Saygılı), Müzeyyen Pervan, Seyhan Erdoğdu ve isimlerini sayamayacağımız, harekete damgasını vuran sayısız kadın militan. Öncelleri diyebileceğimiz, Şekibe Çelenk, Behice Boran ve oğlunun cenazesi başında, köylü kadınlara o muhteşem konuşmayı yapan Nazife Cemgil.
Saraçhane Mitingi/DİSK Arşivi
İŞÇİ DİRENİŞLERİNDE KADINLAR
68’e gelen süreçte toplumsal mücadelelerde ve işçi direnişlerinde kadınların rolü hiç de azımsanacak düzeyde. Kavel direnişi erkek işçilerin grevi olsa da grevin ve direnişin başarıya ulaşmasında işçi aileleri kadınların ve çocukların rolünün hakkı teslim edilmiştir ve Kavel grevcilerinden Ahmet ustanın deyimiyle “Kavel Grevi’nin ardındaki kahramanlar kadınlardır.” Berec işçisi kadınların 41 gün süren grevi kazanımla sonuçlandı ve bu 41 günlük grev kadın işçilerin militan mücadelesinin ve kararlı duruşlarının önemli örneklerin biri oldu . İşçi sınıfının aile boyu katıldığı Paşabahçe grevi ve efsanevi mektubu da tarihte hak ettiği yeri bulmuştur. Cibali şahsında tütün işçisi kadınların şiirler başta olmak üzere edebiyata da konu olan yaşam ve hak mücadelelerinin altını da çizmek gerekir .
1 Mayıs 1976'dan bir Milliyetçi Cephe'yi protesto pankartı // DİSK Arşivi
SADECE PARÇASI DEĞİL MİLİTANIYDIK
1970’lerden sonra yükselen hareket genellikle ‘78 olarak adlandırılır, bir konjonktürü tek bir yılla adlandırmanın doğruluğu yanlışlığı bir yana, burada ‘78 olarak ifade edeceğimiz dönem aslında 1970’lerden sonra gelişen, 1977 ve 1978’lerde yükselen ve 1980 12 Eylül askeri darbesiyle kesintiye uğrayan dönemi kapsamaktadır. Benim de bir parçası olduğum 1978 kuşağı için de kadınların görünmez olduğu ve erkek görüntüsünün, figürlerinin ağır bastığı yönünde değerlendirmeler ağırlıktadır. Ancak hareketin özellikleriyle ve gelişmelerle birlikte değerlendirdiğimizde tersi bir durum söz konusudur. Gençlik hareketi içerisinde kadınlar militan bir tutumla kavganın ve mücadelenin bir parçası olmuştur. Örgütlenen direniş ve boykotlarda belki kadın erkek kıyaslamasında sayısal bir denge olmamakla birlikte, kadın militanlar önemli bir yer tutmuştur. Devrimci grup ve yapıların gazete, dergi dağıtımı dahil emekçi mahallelerinde propagandacı ve ajitatör olarak çalışan militanların önemli bir ağırlığını kadınlar oluşturmuştur. O dönem yaşadığım mahalleden örnek verirsem; hem Dev-Yol grubunun hem de benim de içerisinde yer aldığım Halkın Kurtuluşu grubunun, mahalle çalışmasında, emekçiler içerisinde yürütülecek çalışmada kadın militanların varlığı önemli orandaydı. Hem yerleşik kadrolar için hem de dışarıdan, yaz dönemi başlayan ve okul dönemi de devam eden mahallelerde üniversiteli görevlendirmelerinde genç kadınların tuttuğu yer belirgindi. Ankara’da 78’de ilan edilen sıkıyönetim sonrası bizim lisede örgütlediğimiz boykot sonrası gözaltına alınan 11 gençten 3’ü kadın, 7’si erkekti. Elbette eylemi örgütleyen genç kadınların sayısı üçle sınırlı değildi, ama gözaltına alınan bu 3 genç kadın boykotun bizzat planlayıcılarından ve örgütleyicilerindendi. Yani öyle gölgedeki bir destek pozisyonu yoktu, doğrudan militanlık durumu vardı.
