Ma rıhna nıhna hon!*
‘Depremin ardından iki yıldır hâlâ sözde geçici barınma yeri olan konteyner kentlerde yaşamaya çalışan kadınların yükü azalmak yerine çoğaldı.’

6 Şubat depremlerini üzerinden iki yıl geçti. Bu yıl dönümünde bazı ekranlarda anahtar teslim törenleri, “çözülen sorunlar” gösterilecekken gerçek neymiş, Hatay’daki konteyner kentlerde barınmaya çalışan yurttaşlardan ve en çok da yükü artan kadınlardan dinledik. İki yıldır değişmeyen sorunlar ve belirsizlik içinde insani koşullar için mücadele veren kadınların her biri ayrı hikaye...

İki yıldır hâlâ sözde “geçici barınma” yeri olan konteyner kentlerde yaşamaya çalışan kadınların yükü azalmak yerine çoğaldı. Çünkü engellilik oranı da psikolojik sorunlar da arttı. Konteyner kentlerde kreşlerin yetersizliği ya da sağlık ve sosyal hizmetlerin yokluğu kadınların kendilerini çaresiz hissetmelerine neden oluyor. Aile içi ilişkilerin bozulduğunu, şiddetin arttığını hangi kadına dokunsanız duyarsınız, o sorun yumağını bırakır avucunuza. Ve bu kadınlar ne yazık ki kendi travmalarını hâlâ atlatabilmiş değil. Kadınlara “Psikolojik destek aldınız mı” diye sorduğunuzda cevap net: “Hayır.”

GÜVENSİZLİK ÇEMBERİ

Konu çocuklarının eğitiminde yaşadıkları sorunlara gelir. Eğitime ara verip çalışan ya da başarısızlık hissiyle hırçınlaşan çocuklarıyla “baş etme yöntemleri” ise “Başka çare yok” telkinleri. Sosyalleşemeyen çocukları için bir park isteyen kadınlar, bir süre sonra güven duymadıkları bu kentlerde “Gözümün önünde dursun çocuğum” demeye başlar. Kadınların güvende hissetmeme hali iki yıl sonunda artmış durumda. Güvenli olmayan kentlerde bir de elektrikler kesikse veya yetersizse o zaman endişe daha da büyüyor. Ne yazık ki iki yılın sonunda geçici barınma yerlerinde elektrik sorunu devam ediyor. Elektrik verilen kentlerde ise sayaç sorunu çıkıyor. Bir kadın, “İnsani yaşam koşullarınızın oluşturulmadığı kentlerde sayaçların takılması ne kadar yanlışsa bu sayaçların takılma işlemlerini bizlerin karşılaması daha da yanlış ve saçma” diyor. “Saçmalıklar” silsilesi içinde yalnızca elektrik değil, su sorunu da sürüyor. Önceden çamaşır makinesi yetersiz kalırdı; makine geldi, su gitti. Yetmiyor, AFAD: “Acil durum geçti, hak sahibi değilsiniz, ikametgahınız da az hasarlı o yüzden çıkın” mesajı gönderiyor. Sadece kendisinin çalıştığı, asgari ücret bile almayan ve iki çocuğunu okutmaya çalışan kadın “Ben ne yapacağım” diye soruyor. Ne yapacak? Kira yardımları da kesildi, kadınlar iş arasak mı derken “şantiye kent”te yalnızca erkekler iş buldu. İşçi sağlığının olmadığı, güvencesiz işler...

‘20 YIL DAHA ÖMRÜM YETER Mİ?’

“Ucuza mal etsinler diye meğer bizleri mezarlarımıza gömmüşler” diyen bir kadın, şimdi 21 metrekarelik yerde yaşam mücadelesi verirken, “Ya bunu da bulamasaydık?” diyor.

