Son 40 yıldaki hamleleriyle dünyanın ikinci ekonomik gücü haline gelen Çin’de kadın işçiler fabrikalarda, iş yerlerinde neler yaşıyor? Ülkede kadınlar ne kadar eşit yaşamlara sahip? Çeşitli dönemlerde dünya haberlerinde karşımıza çıkan Çin’in nüfus politikaları kadınlar için ne anlama geliyor? Sorularımızı, Liverpool Üniversitesi Çin kampüsü, Çin Çalışmaları bölümünden Doç. Dr. Ceren Ergenç yanıtladı.
Çin ekonomisinde ticaret savaşı temelde emperyalist rekabete dayalı. Çarşı pazardan aldığımız “Çin malı”nın ardında Çinli işçi kadınlar neler yaşıyor? Nasıl bir emek süreci var?
Çin’in dünya ticaretine hâkim olmasının nedeni ucuz işçilik sayesinde üretim maliyetinin düşmesi ve mallarını düşük fiyata satabilmesi. Ucuz işçiliğin temel kaynağı köyden kente göçen göçmen işçiler. Çünkü Çin’in istihdam yasası, kâğıt üstünde de olsa kayıtlı, sözleşmeli işçiyi koruyor. Göçmen işçiler, sözleşmesiz ve güvencesiz bir şekilde, asgari ücret, çalışma saatleri, iş güvenliği gibi koruma kalkanları olmadan çalışıyor.
Köyden kente göç ilk başladığında erkekler kentlere ya bekar olarak ya da ailelerini köyde bırakarak geliyordu. Zamanla kadın işçiye olan talep arttı. Çünkü kimi iş kollarında kadınların daha verimli çalıştığı söyleniyordu. Fakat, kadın işçilerin güvenceli konuma geçmeleri daha zor oldu, daha geç sözleşme imzalayabildiler, daha erken işten çıkarıldılar. Ama zaman içerisinde, “fabrika kızları” denen kadın göçmen işçilerin kentlerde güçlendiğine, ayakları üstünde durabilir hale geldiğine, çalıştıkları iş yerlerinde taleplerini daha güçlü dillendiklerine ya da kendi işlerini kurduklarına tanık olduk.
Doç. Dr. Ceren Ergenç - Fotoğraf: Evrensel
‘ANNELİK KADININ BİRİNCİL GÖREVİ’ SÖYLEMİ YAYGINLAŞTIRILIYOR
Çin’de fabrikalarda çalışan kadınların en çok gündeme getirdiği meselelerin başında taciz var. Bir dönem #WoYeShi (Ben de) dalgası da başlamıştı. Yakın zamanda Çin’de kadınların cinsel tacizden daha iyi korunması için yasal değişikliğe gidileceği açıklandı. Değişiklikle “Uygunsuz davranışlar tanımlanırken, işveren artık ise alacağı kadından evlenip, evlenmeyeceğini, çocuk yapıp yapmayacağını soramayacak ve hamilelik testi isteyemeyecek” denildi. Bunu nasıl okumak lazım, toplam gözlemleriniz fabrikalarda çalışan kadın işçiler için neler söyler?
Mesleki eğitimden fiili olarak men edilme, eşit işe eşitsiz ücret, atama yükselme kanallarının kapalı olması iş yerlerinde kadınların sıkça karşılaştığı sorunlar. Günümüzün en elzem sorunu, devletin nüfusun yaşlanmasına karşı çok çocuk yapmayı teşvik etmesi ama bu teşviği, mali yardım ya da iş yerlerine kreş zorunluluğu gibi düzenlemeler yerine, “anneliğin kadının birincil görevi olduğu” söylemini yaygınlaştırarak yapması. Böylece, kadın işçilerin çocuk doğurmak için işten ayrılması ve geri dönememesinin yolu açılmış oldu.
Çin’de ebeveynlik izni babaları kapsamıyor ve anneler için de yaklaşık üç ay. Bu üç ay bile kimi iş yerinin kadınları en başından işe almamasına ya da hamile kalınca işten ayrılmaya zorlamasına neden oldu. Yakın zamanda çıkan yasa, kadınların bu gibi davranışları şikayet edebilmesini mümkün kılıyor ancak işvereni şikayet etmek hukuk bilgisi ya da hukuki danışmanlığa başvuracak maddi durum gerektirdiği için pratikte birçok kadın ya hamile kalmayı tercih etmiyor ya da işinden ayrılıyor.
