Eğitimciler iktidarın baskı politikalarına tepkili: Tutuklamalar yıldırmıyor mücadeleye bağlıyor
‘Sendikamız MYK’sına verilen ceza sadece Eğitim Sen’e değil; eşitlik, özgürlük ve demokrasiyi savunan, hak arayan tüm topluma verilmiştir. Çocuklarımızın umutlarının çalınmasına izin vermeyeceğiz.’

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve tutuklanması ile başlayan süreç, yeni hukuksuzluklarla devam ediyor. Üniversite öğrencilerinin başlattıkları boykotun ardından Eğitim Sen üyesi akademisyenler öğrencilere destek için bir gün iş bıraktılar. Bu iş bırakma kararı üzerine İstanbul Başsavcılığı hızlı bir soruşturma başlatarak Eğitim Sen Merkezi Yürütme Kuruluna iki haftalık ev hapsi cezası verdi. Biz de Etimesgut ve Sincan'da çalışan eğitim emekçisi kadınlarla yaşanan süreci konuştuk.

‘ÇOĞUNLUĞUN SESİ VE GÜCÜ BUGÜNLERDE SOKAKLARDA’

Eğitim Sen üyesi bir kadın eğitimci, yıllardır sendikal hakların gerilediğini ve bugünlerde bunun ayyuka çıktığını söylüyor: “Çalışanların sesi olan sendikamıza uygulanan ev hapsi kararı MYK üyelerimizi pes ettirmeyeceği gibi üyelerini de etkilemeyecek. Örgütlülüğün gücü karşısında hiçbir duvar yıkılmaz değildir. O nedenle Eğitim Sen’de birleşmeye davet ediyoruz. Çoğunluğun sesini ve gücünü sokaklarda gördük. Ekonomik, sosyal, hak, hukuk, işsizlik, yoksulluk hususunda bir şekilde sıkıntıda olan insanlar biriktirdiğini, en son sokaklarda haykırmıştır. Umudun hiç bitmediğini gördük, güzel günler yakındadır.”

Eğitim Sen üyesi bir başka kadın eğitimci ise, MYK üyelerine yönelik verilen ev hapsiyle sendikal haklarını kullanmak isteyenlerin cezalandırılmasını hukukun çiğnendiğinin göstergesi olarak yorumlayarak, “Sendikamız hukuk kuralları çerçevesinde hareket ediyor, yasal haklarını kullanıyor” diyor.

Bir başka kadın eğitimci ise diploma iptali ve sonrasında yükselen tepkinin olayın İmamoğlu meselesi olmaktan çıktığını gösterdiğini söyleyerek, “Bu süreç tek adam rejiminin zulmüne karşı hak, hukuk, adalet çığlıklarına döndü. Diplomasının yıllardır şaibeli olduğu dillendirilen tek adam yönetiminin kendisine rakip gördüğü muhalif cumhurbaşkanı adayının 35 yıllık diplomasını geçersiz sayacak düzenlemelere cesaret etmesi, memleketin çivisinin çıktığının aleni göstergesi olmuştur. İnsanların geleceğe güveni kalmadı” diyor.

MİNAREYİ ÇALAN KILIFINI HAZIRLIYOR

Eğitim İş üyesi bir kadın eğitimci yaşanan süreci “diktatörlük” olarak niteleyerek şöyle anlatıyor: “Ne yazık ki yasa yapanlar yasaları uygulamıyor. Hukuk, herkese eşit ve tarafsız değil. İktidarın görüşlerine ters düşen kararlar uygulanmıyor. Yargı muhalefeti sindirmek için çalışıyor. Güçler ayrımı kalmamış, demokrasi eksik, laiklik elden gidiyor. İşsizlik almış başını gidiyor. Enflasyon yüksek, vergi yüksek, faiz yüksek, halk aç. Minareyi çalan kılıfını hazırlıyor. Dayın mı var işin var. Dayın mı var aşın var. Yolsuzluk had safhada. Denetleyen yok, varsa da onlar da yolsuz. Yandaş basın özgür(!), muhalif basın tutsak. Sendikal hak ve özgürlükler ayaklar altında. Amaç yıldırmak, sindirmek. Güzel memleketimin güzel insanları artık uyanmak vaktidir.” Eğitim İş sendikasına üye bir başka kadın eğitimci de Eğitim Sen MYK üyelerine yönelik ev hapsinin tüm sendikalara korku salmayı ve insanları meydanlardan çekmeyi amaçladığını dile getiriyor.

