İran’da 1979 İslam devrimin ardından ülkede tüm yapının değişmesi sonucu eğitim sistemi de değişti. Dini müfredatın derslere eklenmesi, eğitimin dinle iç içe geçmesi İran rejiminin hükümetini oturtmak üzere kullandığı yöntem oldu. Bugün Türkiye’de de eğitimin dinle, dini vakıflarla iç içe geçirildiğini, öğrencilerin dini seçmeli derslere yönlendirildiğine tanık oluyoruz.
İran’da uzun yıllardır rehber öğretmenlik yapan, eğitimci bir kadınla gelişen süreci, bunun özellikle kız çocukları üzerindeki etkilerini konuştuk.
Öncelikle seni tanıyarak başlayalım...
Ben 30 yılı aşkın öğretmenliğin ardından yıllar önce emekli olmuş, ama emekli olduktan sonra da rehberlik öğretmenliğine devam etmiş eğitimci bir kadınım. Emekli olana kadar kadrolu olarak devlet okullarında öğretmenlik yaptım.
MÜCADELE, ÖZGÜRLÜK, AŞK KELİMELERİNE SANSÜR
İran’da din ve eğitimin iç içe geçiş sürecine tanıklık etmiş biri olarak İslam devriminden sonra eğitimdeki değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eğitim yıllarının ilk kademesinden itibaren din ve eğitimin iç içe geçtiği bir süreci İran’da eğitim müfredatında görmemiz mümkün. Ancak müfredat değişikliğinin sadece bir din tartışması olmadığı, merkeziyetçi devlet politikalarına endeksli, bilimsellikten uzaklaşan bir süreç olduğunu gözlemliyoruz. İran İslam devriminin ardından ilk kademede din derslerinin zorunlu olarak müfredata eklenmesi, ardından Kuran dersinin eklenmesi, Arapça dil bilgisinin eklenmesi, aile ve sosyal iletişim derslerin eklenmesi yeni bir eğitim müfredatını önümüze getirdi. Bu sadece ders eklemelerle kalmadı. Birçok görselden tutalım edebiyattaki hikayelere, şiirlere, biyoloji derslerinin içeriğinin değiştirilmesine ve hatta kitapların sansürlenmesine kadar ilerledi. Mesela edebiyat açısından İran zengin sayılabilecek ülkeler arasına giriyor. Ancak eğitimin içeriğinin değişmesiyle birlikte mücadele, özgürlük ve hatta aşk terimlerinin geçtiği birçok içerik dini gerekçelerle kitaplardan çıkarıldı.
Tarih kitaplarında en önemli kısım din tarihine ve özellikle Şii mezhebinin tarihine ayrıldı, birçok tarihsel gerçek din düşmanlığı üzerinden tahrif edildi. Bunu sadece dinin içeriklere eklenmesi gibi düşünmemek lazım. Özellikle aile ve sosyal ilişkiler gibi zaman içerisinden isimleri değişen ama benzer dersler, İran rejiminin kendine bağlı bir nesil yetiştirme projesiydi. Bu içeriklerde hadislerle özellikle kız çocukları üzerindeki manipülasyon had safhaya ulaştı. Öte yandan diğer dinler ve mezheplere inanan çocuklar görmezden gelindi. Şii merkezli bir eğitim müfredatı oluşturulurken, örneğin Bahai dinine mensup olanlar okullardan atıldı, üniversiteye girmesi yasaklandı.
EĞİTİMİN DEĞİŞMESİ YENİ REJİME UYGUN YENİ NESİLLER YETİŞTİRMEK DEMEK
Eğitimdeki değişim sürecinin çocuklar üzerindeki etkisi nasıl oldu peki?
Kız ve erkek çocuklar üniversiteye kadar ayrı okullarda okuyor, onu belirtmekte fayda var. Ben kız çocuklarına hep eğitim verdim ama eğitim hayatım boyunca erkek çocukları üzerindeki etkilerini de gözlemleme şansım oldu. Müfredatta erkek ve kız çocukları için farklar var. Din derslerinde, aile ve sosyal ilişkiler derslerinde ve dönem dönem biyoloji kitabında... Örneğin bazı yıllar regl ile ilgili kısımların erkeklerin ders kitaplarından çıkarıldığına şahit olduk.
Dini içeriklere biraz dönersek, özellikle korkuya dayalı bir eğitim sistemi diyebiliriz. Kitaplara ek olarak filmlerin ve videoların üretilmesiyle bu içerikler destekleniyor. Korku filmlerini aratmayacak içerikler henüz ilkokulda olan çocuklara izletiliyor. “Kadının en büyük cihadı doğurmak”, “Allah yolunda yapabileceği en büyük şey doğurmak ve kocasına itaat etmek” gibi ifadelerin derslerde yer almasından tutalım da örtünmeye dair sayfalarca içeriklerin bulunmasına kadar... Çocuklar manipülasyonla birlikte içsel olarak aşamayacakları korkularla karşı karşıya kalıyorlar. Bu benim en sık yaşadığım şeylerden biri. Acayip bir korkma hali. Metafiziğe dayalı içeriklerin hepsi kıyametten, yanmaktan ve kız çocukların bedenleri üzerinde yapılan en ağır işkencelerden bahsediyor.