İŞ YERİNDE CİNSEL TACİZ ÇOĞU ZAMAN DAVAYA BİLE DÖNÜŞEMİYOR
İş yerinde cinsel taciz de Çin devletinin çözmek için gayret göstermediği konular arasında. #BenDe davalarının çoğunu kadınlar kaybediyor ki zaten çoğunun dava aşamasına gelmesi bile mümkün olmuyor. Dijital platformlar kadın işçilerin örgütlenmesine ve seslerini duyurmasına yardımcı oluyor ama işçi örgütlülüğü Çin devletinin en korktuğu toplumsal gelişmelerden biri olduğu için, kadın işçilerin tacize karşı sesini yükseltmesi de bundan nasibini alıyor ve sosyal medyada sansürleniyorlar. Çin’de ülkenin her yerinde örgütlenmiş kadın sendikaları var ama bu sendikalar yerelden örgütlenmediği ve devlet organı olduğu için kadınların sorunlarının çözümü için sıklıkla başvurdukları kurumlar değil.
Fotoğraf: Flickr CC BY-SA 2.0
NÜFUS POLİTİKASI SARMALINDA İŞÇİ KADINLAR…
Ülkede nüfus kontrol politikaları dış basında oldukça gündem oldu. Önce tek çocuk dayatması, ardından genç nüfusun azalması ve yeni iş gücünün azalması tehlikesine karşı 3 çocuk politikasına geçildi. Bu nüfus politikaları kadınları, özellikle de işçi kadınları nasıl etkiledi ve şimdi nüfus politikaları nasıl seyrediliyor?
Tek çocuk politikası kadın işçilerin, özellikle göçmen işçilerin işgücüne katılımının artmasında bir faktör olmuşken şimdi devletin ailelerden, daha doğrusu kadınlardan daha çok çocuk talep ediyor olması kadınların işgücüne katılımını düşürür bir etki yaptı. Çünkü hamile kalınca kadının sözleşmesinin iptali, doğum izninden dönünce maaşın düşürülmesi, kariyer ilerlemesinin durdurulması gibi koşullar kadınları annelik ve çalışma arasında seçim yapmaya itti. İlginç olan, beyaz yakalı kadınların bu seçimi mesleklerinden yana kullanıyor olmaları.
Yeni nüfus politikaları ilk başladığı 2017’den bugüne hâlâ hedeflerine ulaşmaktan çok uzakta. Kentli kadınların çoğu birden fazla çocuk sahibi olmayı reddediyor. Nüfus politikalarının başarısızlığı sonucu, iktisatçılar ve kamu politikaları uzmanları devleti nüfus politikalarını kültürel söylemlerle değil, kadınları çalışma hayatından uzaklaştırmayacak düzenlemelerle desteklemeye davet eden açıklamalar yapmaya başladılar. Kadını mağdur edecek politikalar, kadınların elinde bir silaha dönüşmüş durumda.
KISA BİR NOT!
Çin’de kadın işçiler doğum izni sürelerinin yetersizliğine ve elbette babalık izni için hâlâ hiçbir adım atılmamasına ilişkin de tepkileriyle zaman zaman gündem oluyor. Çin’de yapılan bir ankette şirketlerin yüzde 75’inin doğum hakları nedeniyle kadın çalışan istihdam etmekten kaçındıklarını ortaya koyuyor. Ankete katılan Çinli kadınların yüzde 33’u ise doğumdan sonra ücretlerinin kesildiğini söylüyor. Çin’de kadınların işgücüne katılma oranı ise üç puan düşmüş durumda.
NEOLİBERAL POLİTİKALARDAN ZARAR GÖREN EN ÇOK KADIN İŞÇİLER OLDU
Çin’de kadınların iş gücüne katılım oranı ne? Bununla birlikte kıdemli ve yönetici pozisyonlardaki, parlamentodaki tablo nasıl karşılık buluyor?
Çin’de sosyalist dönemin mirası olarak kadınların okuryazarlık, eğitim ve işgücüne katılım oranları yüksek. Ama, bu eğitimde ya da iş yerinde ayrımcılığa uğramadıkları anlamına gelmiyor. Özellikle işgücü piyasasının neoliberalleşmesinden en çok zararı gören hem beyaz yakalı hem mavi yakalı kadın işçiler oldu. Özel şirketlerde bir “cam tavan”ın bulunduğu, kadın çalışan istihdamının pozisyon yükseldikçe azaldığı, üstelik bunun sadece yazılı olmayan teammüllerle değil, değişen nüfus politikalarına karşı, yönetmeliklere izne ayrılan çalışanların yükseltmelerinin dondurulmasının yazılı olarak konduğunu değişik örneklerden biliyoruz.