SENDİKAL MÜCADELE TARİHİNDEN ÖĞRENİLECEK BİR DENEYİM
78 bir gençlik ve öğrenci hareketiyle sınırlı değildi ve bu döneme esas olarak fabrika, işçi grev ve direnişleri, köylü eylemleri ve direnişlerinde, emekçi mahallelerinde barınma hakkı, yol, su, mahalleye otobüs ve dolmuş hattı gibi taleplerle verilen mücadelelerde kadınlar önemli yer tutmuştur. İşçi kadınlar; örgütlü olmayan fabrikalarda direnişin ön saflarında yer aldığı gibi sendikalarda da söz sahibi olmak dahil her alanda sendikal mücadelenin öznesi durumundadır. Bugün pek karşılaşmadığımız bir durum olan sendikaların başka bir özelliğine daha dikkat çekmek istiyorum. Özellikle DİSK’e bağlı sendikalar işçilerle birlikte ailelerini de örgütlemeyi görev saymaktaydı ve bu durum özellikle işçi ailelerini mücadeleye kazanmada önemli bir rol oynuyordu. Sendikal hareketin tarihinden öğrenilecek deneyimlerden biri olarak not düşmekte fayda var.
Yine işçi ailelerinin fabrikalardaki direniş ve grevlerin bir parçası olması da dönemin özellikleri arasında yer alır. Örneğin Tariş direnişi salt işçilerin değil, kadın işçilerin ön saflarda yer aldığı ve tüm mahalleye yayılan ve işçisiyle, kadın, erkek, genç tüm mahallelerin sahiplenmesiyle tarihe geçen direnişlerdendir. O döneme damgasını vuran Fatsa Belediyesi çalışmaları içerisinde Fatsalı kadınların oynadığı rol nasıl göz ardı edilebilir? Gecekondularda (O dönem yapılan gecekondular belediye ekiplerince yıkılır, yeniden yapılırdı ve yıkılmaması için direnişler olurdu) yıkım ekiplerine karşı direnişlerde taş sallayanlar mahallelerin kadınlarıydı örneğin.
Fotoğraf: Selma Gürkan kişisel arşivi
VARDIK, VARIZ, VAR OLACAĞIZ!
68’de de 78’de de kadınlar mücadelenin ayrılmaz bir parçasıydı, inanmışlıklarıyla, değiştirici gücün bir parçası olarak kendi iradeleri ve ataklıklarıyla militanıydı. İdamdan ağır hapis cezalarına kadar her düzeyde cezalandırma talepleriyle 68 kadınları da 78 kadınları da yargılandı, işkencesini, hapisliğini ve verilen cezaların bedelini yaşadı, göğüsledi. Yani öyle bir gölge olma durumu, destekçi pozisyonu yoktu, bizzat mücadelenin ve hareketin öznesiydi. Tarihteki yerleri, yok olduklarından değil görünmez kılındıkları için geride kalmıştı. Ama bir kez daha, hem de yüksek sesle ifade edelim; VARDIK, VARIZ, VAROLACAĞIZ!
Görsel: Genç Hayat
İlgili haberler
Yılların silemediği birkaç anı: Denizler, Halit ve...
Deniz’i, Yusuf’u, Hüseyin’i, 6 Mayıs’ı bir de kadınlardan dinleyin... Serpil Çelenk, Şekibe ablayı,...
Sosyalizm mücadelesinde bir kadın Şekibe Çelenk!
Sosyalizme olan inancını son nefesine kadar korumuş, mücadeleyi yaşam biçimi haline getirmiş, öfkesi...
Adı sessizlik örtüsüyüyle örtülen kadın devrimci:...
Gülay Ünüvar’ın anıları bu geçmiş içinde, bu yakın tarih tablosu içinde adeta kayıp bir parçanın ort...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.