2020: Ne değişti, neden değişti, nasıl değişecek?
2020, kadınların değiştirme güçlerini hatırladığı, daha çok örgütlendiği, birlikteliğimizin gücünün etkilerini daha çok gördüğümüz, değiştirme potansiyelimizi daha çok sınadığımız bir yıl olsun!

Zorlu bir yılı geride bıraktık.Yeni yıla ilk adımı atarken yılbaşı sofraları önceki yıllara göre daha yavandı belki ama eş, dostla, arkadaşlarla o sofraları birleştirmekten geri durmadık. Bir araya geldikçe geçirdiğimiz yılı, iyiyi kötüyü masaya yatırdık.

Yeni yıla adım atarken asgari ücret zammının belirlendiği “orta oyunundaki” sahneler, alın terimizle kazandığımız paranın yetmeyişinin nedenlerini, nasıllarını daha çok tartışmamıza neden oldu. Yoksulluk nedeniyle emekçilerin kendini yaktığı, intihara kalkıştığı bir memleket tablosunda “halka jest”in karşılığı bu kadarcık olunca, asıl jestin kime niye yapıldığı, nasıl yapıldığı da elbette çok gündem oldu.

2 yıldır hayatlarımızın orta yerine yerleşen “ekonomik kriz” bugün hayat mücadelemizin zorluk koşullarının da en büyük belirleyeni. Ekonomik krizin ise sadece bir gündem olmadığını, aynı zamanda bir kırılma hattı olduğunu daha yakıcı bir biçimde hissediyoruz bugün. Örneğin, şiddeti daha çok hissediyoruz. Fabrikada öfkelenen ve korkuyla, kaygıyla susan eş, evde öfkesini daha fazla kusar oldu. Fabrikada ustabaşı başımızda daha çok dikilip “Daha çabuk” diye bağırır, iş saatleri uzadıkça uzar, evde çocuğu, yemeği, temizliği, geçimi hepsi daha çok üstümüze kalırken, ne yapsak da aksimiz mutfaktaki boş tencereye daha çok yansır hale gelirken, içimizde hesaplaşmalar da daha çok yapılır oluyor haliyle.
Bu hesaplaşmalar ve hayatta kalma mücadelesi kadınlar için tarihin hiçbir döneminde kolay olmadı. 2019’da kolay değildi. 2020’de de belli ki kolay olmayacak.

YANLIŞI YANLIŞLA SÜRDÜRMEKTEKİ MEDET
Ama iktidarın üzerinde hissettiği baskı, öyle görünüyor ki bugün dünden daha fazla. Krizin büyüyen etkisi, “yerli ve milli otomobilden” murat edilen rüzgarla dağıtılmaya çalışılıyor örneğin. Ne ülke içinde ne de ülke dışında iktidarın beklediği etkiyi yaratmayan Suriye’ye operasyon hamlelerinin yarattığı açmazlar, yeni Osmanlıcı, yayılmacı politika bugün halk içinde eleştirel tartışmaların önemli bir yönünü oluştururken, tartışmaların üstünü Libya’ya asker göndererek örtmeye çalışıyor. 2019 Haziranı’ndaki seçimlerde büyük kentlerde yaşadığı gerileme, halk iradesine rağmen atılan adımların nasıl ters teptiği ortadayken, Kanal İstanbul gibi geniş halk kesimlerinin ve bilim çevrelerinin “büyük zarar olur” dediği bir proje “Siz isteseniz de istemeseniz de yapılacak” denilerek önümüze konuyor. 2008 krizinden farklı bir dünya ve Türkiye tablosu olduğu açıkken ve ha bire enflasyon verileri, istatistik bilgileri el altından değiştirilirken, öte taraftan krizde sermayeyi kurtarma operasyonları için düğmeye basılıyor.

Ekonomiden dış politikaya kadar her alanda son 17 yıldır biriken sorunlar, 2019’da zirve yaptı, bu sorunların 2020’ye devredeceği açık. Ancak iktidarın hamleleri de gösteriyor ki “iktidarın beka sorunu” da yeni yıla devredilmiş durumda. Ve kendi bekası için derinleştirdiği, sivrileştirdiği sorunlara ilişkin bugün atmak zorunda kaldığı adımlar, gündemin belirleyicisinin artık sadece iktidarın kendisi olmadığını da gösteriyor.