Siyasette kadın varlığı en başından beri ciddi bir oranda eşitsiz. Şu anda başbakan yardımcılarından biri kadın ama parti-devlet sisteminin daha güçlü kanadı olan Politbüro’da kadınların sayısı azalarak yükseliyor. Şöyle ki, Politbüro Merkez Komitesi’nin yüzde 10’undan azı kadın, Politbüro’nun 25 üyesinden üçü kadın, Çin’in en yüksek yönetim mercii olan Politbüro Yürütme Komitesi’nde ise hiç kadın üye yok. Yasamada ise cinsiyet eşitliği için kotalar olduğu için, Halkın Kongresi ve Halkın Siyasi Danışma Konferansı’nda delegelerin yaklaşık yüzde 20’si kadın. Ama lehte ayrımcılık kotalarının beklenmedik yan etkisi, kotaya ulaşınca daha fazlası için çabalanmaması. Çin meclislerinde de bu durumu görüyoruz. Yani, meclislerde kadın delege sayısı yüzde 20’nin altına düşmüyor, ama çok üstüne de çıkmıyor. Bürokrasi içinde en çok kadın varlığı bakanlıklardaki müdürlükler gibi orta düzeydeki görevlerde görülüyor ama kadınlara genelde aile, gençlik gibi konularda yetki veriliyor.
Çin’de katılımcı yerel yönetimler mekanizmaları var ama araştırmalarda kadınların bu mekanizmaları çok kullanmadıkları görülüyor. Bunun nedenleri arasında devletin aile politikaları çalışan kadını desteklemediği için iş yoğunluğu, siyasetin “kadın işi” olmadığı gibi toplumsal baskılar var. Öte yandan, kadınların siyasete katılımının görece düşük olduğu kırsal kesimlerde meclis kotalarının daha aktif kullanıldığını, kentlerde ise iş kadınlarının lobi faaliyetlerinde bulunduğuna dair münferit örnekler var.
Fotoğraf: Unsplash
YAŞLI BAKIMI KADINLARIN OMZUNDA
Sosyal politikaların krizde olduğunu belirttiniz daha önceki yazılarınızda. Özellikle ‘Devletin çocuk ve yaşlı bakımı hizmeti yeterli değil’ vurgunuz neyi ifade ediyor? Çocuk ve yaşlı bakımı politikasında durum ne?
Çin’de nüfus yaşlanıyor ve bu ekonomi üzerinde iki açıdan baskı oluştuyor: Çin, çalışacak yaştaki nüfusu azaldıkça küresel pazarlarda ucuz işgücüne bağlı rekabet avantajını kaybediyor. Uzun yıllar emekli maaşına alacak ve sağlık hizmetlerinden sıklıkla yararlanması gereken nüfus artıyor. Çin’de işsizliği önlemek için emeklilik yaşı -eyaletler arasında farklılık göstermekle birlikte- 55 yaş civarında. Yaşam koşullarının iyileşmesiyle işçilerin emekli olduktan sonra on yıllarca sosyal sigorta sistemi içinde kalma olasılıkları çok yüksek. Bu da devletin kasasına büyük bir yük bindiriyor. Sağlık sisteminin ve yaşlı bakımının finansmanı belediyelerde olduğu ve on yıldan fazla bir süredir belediyelerin çoğu borç batağında olduğu için devlet bunu uzun vadede kaldırılabilir bir yük olarak görmüyor. Fakat çözüm olarak yaşlı bakımını ailelerin sorumluluğuna verme politikası güdüyor. Muhtarlıklardan gelen ve gönüllülerin çalışmalarına dayalı destek dışında, ailenin yaşlılarına evin kadınlarının bakması bekleniyor. Bu da kadın işçilerin iş yaşamından alıkoyan ya da en azından gerileten bir husus.
‘HÜKÜMETLER GREV HAKKINI ÇİNLİ ŞİRKETLERDE KULLANDIRMAMA YANLISI’
Dünya’da Çin sermayeli fabrikalar özellikle Asya’da artmış durumda, bu agresif büyümenin yanı sıra, buralarda örgütlenmeye çalışan işçiler üzerinde Çin sermayesinin açık bir bastırma gücünü, örgütlülüğe saldırısını da görüyoruz. Bu bahsettiğimiz yerler çoğunlukla da konfeksiyon tekstil ve işçi kadınların yoğunluklu olduğu yerler. Bunun örneklerini Türkiye’de de gördük. Çin sermayeli iş yerlerinde kadın emekçilerin çalışma koşulları ve örgütlenme mücadelesine ilişkin ne söyleyebilirsiniz?
