
Uzun zamandır memleketin çeşitli belediyelerine kayyumlar atanıyor. Belediye başkanları gözaltına alınıp tutuklanıyor, çalışanları işten çıkartılıyor. Toplumun farklı kesimlerinden siyasetçiler, aydınlar, eğitimciler, gazeteciler hukuksuzca tutuklanıyor. En son bu sürece İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının iptal edilmesi ve tutuklanması eklendi. Toplumun önemli bir kesimi ise bütün bu yaşananlara tepki gösterdi. Biz de bu süreci Küçükçekmece'deki işçi kadınlarla konuştuk.
‘GECE GÜNDÜZ ÇALIŞTIĞIMIZ HALDE FAKİRİZ’
32 yıldır tekstilde çalışan Fadime ile çalıştığı iş yerinde sohbet ediyoruz. Fadime'ye son süreçte yaşananlara dair fikirlerini sorduğumuzda “Ben Saraçhane'de yapılan yürüyüşlere katılamadım. İnternetten takip ettim. Boykota destek verdim. Hepimiz dolmuştuk zaten. Geçim sıkıntısı, seçtiğimiz insanların tutuklanması ve sürekli bizi yok saymaları bizi çok öfkelendirdi. ‘Biz buradayız’ demek istiyoruz. Bugün AKP'ye oy vermiş insanlar da sokağa çıkıyor. Yönetenler ceplerini doldurdu. Biz fakirleştik. Gece gündüz çalıştığımız halde fakiriz" diyor Fadime.
Fadime ile biraz eylemler ve boykotlar sonrası gözaltına alınanlara dair ne düşündüğü üzerine sohbetimizi devam ettirdiğimizde, "Herkes düşündüğünü özgürce ifade etmeli. Artık susarak bir şeyin değişmeyeceğinin farkındayız. Çalıştığım halde sıkıntı çekiyoruz. Aileme ve çocuğuma ayıracak zamanım yok. Çalışarak kazandığım para ile hiçbir şey yapamıyorum. Bırak çocuğuma gelecek kurmayı, çocuğumun karnını doyuramıyorum. Ülkede o kadar genç okuyor. Okuyanlar doktor olamıyor, öğretmen olamıyor. Hepsi kendi alanının dışında işler yapmak zorunda kalıyor” diye konuşuyor.
‘HAYATI DURDURMALIYIZ!’
Öncesinde de bu sorunların var olduğunu ancak tepki verenlerin çok az olduğunu söylüyor: “Kaygılanıyorduk, bir şey yapsak bizi hapse atarlar diye. Şimdi kaygılanmıyorum. Hadi hepimizi atsınlar hapse bakalım. Bizsiz döndürebilecekler mi ülkeyi? Onlar korksun bizden, biz onlardan değil. Bir şeylerin değişebilmesi için herkesin birleşmesi gerekiyor. Çalışmayı durduracağız, hiçbir şey almayacağız. Kimse bir ay açlıktan ölmez. Belki biraz borçlanacağız ama zaten hep borçluyuz ki. Üniversite öğrencilerin çağrılarına kulak vermeliyiz. Hayatı durdurmalıyız. Herkes birbirini uyaracak. Biz kendimize güvenmeliyiz. Halka güvenmeliyiz." Fadime ile sohbetimiz bitirip belediyede çalışan Ayten'in evinin yolunu tutuyoruz.