HEDEF İTAATKAR KIZ ÇOCUKLARI YETİŞTİMEK
Çocukları erken yaşta evliliğe teşvik etme, kız çocuklarını babaya, abiye ve kocaya tabi bireyler olarak yetiştirme ve sosyal haklarından iffet ve fedakârlık adı altında vazgeçirme çabası müfredatta gördüğümüz şeyler. Kız çocuklarının sessizleşmesi, yaratıcılığının etkilenmesi ve yaşadıklarını paylaşamaz hale gelmesi de en çok gözlemlediğim etkilerden birkaçı. Örneğin dersleri kötüye giden, mutsuz olan kız çocuklarıyla iletişim kurmak zor bir süreç çünkü doğal olarak sana güvenmiyor. Okul onun için hükümetin baskı aygıtının yansıdığı biçimlerden biri.
Bu süreci sadece ders içeriklerinin değişmesiyle özetlemek çok eksik oldur. Eğitimin değişmesi demek tüm kademelerde değişim ve yeni sisteme nesilleri adapte etmek demek.
‘HÜKÜMET MİTİNGLERİNE ÇOCUKLARIN VE ÖĞRETMENLERİN KATILIMI ZORUNLUYDU’
Eğitimi bir bütün olarak rejimin yapısına entegre etmekten söz ettiniz. Bunu biraz açar mısınız?
Hükümet bir yandan bütün ideolojik yapısını toplumda yayarken eğitimi bunun önemli dayanaklarından biri olarak yarattı. Dine dayalı yasa ve Anayasa, dine dayalı eğitim, dine dayalı çalışma ve ücret yapılanması, hatta erkek ve kadın arasındaki ücret eşitsizliği, hukuki olarak kadının her anlamada ezilmesi, kadının kan parasının erkeğin yarısı olması… Hepsi bir bütünün parçaları.
Okullarda müfredat bir yana bütün sistem değişti. Olabildiğince büyük mescitlerin yapılmasıyla başladı ve devrimin ilk yıllarında, yaklaşık 10 yılı baz alabiliriz, namaz herkes için zorunluydu. Hükümetin bütün mitinglerine öğretmenler başta olmak üzere tüm çocukların katılımı zorunluydu. Kabul etmeyen öğretmen eğitim istihbaratına şikayet edilirdi, çocuklar puanlarının kesilmesiyle tehdit edilirdi ve mimlenirdi. Hâlâ öyle ama ilk zamanlar ki gibi sopayla kafamızda beklemiyorlar, toplumsal hareketin geldiği nokta, yıllarca mücadele ve dökülen kanların sonucu buraya vardık.
‘ÇOCUKLAR SAVAŞ BÖLGELERİNE GEZİYE GÖNDERİLİYOR’
Erkek ve kız çocuğu fark etmeksizin “Nur yolculuğu” adında zorunlu gezilere götürmek ise rejimin kendi propagandasını çocuklara işlemek üzere kullandığı yöntemlerden biri. Irak ve İran savaşındaki sınır bölgelere götürmek, “Allah yolunda şehadet ve cihadı” kutsal kılmak, Suriye’deki çatışma sürecinde “Kutsal tapınak müdafileri” adı altında Suriye’deki savaş bölgelerine yakın çocukları geziye götürmek rejimin yıllardır küçük yaşlardan itibaren kendine ordu yaratmasının bir parçası oldu. O yüzden çatışma süreçlerine bakarsanız 14 yaşından itibaren savaş ve çatışmalarda devrim muhafızları ordusuna girmiş ve hayatını kaybetmiş çocukları görürsünüz.
Okulların içi başörtüsüz kadınları şeytana benzeten ve örtülü olanları huri olarak nitelendiren posterlerle dolu ve daha geçtiğimiz 2-3 yıl önceye kadar İran-Irak savaşındaki dini marşlar açılıyordu.
Fotoğraf: İRNA
‘KATI KURALLARA UYULMAYAN ÇOCUKLAR GELECEKLERİYLE TEHDİT EDİLİYOR’
Okullarda da çocukların giyimine karışılıyor mu? Hükümet bunun için nasıl bir yol izledi?
Bütün sistemi, rejimin sistemine adapte etmekten söz ediyoruz. Ahlak polisi dediğimiz organ sadece sokakta karşımıza çıkmıyor. Öğretmenlere ayrı baskı, çocuklara ayrı baskı uygulanıyor. Ahlak eğitimi için de bir öğretim üyesi mutlaka okulda bulunuyor. Öğretmenleri ikaz etmek bir yana çocuklar üzerindeki baskı çok fazla. Sadece kadınlardan oluşan bir okulda saç telinin gözükmemesi, tırnak kontrolleri, okul kıyafetinin olabildiğince bol ve uzun olması gibi birçok kurala çocuklar uymayınca aşağılama ve küfürle karşı karşıya kalıyor, “üniversite kazanma diye istihbarata not düşeceğim” tehditleriyle karşı karşıya kalıyor.