Çinli şirketler, Kuşak ve Yol Girişimi dahilindeki yatırım yaptığı yerlere Çinli işçileri götürerek yerelde istihdamı arttırıcı bir etki yaratmamakla eleştiriliyorlar ama bu daha çok inşaat sektöründeki KİT’ler için geçerli. Konfeksiyon sektöründe yatırım yapanlar, Çin’de işgücünün pahalılaşmasıyla üretimlerini Güneydoğu ve Güney Asya’ya kaydıran daha küçük ölçekli özel şirketler. Bu şirketler, genelde varolan altyapıyı devraldıkları için o ülkelerin yerlisi işçilerle çalışmaya devam ediyorlar. İşçilerin yasal hakları her ülkeye göre değişiyor ama Çin sermayesini kaçırmak istemeyen hükümetler grev hakkı varsa bile Çinli şirketlerde kullandırmama yanlısı oluyor.
Hong Kong işçi hareketinin, işçi STK’larının ve sendikalarının hem Çin hem Güneydoğu Asya ülkelerindeki işçi hareketleri üstünde hem bilgilendirici hem birleştirici bir etkisi var(dı). Bu anlamda ulusötesi bir işçi hareketinden bahsedebiliriz Doğu Asya’da. Konfeksiyon da bu örgütlülüğün en yoğun olduğu sektörlerden biri. Emek-yoğun bir iş alanı olduğu için işçilerin örgütlülüğü de sermaye karşısındaki güçleri de örneğin esnek işçiliğin daha yoğun olduğu inşaat sektörüne göre daha fazla. Konfeksiyon sektöründe kadın işçilerin yoğun çalışması da onları bu ulusötesi işçi örgütlülüğünün merkezine koyuyor.
ESNEK VE GÜVENCESİZ ÇALIŞMA ARTTI
Çin’de işçilerin artan sorunlara ilişkin söylemleri gündeme geliyor, emek süreçlerine karşı tepki gösterme eğilimleri ne işçilerin, kadın işçiler bunun neresinde yer alıyor?
Çin’de sendikalar devlet kontrolünde, 1990’larda ve 2000’lerde kurulan işçi komiteleri de 2010’lu yıllarda baskı altında kapatıldı. İşçilerle dayanışan STK’lar ve öğrenciler de aynı şekilde baskı altında. İşçiler, sorunlarını örgütlü olarak değil, bireysel olarak mahkemeye giderek çözmeye teşvik ediliyor. Bir yandan da güvencesizleşme, esnek ve enformel istihdam arttı. Hizmet sektöründeki, özellikle kurye işçilerinin esnek ve enformel istihdamı aslında artan işsizliği gizlemenin bir yolu.
İki gelişme, emek süreçlerine örgütlü tepki göstermenin yolunu açabilir. Birincisi, emlak sektörünün büyümesiyle köylerdeki topraklar değerlendi ve göçmen işçiler kentlerde insanlık dışı koşullarda çalışmak yerine, köylerine dönüp kira geliriyle geçinmeyi tercih eder hale geldiler. Fabrikalardaki işçi sayısındaki hızlı düşüş işçilerin elini güçlendirecek bir unsur haline geldi. İkincisi, kentlerde işçi nüfusunun önemli bir kısmını oluşturan kurye işçileri örgütlenmeye başladılar.
Kadın işçiler, Mao sonrası dönemde haklarının birçoğunu fiiliyatta kaybetseler de, kadın göçmen işçiler kadını ikinci sınıf gören toplumsal baskılardan özgürleştiler ve örgütlü hayata aktif katılmaya başladılar.
Manşet fotoğrafı: Flickr CC BY-SA 2.0
İlgili haberler
Çinli göçmen işçilerin sömürüsü virüsün yayılmasın...
‘Pronto Moda’ sömürü sistemine karşı etkili bir eylemde bulunmayan, en kötü şartlarda çalışan Çinli...
Çin’de kadınlara ‘eve dönün’ çağrısı
Bütün eşitlik iddialarına rağmen Çinli yetkililer son zamanlarda ülke kadınlarına sürekli “evinize d...
Asya kadınların sırtında duruyor
Dünyanın en büyük kıtasında yağma, talan ve yoğun emek sömürüsünden kadınların payına düşen yine ezi...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.