Bu ay sizlere Burçin Tetik’in Annemin Kaburgası isimli, içinde 9 öykü barındıran 102 sayfalık kitabından bahsetmek istiyorum. Bu bir oturuşta okunup bitirilebilecek kitap, boyundan büyük etkiye sahip konulara ev sahipliği yapıyor. Ev sahipliği demişken öykülerin tümünde bir ev imgesi yakalamak mümkün. Çocukluğumun Evi öyküsünde olduğu gibi evin oda oda işlendiği hikayenin yanı sıra hemen her öyküde ev neresidir, insan nerede kendisini evinde hisseder sorularının cevabı aranıyor. Ev kimi zaman memleket olmayan bambaşka bir ülkede belirirken kimi zaman da bir eylem alanı olabiliyor.
Bu kitabın kahramanları çoğunlukla çeşitli cinsel yönelimleri olan kişiler. Hikayelerde çocukluğunda bunun farkına varmış ve kendini ifade etmeyi denemiş kişiler de var, cinsel yönetimlerine rağmen yaptıkları “normal” evliliklerin içerisinde hapsolan ve bu mahkumiyetten kurtulmak için çaba harcayanlar da. Öykülerin kahramanları hayat yolculuklarında benliklerini ararken ya da çevrelerine kimliklerini açıklama savaşı verirken zaman zaman sert duvarlara çarpıyor, zaman zaman en sevdiklerinden darbe alıyorlar. Çocuklarının cinsel yönelimlerini kabul etmeyen anneler, kardeşlerinin değişimi ile başa çıkamayan ablalar, kendilerini çocuklarından yıllarca gizleyen babalar…
Hikayelerin cinsiyet rolleriyle de elbette bir kavgası var. Örneğin Annemin Kaburgası öyküsünde, hastane odasında annesinin başında bekleyen kahramanımız, taburcu olurlarken hemşireden aldığı talimatlar üzerine bir sorgulamaya girişiyor:
“Onuncu günde çıktık hastaneden. Ayrılmadan başhemşire uzun uzun anlattı iğnesini nasıl yapacağımı, dikişlerine her gün nasıl pansuman yapılması gerektiğini. Annemin kızı değil de oğlu olsaydım aynen böyle anlatacak mıydı tüm bunları diye düşündüm. Yoksa gözleri bir kadın arayacak, karıma mı anlatacaktı önce tentürdiyotu boca edip sonra yukarıdan aşağı bastırarak, metal dikişlere takılmamasına dikkat ederek yarayı sileceğimi? Bir karım olmasaydı, bakıcı tutmamı, eve hemşire çağırmamı söylerdi belki. Oysa benim en birincil görevim annemin kızı olmaktı. Gerekirse onun hemşiresi, doktoru, aşçısı, temizlikçisi, iğnecisi, bakıcısı olacaktım. Annelerin kızları olmak bunu gerektirirdi. Halbuki erkek olup aynı işleri yapsam özverimden, anneme bağlılığımdan ötürü ne çok övülürdüm. ‘Ne hayırlı oğlanmış!’ derlerdi arkamdan. Şimdi ise kimse hayırlı olmamdan dem vurmuyordu, aksine komşulara, annemin arkadaşlarına, akrabalara, doktorlara yetmiyordu yaptıklarım. Pansumanı biraz daha iyi yapabilirdim. İğne yapmaktan korkacak ne vardı canım? Kendim uzun yıllardır bir hayvan ölüsüne dokunmadıysam da annem için bir bütün tavuğu parçalarına ayırmam elbette gerekliydi.”
Ailenin ve toplumun açtığı yaraların irdelendiği öykülerin yanı sıra kadın cinayetlerinin veya ölmemek için öldürmek zorunda kalanların izlerinin sürüldüğü öyküler de var kitapta. Çocukluğumun Evi öyküsünde annesi, babası tarafından öldürülen Nermin’in yaşadığı suçluluk duygusu şöyle anlatılıyor:
“Gitmekle dönmek bir değildi; gitmekte ferahlık, umut, ihtimaller vardı. Dönmek ise hep bir kabuldü, boyun eğişti. Annem gidemez miydi? Bir sabah işe gitmek için çıksa ve dönmeseydi, beni ve kardeşimi bırakıverseydi babama... En kıymetlim dediği bizler, annemin hapishane gardiyanlarıydık aslında. Ben hiç doğmasaydım annem kendi mutfağında bir satır darbesiyle düşmezdi belki çay lekeli taş zemine.”
Kitabın son öyküsü olan Keramet ise transların ailelerinden, toplumdan cinsiyet kalıpları nedeni ile gördükleri baskılara odaklanıyor. Ailesinin dışladığı ve hayatını kendi gibilerle kurduğu, seçtiği ailesi ile sürdüren Keramet, biyolojik annesinin yerine trans olan İpek’i koyuyor. İpek, Keramet’i gerçek annesiymiş gibi sarıp sarmalıyor, koruyor ve hayallerinin peşinden gitmesi için onu teşvik ediyor. Tiyatrocu olmak isteyen Keramet, “18 yıl erkek rolü yapmaktan daha zor değildir herhalde” diyerek eğitimine odaklanmaya karar veriyor.
Öykülerin tümünün cinsel yönelimleri ya da cinsiyet rollerini konu aldığını söyleyebileceğimiz bu kitap, çoğumuzun bilmediği, göz önünde olmayan, dillendirilmeyen hayatların bambaşka yönleri ile okuru yüzleştirmeyi ve bu hayatlarda yaşanan duyguları okura geçirmeyi başarıyor.
KÜNYE:
Annemin Kaburgası
Burçin Tetik
İletişim Yayınları 1. Basım, 2. Baskı, 2021
102 sayfa
Fotoğraf: Kitap kapağı
İlgili haberler
Aydınlık bir gelecek için Sennur Sezer kitaplığı
Buca’da yaşayan kadınlar Sennur Sezer’in adını bir kitaplıkla ölümsüzleştirdi. BEKEV’in açılışını ya...
Kor Kitap’tan: Krizin ve şiddetinde kıskacında kad...
Kor Kitap’ın “Krizin ve şiddetinde kıskacında kadınlar” paneli 23 Kasım Cumartesi 5. Mersin Kitap fu...
Alman Kitap Ödülü Anne Weber’e verildi
Bu yılki Alman Kitap Ödülü Fransız kadın direnişçi Anne Beaumanoir’in hayatını destansı şekilde anla...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.