ÇOCUKLARIMIZIN UMUTLARINI ÇALAMAZLAR

Bir başka kadın eğitimci de insanca bir yaşam istemenin suç sayıldığı karanlık bir dönemden geçildiğini belirterek şöyle konuşuyor: “Eğitim Sen üyesi bir öğretmenim ve öğrencilerimin de geleceğe yönelik umutlarının olmadığına, yetenekleri ve ilgileri doğrultusunda meslek seçimi yapamadıklarına şahit oluyorum. Öyle ki ‘Okusam ne olacak ki’ diyen, okuldan uzaklaşan öğrencilerime umut aşılamaya çalışsam da maalesef başarılı olamıyorum. Bazen üniversitede okuyan mezun olan öğrencilerimiz ziyaretimize geliyor ve onlar da mutsuz ve umutsuz. Bu umutsuzluğu ortadan kaldırmak vicdani bir sorumluluktur. Bu sorumluluk bilinciyle hareket eden, kurulduğu günden beri öğrencilerin eğitim hakları için mücadele eden sendikamız gururumuzdur. Sendikamız MYK’sına verilen ceza sadece Eğitim Sen’e değil; eşitlik, özgürlük ve demokrasiyi savunan, hak arayan tüm topluma verilmiştir. Çocuklarımızın umutlarının çalınmasına izin vermeyeceğiz.”

HUKUK İKTİDARIN DEĞİL; HALKIN GÜVENCESİ OLMALI

Görüştüğümüz bir başka eğitim emekçisi de iktidarın uygulamış olduğu baskı ve korku politikaları yüzünden insanların demokrasi, adalet ve özgürlükler için sokağı çözüm yolu olarak bulmalarının halk için birleştirici bir unsur olduğunu söylüyor. Halkın, ayrıştırılmadan; yaşlısı, genci, öğrencisi, işçisi hep birlikte adalet ve hukuk için günlerce iktidarın kolluk kuvvetlerine rağmen bir araya gelip mücadele ettiğini belirterek, “Sokaklar ve mitingler, Bakanlığın aba altından sopa göstermesiyle sekteye uğrasa da yine de Eğitim-Sen bütün meydanlarda adalet ve hukuk arayışını sürdürmeye devam edecek. Hukuk herkes için gereklidir. Hukuk iktidarın veya ayrıcalıklı bir zümrenin güvencesi değil; halkın güvencesi olmalıdır” diyor.

MÜCADELEYİ BÜYÜTMELİYİZ

Görüşmelerimizde ortaya çıkan bu mücadelenin büyüyerek devam etmesi yönünde. Bu yaşananlar boşa gitmemeli; üniversiteli gençlerin, avukatların, gazetecilerin tutuklanmaları, bütün halka yapılan bu zulüm karşısında birlik ve beraberlik ruhu ile hareket edilmelidir. Bu eylemler "Gezi" gibi sadece bir hareket olarak sonuçlanırsa maalesef emekçileri çok daha kötü günler bekleyecek. Ancak bu eylemlere iktidarı ve hukuksuzluk sistemini değiştirene kadar kararlılıkla devam edilmeli. Baskılara, adaletsizliğe, hukuksuzluğa son verilmeli ve hak ettiğimiz özgür, barışçıl ve demokratik hukuk düzeninde yaşama hakkına sahip olmalıyız.

Fotoğraf: Unsplush