Bak işte yaklaşıyor fırtına!
Mevsimler geçse de biz hakkımızı aramaktan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz de. Sonbahar geçti, kış geçti, şimdi ilkbahardayız. Mücadelemize devam ediyoruz…

Direnişin 3. mevsimindeyiz. Sonbaharın yağmuru, kışın karı ve şimdi baharın habercisiyle sendikal hakları için direnen TKIS işçilerinin mücadelesi sürüyor. Baharı dirençleriyle, umutlarıyla, attıkları sloganlarla selamlıyorlar. Takvim yapraklarında ise bir günü işaret ediyorlar bize: 1 Mayıs. O ruhla konuşuyoruz içinden geçtiğimiz süreci.

Hak ve özgürlüklere dair sohbet ederken bu aralar "demokrasi" kelimesi TKIS işçilerinin dilinde daha fazla yer buluyor. Neden mi? Sema anlatıyor bize nedenlerini:

“Demokrasiden uzak bir süreç yaşıyoruz. Çünkü demokrasinin olduğu yerde bunlar yaşanmaz. Ama bizi yönetenler demokrasi kavramından uzaklar, tanımıyorlar hakkımız olanı. Bizler, anayasal hakkımız olan sendikalı olma hakkımızı kullandık ve yetkimizi aldık. Bize bu hakkı verenler, aynı zamanda işverene itiraz hakkı da tanıyor. Mahkeme tarihi olarak verdikleri gün, işten çıkarıldığımız tarihten tam 14 ay sonrası! Bu nasıl bir hukuksuzluk? İşçilere söyledikleri özünde şu: 'Sendikalı olamazsınız. Susun, kölelik düzeninde çalışmaya devam edin. Karın tokluğuna çalışın. Eylem hakkı yok, yürüyüş hakkı yok, hak aramak yok.' Bununla da yetinmiyorlar. Sıkıştıkları her noktada baskıları artırıyorlar. Yasaklarla, gözaltılarla, tutuklamalarla mücadelemizi sindirmeye çalışıyorlar. Bugün ülkenin dört bir yanı ayakta. Gelecekleri için mücadele eden gençlerin yeri cezaevi değil. Onların bir an önce serbest bırakılması gerekiyor. Bugün birlikte kazanamazsak hepimiz birlikte kaybederiz. Bu yüzden demokratik hak ve özgürlüklerimize daha güçlü, hep birlikte sahip çıkmak için bu mücadeleye daha sıkı sarılmalıyız.”

BURADAYIZ, AYAKTAYIZ!

Tülay da söze katılıyor ve bir diploma iptalinin, halkın tüm kesimleri açısından ne anlama geldiğini vurguluyor:

“Bu ülkenin ayakta kalması, tek başına bir diploma meselesi değil. Mesele hak, hukuk, adalet meselesi. Biz burada nasıl haklarımız için direniyorsak Türkiye'nin dört bir yanında da insanlar hakları için direniyor. Gençlerin geleceği yok, halk endişeli. İnsanlar sesini çıkarmasın diye her türlü baskı uygulanıyor. Ama biz ne kadar dirençli olursak onların elindeki o tek silahı da boşa çıkarırız. TKIS çadırından Türkiye’nin dört bir yanına, hakları ve gelecekleri için direnen gençlere ve emekçilere baktığımızda her görüşten insan burada. Ortak talebimiz için buradayız. Ayaktayız. Dilimiz, ırkımız, dinimiz farklı olabilir ama yolumuz aynı. Taleplerimiz ortak. Ayrışmadan birleşmeye devam etmeliyiz.”

Sema tekrar söze giriyor:

“Ekmeğimiz, geleceğimiz, çocuklarımızın yarınları için buradayız. En çok ezilen, en çok sömürülen biz işçileriz. Bu haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı en çok da bizim mücadele etmemiz gerekiyor. Ülkenin dört bir yanındaki bu eylemlerin fabrikalara da sıçraması gerekiyor. Biz, yaşananların en büyük tanıklarıyız. Eğer bir kazanımdan bahsedeceksek bu mücadelenin fabrikalarda da olması şart. Haksızlıklar, hukuksuzluklar, anayasal haklarımızın elimizden alınması, insanca yaşayamamak ve çalışamamak... Hepsi bizi ilgilendiriyor. Bu yüzden mücadelenin sesini bugün buradan, direniş alanımızdan duyurmak istiyoruz: Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”

Ve tam da bu sloganla Sema, Türkiye işçi sınıfına bir çağrı yapıyor:

“Eylem yasakları nedeniyle uzun süre evde kaldık. Geldiğimizde gözaltına alınacağımızı söylediler. Yasaklarla bizi engellemeye çalışıyorlar. Ama biz yine de hakkımızı aramaya devam edeceğiz.

Biz işçilerin mücadelesine bir örnek de TKIS’tan olsun istiyoruz. Şu an mücadelemiz birleşik. Daha fazla birlik, daha fazla beraberlik zamanı. İşçi sınıfının birleşmesi gerekiyor. Bu korku duvarını birlikte yıkacağız.

Kirası geliyor, faturası geliyor, çocuklar aç. Bayram geçti, okullar başladı… Ama bu sorunlar hepimizin. Sadece kendimiz için değil, çocuklarımızın geleceği ve tutuklanan gençlerimizin talepleri için de direniyoruz. Ve şimdi, tüm bu haksızlıklara ve hukuksuzluklara karşı; anayasal hak ve özgürlüklerimiz, insanca çalışma ve insanca yaşama hakkımız için 1 Mayıs’a, taleplerimizi direniş çadırından daha güçlü bir şekilde hazırlayarak geliyoruz.”

MEVSİMLER GEÇSE DE HAKLARIMIZDAN VAZGEÇMEDİK

Tülay, 1 Mayıs’ın coşkusunu tüm gerçekliğiyle şöyle anlatıyor ve sohbetimize bir virgül koyuyor:

“Mevsimler geçse de biz hakkımızı aramaktan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz de. Sonbahar geçti, kış geçti, şimdi ilkbahardayız. Mücadelemize devam ediyoruz. Bu mücadeleyi başarıyla taçlandıracağız. Mevsimler bizim direnişimize engel değil. Sıcak, soğuk, yağmur, kar... Hiçbiri bizi durduramaz. Biz haklarımızın peşindeyiz.”

Fotoğraf: Ekmek ve Gül