‘DİPLOMANIN BİLE BİR DEĞERİ KALMADI ARTIK’
52 yaşındaki Ayten, belediyede işe girene kadar 15 yıldır farklı sektörlerde çalışmış. Ona da sürece dair düşüncelerini sorduğumuzda şöyle başlıyor sözlerine: "Memlekette haksızlıklar, hukuksuzluklar aldı başını gitti. Bu yapılanların hukukla hiçbir alakası yok. Tek adam istediğini görevden alıyor. Cezaevlerine atıyor. Biz halkın vergileri ile ayakta kalan bu devletin tüm imkanlarını kendi nasıl istiyorsa öyle kullanıyor. Her gün her şeye zam geliyor, maaşlarımız yetmiyor. Keşke buraya gelmeden sesimizi çıkarsaydık. Bu kadarı yaşanmazdı. Esenyurt Belediyesine kayyum atandığında başta CHP olmak üzere tepki gösterseydik bunlar olmayacaktı. Doğu ve Güneydoğu'da kayyumlar atandığında bütün muhalefet, toplum ayağa kalksaydı bunlar olmayacaktı. Biz belediye çalışanları olarak çok kaygılandık. Büyükşehir belediyesine bunu yapan yarın ilçe belediyelerine ne yapmaz ki?”
Saraçhane eylemlerine katıldığını söyleyen Ayten, “Çocuklarımızın geleceği için ben de sokağa çıktım. Yarın çocuklarımız nasıl bir ülkede nasıl yaşayacaklar? İmamoğlu'nun diploması alındı. Çocuklarımızı okutuyoruz ama diplomalarının bile bir değeri yok artık.”
‘SENDİKALAR ADIM ATSA İŞÇİLER ARKASINDA DURUR’
Ayten'e “Dünden farklı ne oldu da bugün yığınlar sokağa çıktı? Sence bundan sonra nasıl bir yol izlenmeli?” diye soruyorum.
Şöyle yanıtlıyor: “Gençlerin sokağa çıkması bizi de cesaretlendirdi. İnsanların sokağa dökülmesi hepimize umut ve cesaret verdi. Öncesinde böyle hissetmiyorduk, değiştiremeyiz diye bakıyorduk. İmamoğlu'nun yerinde başkası da olsaydı yine aynı tepkiyi verecektik. Boykot sadece yeterli değil. İş yerlerinin durması gerekiyor. Fabrikalarda işçiler iş durdursa, sokağa çıksalar bir şeyler değişir. Biz sendikalıyız, sendikanın hiçbir sesi çıkmıyor. Sendikalar gelip bizleri toplayıp konuşabilirler, eyleme geçebilirler. Sendikalar adım atsa işçiler arkasında durur. İnsanlar bir kıvılcım bekliyor. Öğrencilerin kıvılcımı çakması, sokağa çıkması ile toplum cesaretlendi. Şimdi de genel grevin olabilmesi için bir fabrikanın kıvılcımı çakması gerekiyor."
Memleketin dört bir yanında görünen o ki kadınları umut sarmış…Bizim mahallede kadınlar kararlı, değişime inanıyor. Şimdi ise bütün mahallelerde bu süreçleri, yapılabilecekleri konuşup harekete geçme zamanı.
‘KENETLENMEK UMUTLANDIRDI, KORKULARIMIZ KIRILDI’
Neriman ise 25 yıldır tekstilde çalışan bir kadın işçi. Çalıştığı atölyede çay molasında buluşup sohbet ediyoruz. Neriman' a da yaşanan son gelişmeler ile ilgili ne düşündüğünü ve bundan sonrasına dair kendisinin düşüncelerinin neler olduğunu sorduğumuzda, “Maddi sorunlarımız çok fazla. Şu an oğlumun okuduğu okul çok kötü. Daha iyi bir okula göndermek istiyorum ama çok para gerekiyor. Biz dar gelirliler de o paraları veremiyoruz. Belli bir saatten sonra sokağa tek başıma çıkmaya korkuyorum. Güvenli tek bir ortamımız yok. Ben neden dışarıya eşimle çıkmak zorunda kalayım? Biz neden rahat bir şekilde mahallemizde gezip dolaşamayalım? Bütün sorunlarımızın açığa çıktığı nokta oldu Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınması. Korkularımızın kırıldığı yer oldu aynı zamanda. Yasaklara rağmen halkın sokağa çıkması beni umutlandırdı. Herkes cesaretli davranırsa memleket değişir. Şu an tekstilde işler çok acil. İş durdurursak patronlar çok zorlanır" diye yanıtlıyor.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.