Bir yıl önce de “Önümüzü göremiyoruz” diyen kadın, evlerine kavuşup kavuşmayacaklarına dair hâlâ önlerini göremediklerini söylüyor. Yıllarca emek verip bir ev sahibi olabilmiş onu da depremde kaybetmiş, şimdi simit satıyor ve “Bir 20 yıl daha ömrüm yeter mi?” diye soruyor.

“Elektrikler kesildiğinde yemek de yapamıyoruz” diyorlardı kadınlar. Şimdi kimi kadın, artan geçim derdiyle akşam saatlerinde çıktığı pazarlardan “çürümüş sebze” alıyor. Dönerken de marketin çöpün kenarına koyduğu “tarihi geçmiş” ürünlere bakıyor.

Bir kadına yeni yıl dileğini sorduğumuzda “Ne yeni yıldan ne de bundan sonraki yıldan bir beklentim yok” cevabını almıştık. Bu kentin “daha yaşanabilir” olduğunu göreceğine dair umudu olmayan kadın, yalnızca çocukları için umudunu koruyor ve “Belki biz göremeyeceğiz ama çocuklarım görsün. Daha iyi iş bulsunlar, istiyorum" diyor.

KADINLAR MEYDANLARDA OLACAK

Defalarca sel basan ya da yangın çıkan 21 metrekarelik bu alanlar, değil iki kişi, dört kişinin veya geniş ailelerin yaşayabileceği sağlıklı koşullardan hâlâ uzakta. "Depremde öldüremediklerini bu koşullarda yaşamaya alıştırdılar" cümlesini sıklıkla duyarsınız. Çoğunda da bunu, “şükür” olarak duyarsınız.

Kadınların nefes aldıkları, sosyalleştikleri tek yer ise konteynerlerin önüne yaptıkları bahçeleri. Güneşi gördüklerinde toplanıp burada kahvelerini içerler. “Kira vermeden oturuyorlar işte ya” diye söyleyenlerin bu 21 metrekarede bir günlerini geçirmeleri yeterli. Zira bu kentte, 200 konteyner kent ve 200 bini aşkın barınmaya çalışan yurttaş var. Buyrunuz...

Tablo karanlık. Ama kadınlar, bir sorunla karşılaştığında bir araya gelmeyi, mücadele etmeyi çoktan deneyimledi. Sorunlara çözüm üretmeyi çoktan öğrendi.

Elektriği kesmeye giden yetkililerin karşısında en önde duran kadınlar, yan yana gelince öğrendi kararı nasıl çektirebileceklerini; kaldıkları kentlerde beton santraline karşı “yürütmeyi durdurma kararlarında” gördüler kazanabileceklerini; suları kesilirken de HATSU önüne giderek gördüler çözebileceklerini... Konteyner kentlerde artık “Buranın muhtarı gibi oldum” diyerek kaymakama kadar çıkılan ve sonu kazanımla biten hikayelerini anlatan kadınlar daha çok.

Ekmek ve Gül olarak sürdürülen Kız Kardeşlik Köprüsü’nde görmüştük diri tutulan umutları ve dayanışmayı. Umutlarını defne yapraklarına ve reyhanlarına saran kadınlar iki yılın sonunda yine 6 Şubat’ta bahurlarıyla meydanlarda olacak. Yine “Ma rıhna nıhna hon” seslerini yükseltecek.

*Terk etmiyoruz, buradayız

Fotoğraf: Evrensel

İlgili haberler
Hatay’da çocuklara izletilen kukla oyununa tepki:...

SHUDER Genel Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Yaşar Çavdar, deprem bölgesinde oynanan ve tartışma yarata...

Depremzede anne: Çocuklarıma bozuk yemek yedirmek...

Hatay Samandağ’da depremzede Gül B. sıcak havalarla birlikte kaldıkları çadırda yiyeceklerinin bozul...

Depremzedeyiz, gelirimiz yok, kaygımız çok…

Devlet sadece yandaşlarını koruyor ve önceliği onlara veriyor. Bizlerse yine küllerimizden doğmaya ç...