‘BU YÖNTEMLER OKULDAN UZAKLAŞTIRIYOR’
Şahit olduğum bir örnek vermek istiyorum. Kot pantolon giyen bir kız çocuğunun pantolonu çıkartıldı ve ailesi bol pantolon getirene kadar bir odada çıplak beklemek zorunda kaldı. O kız çocuğu bir daha okula gelmedi. Bu yöntemler süreç içerisinde üç biçimde kendini gösterdi, eğitimden uzaklaşma, susup korku haliyle söyleyenleri kabul etme, isyan eden ve sürekli rejimin dayattığı kurallardan kaçan çocuklar.
Git gide eğitimin içi boşaltıldı, ambargo sonrası artan yoksulluk ise kız çocuklarını eğitimden kopardı. Hatta öğretmen mülakatlarına bakarsak bile eğitimin niteliği ortaya çıkıyor. Sadece dini vecibelerin sorulduğu mülakatlarla öğretmenler atanıyor.
Fotoğraf: Armanmeli.ir
‘ÇOCUĞUM OKUSUN, BAŞKA ÜLKEYE GİTSİN’ ÇARESİZLİĞİ
Bir yanda İran’da öğrencilerin nitelikli olduğundan bahsedilir. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Şöyle ki rejimle mücadele en ufak biçimiyle bile halk için önemli oldu. Kız çocuklarının okutulması da gerçekten bu nedenle bir kesim tarafından önemsendi. Ama rejim öncesi şah döneminde de eğitim önemli bir yerde duruyordu toplum genelinde. Eğitim niteliği düşüşe geçti ancak iki şey de vardı. Birincisi parası olanlar özel okullara gönderdi çocuklarını ve özel okullarda eğitimin niteliği tabii ki çok farklı. Yüksek lisans ve doktora diploması olan eğitimciler bu okullarda ders verebiliyor ve en uygun metotları kullanıyorlar. İkinci ise yoksul semtlerde öğretmenler gönüllü olarak çocuklara ek ders vermeye başladı ve bu bir gelenek olarak sürüyor. Eğitim aileler için bir yandan “çocuğum okusun, başka ülkeye gitsin” umudunu da taşıdığı için neyi var neyi yok eğitime harcıyor. İran’da yurtdışına göçün en önemli faktörlerinden biri eğitim yoluyla göç. Burs alarak iyi üniversitelere gitmek için çocuklar bütün gençliğini gece gündüz ders çalışarak geçiriyor. Eğitim önemli bir sektör İran’da.
‘CESARET BULAŞICIDIR’
Mahsa Amini eylemlerinin ardından bir değişim gözlemlediniz mi? Son durum nedir?
Değişikliği gözle görmek mümkün. Özellikle son 5 yılda bunu daha net gözlemliyorken Mahsa Amini eylemlerinin ardından bir sıçramayla karşı karşıya kaldık. Benim her dersim uzun soluklu tartılmalarla geçiyor. “Tek bir saç telinin okulda gözükmemesi gereken” kız çocukları şimdi okul içinde başörtüsü takmıyor, “tak” deyince direniyor ama bu sefer tek kalmıyor, sınıf arkadaşları ona destek çıkıyor.
Mahsa isyanlarında hatırlarsanız rejimin kullandığı en acımazsız yöntemlerden biri kız çocuklarının liselerine zehirli gazla saldırmak olmuştu. Çocuklar haftalarca hasta yattılar, komaya giren oldu, hayatını kaybeden de…
Eğitim de bile her günümüz bu sistemle mücadeleyle geçti. Çocuklar yaşamın her zerresi için mücadele ediyorlar. Yakından buraya görmeyen yaşayanları anlayamaz. Mümkün değil.
Toplumsal hareketin etkisi cesaret oldu. Cesaret bulaştı ve liselerde bile öğrenci komitelerinin oluşmasına yol açtı. Bizlerde eğitimciler olarak onların yanındayız. Umutluyuz.
Fotoğraf: Sarkhat
Fotoğraf: İRNA
İlgili haberler
İran'da geçen bir sene ve "Jina Hareketi"nin günce...
Jina Mahsa Amini’nin ölüm yıl dönümü olan 16 Eylül yaklaşıyor. Bu süreç İran’da kadın hareketi, öğre...
Mahsa Amini’nin öldürülmesinin ardından geçen bir...
Jina hareketinin birçok kazanımla birlikte İran’da ve dünyada kadın hareketi için bir mücadele deney...
'Mahsa Amini isyanı zihinleri değiştirmeyi de amaç...
İranlı bir kadın olan M.F., Mahsa Amini'nin ahlak polisi tarafından öldürüldükten sonra İran'da başl...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.