Rosa’nın çaresizlik resmini silen silgi
Küçük yaşında hayatın zorluklarıyla karşılaşan Rosa, Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği ile tanıştıktan sonra yaşamının bambaşka bir yola nasıl evrildiğini anlatıyor…

Küçük yaşından itibaren hayatın zorluklarıyla karşılaşan Rosa’nın yolu Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği ile kesişti. Ve yaşamı kadın dayanışmasıyla başka bir yola evrildi. İşte Rosa’nın hikayesi…
Rosa, 19 yaşındayken ailesi Ağrı’dan İstanbul’a taşınmış. 3 yıl boyunca evden dışarı çıkmasına izin verilmemiş, hiçbir yeri görmemiş. Rosa, yaşadıklarına rağmen sıcacık gülümsemesini yüzünden eksik etmeyen bir kız kardeşimiz. 2019 yılında lise 1. sınıfı okurken okuldan alınmış. Okuldan alınma sebebi ise amcasının kızının “Okula gidiyorum” diyerek evden kaçmasıymış. Ağrı’da bütün akrabaları kız çocuklarını okuldan almışlar. Okuldan almak yetmiyormuş gibi yanında ağabeyi veya babası olmadan da dışarı asla çıkarmıyorlarmış. Rosa, kız kardeşiyle birlikte zorlukların üstesinden gelmeye çalışarak ailesini İstanbul’a gitmeye zorlamış. Sonunda da başarmış. 8 ay önce İstanbul’a, Esenyalı Mahallesi’ne yerleşmişler.  

‘BİR DERNEK VARMIŞ…’

Rosa ve kız kardeşinin Ağrı’da olduğu gibi yine dışarı adım atmaları yasaklanmış. Rosa, “Eve hapsolduğum günleri düşününce hayatımın 3 yılının bomboş geçtiğini fark ettim” diyor. Annesi bir gün dertlenip bir parka gitmiş, tanıştığı bir kadınla sohbet ederken Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinin adını duymuş ve kızlarına “Kadınlara yardım eden bir dernek varmış, biz de bu derneği bulalım destek isteyelim” demiş. Rosa, bilmediği sokaklarda o gün yağmurun altında ıslanarak Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğini mahalle mahalle gezip aramış. Eve gittiğinde de “Ne derneği anne, seni kandırmışlar!” demiş. Daha sonra annesinin ve kız kardeşinin derneği bulduğunu ve utandığı için de o derneğe girmediğini “Dernek yardım ediyor dedikleri için gururuma yediremedim. O yüzden de derneğe girmek istemedim” dediğini anlatıyor. Derneğin kapısından içeri girdiğinde hayatı için ilk adımı o an attığını söylerken “İyi ki kadınlarla tanışmışım” diyor.

Dernek üyelerinin kendisini, kız kardeşini ve annesini sarıp sarmaladıklarını “Okumak istiyor musun?” diye sorduklarını anlatıyor: “O an fazlasıyla mutlu olmuştum. Çünkü ben okumayı çok istiyordum. Sonra beni açık öğretim lisesine yazdıracaklarını söylediklerinde dünyalar benim olmuştu. Bana ‘Çalışmak istiyor musun?’ diye sorduklarında ise istediğimi söyledim. Fakat babam bizi evden dışarı çıkartmıyordu. Bizim eve gelip babamla konuştular. Adile abla babamı ikna etti. Gelmeyecekler diye başta çok korkmuştum. Çünkü artık hiç kimseye güvenmiyordum. Kardeşim pencereye, ben kapıya bakıyordum sürekli. Benim kaderimi değiştiren, kaderimi baştan yazan kişi Adile abladır. Dernek Başkanı Adile abla, tanıdıklarını arayarak bir tekstil atölyesinde bize iş buldu. Tabii bu da aile içinde bir krize sebep oldu. Çünkü babam erkeklerin olmadığı bir işyerinde çalışmamıza izin vermişti. Neyse ki bunu da hallettiler.”

İLK İŞ GÜNÜNDE BİLE YALNIZ KALMADI

Rosa, dernekteki kadınların onu ilk iş gününde de yalnız bırakmadığını anlatıyor: “İşe bile beni kendileri götürdü. Bir nevi de olsa ayaklarımın üstünde durmayı öğrendim. Hep diyorum daha önce İstanbul’a gelseydim. Keşke dernekle daha önce tanışmış olsaydım. Şimdiye kadar eğitimimi tamamlamış olurdum ve bir mesleğim olurdu.” Dernekteki kadınların hepsine ayrı ayrı hayranlık duyduğunu söylüyor: “Dernekteki kadınlar çok iyiler, haksızlığa karşı dimdik ayakta duruyorlar. Haksıza haksız, haklıya da haklı diyebiliyorlar. Burada anneleri üye olan kızlar da çok şanslı. Burada yeni şeyler öğrenirken kızlarını o şekilde yönlendiriyorlar. Dayanışma ile birlikte değişiyor, değiştiriyorlar.”
Rosa, “Bu dernek benim hayatımı güzelleştirirdi, sizler olmasaydınız ben ne yapardım” diyor. Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinde mücadele yürüten bir kadın olarak kendini hayal ettiğini anlatıyor. Biz de mücadeleci bir kız kardeş kazandığımız için mutlu olduğumuzu söylüyoruz.

İŞYERİNDE PATRON AZARI, EVDE EV İŞİ BİTMİYOR
Bir tekstil atölyesinde çalışmanın ve işçi olmanın zorluklarını konuşuyoruz Rosa ile. İşçilerin, özellikle işçi kadınların daha çok mücadele etmesi gerektiğini defalarca kez tekrarlayan Rosa, “Kadınlar hem işe gidiyor hem evde çocuklara bakıyor, bulaşık yıkıyor, yemek yapıyorlar. Kadınların koşulları erkeklere göre daha da zor. 8 saatin üstünde zor koşullarda çalıştırılıyorlar. Patronlar işi yapamadığımızda veya yorgunluktan yavaşladığımızda sürekli olarak bize bağırıyor, bizi hor görüyor.  İşçiler patrondan ve işsiz kalmaktan korkuyor. Tıpkı benim gibi korkudan elleri ayakları titriyor” diye anlatıyor işyerinde yaşananları.

Görsel: Freepik

İlgili haberler
Selimiye’deki Lambalı Kadın

Savaştan sonra İngiltere’de dünyanın ilk modern sivil hemşire okulunu açan Florence Nightingale’in 1...

Kadınların ‘hata’ları mı, hayatın adaletsizlikleri...

Biz yaşamak için ekmek, ruhumuz için gül istiyoruz derken romantik bir akşam yemeğini mi kast ediyor...

Chinatool işçisi kadınlar: Sendikamızı kendimiz se...

Gebze’de kurulu fabrikada ağırlıkla kadınlar çalışıyor. Patronların istediği sendikaya değil, kendi...