DÜN NEYDİ? BUGÜN NE OLDU?
En yakın örnek kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda son günlerde hükümet nezdinde atılan adımlar. 2019 yılında kadına yönelik şiddete karşı biriken toplumsal tepki, iktidarın ne yapsa değiştiremediği bir gündem olarak varlığını sürdürdü. Önceki yıllarda “idam, hadım” gibi sorunu derinleştiren popülist tartışmaları öne sürerek, katilleri münferitleştirip sonra da bunlara lanetler yağdırarak ya da gerçekleştirmeyeceği açık olan kimi pratik önlemleri “hükümet önlemler tartışıyor” başlığıyla servis ederek yönetebildiğini düşündüğü tepkileri, bugün o kadar kolay yönetemez durumda. Dün kadın düşmanlığında en gerici konumda olan kliklerle iş tutarken, kadın haklarındaki kazanımları hedefe koyanları hiçbir fırsatı kaçırmadan öne sürüp ‘akil adamlar’ haline getirmeye çalışırken (hatırlayın, Barış Pınarı operasyonuna gönderdikleri subaylardan nafaka mağduriyeti hikayesi bile çıkarmışlardı), kadın hakları, kadınları koruyan yasa ve sözleşmeler konusunda kamuoyunda yalan yanlış bilgileri bizzat devlet eliyle servis ederken bugün başka türlü hamlelerle sahne alıyorlar. 25 Kasım’dan bu yana adeta düğmeye basılmış gibi üst üste resmi şiddet verileri, önlem paketleri, genelgeler, eylem planları açıklamaya başladılar... En üst düzey yetkililer ağzından özeleştiriler verip, “Gereğini yerine getireceğiz” sözleri verir oldular. Var olan yasal mevzuatın “uygulanmasını” istemenin ötesine geçmiyor da olsa, zaten böyle bir ufka sahip olması beklenmese de Bakanlıklar nezdinde genelgeler, eylem planları açıklayarak, somut, etkileri gözlemlenebilir, dolayısıyla da hesap sormaya daha açık kamusal düzenlemelere kapı açar hale geldiler. 

ETKİMİZİ KÜÇÜMSEMEYELİM!
Bunda, giderek artan şiddet olaylarına karşı “Artık yeter” noktasına çoktan varılmış olmasının etkisi kadar, bu “Artık yeter” sözünü geniş kadın kesimlerine mal eden mücadelelerimizin de elbette çok önemli etkisi var. Bugün kimi göstermelik de olsa atılan adımlarda geniş kadın kesimlerinin ve halkın önemli bir bölümünün gösterdiği istikrarlı tepkinin ve eşit, özgür, şiddetsiz bir yaşam için mücadele eden kadın örgütlenmelerinin, bizi güç yapan birlikteliklerimizin etkisi var. Ama bu etkinin böyle somutlanmasında, iktidarın giderek daha derin hissettiği “kendi bekasına dair sıkıntının” da bir arka plan oluşturduğunu unutmamak gerekir.

Bugün, 2019’u büyük zorluklar altında, daha az umut duyarak, hatta belki de umutsuzluğu, karamsarlığı içten içe büyüterek bitirmiş olan, gelen yıldan değişim adına beklentisini azaltmış olan kadınlara da bu arka planı daha çok hatırlatmaya ihtiyacımız var. Bugün değişimin olanakları, üzerindeki tüm sis örtüsüne rağmen düne göre daha fazla aslında. Bu olanakları gerçek bir değişime dayanak yapmak ise ancak örgütlülüğümüzle mümkün…

2020, kadınların değiştirme güçlerini daha çok hatırladığı, daha çok örgütlendiği, birlikteliğimizin gücünün etkilerini daha çok gördüğümüz, değiştirme potansiyelimizi daha çok sınadığımız bir yıl olsun!

İlgili haberler
Çocuklar, korkmayın! Bizim gücümüz, sizin hakların...

‘Önce kendime güvenmeyi, sonra boyun eğmek zorunda olmadığımı öğrendim. Keşke çocukken bana bunu öğr...

Hakları kullanmak o kadar kolay değilmiş!

Şiddetle dolu evliliğini bitirmek için boşanma davası açmasıyla açık seçik görmüş Ayşegül, birçok ha...

Tecavüze uğrayan kadınları bir de devlet örselerse...

Bir kadın ve kızı tecavüz, gasp, dayağın ardından dağ başında yarı çıplak bırakılıyor. Kendi imkanla...