Perşembe günü Esenler Mahallesi’nde yapacağımız “Kriz ve krizin sonuçlarıyla işçiler nasıl mücadele etmeli” etkinliğimizi bildirmek için mahallemizdeki işçi ailelerini ziyaret etmeye karar verdik. İlk ziyaretimizi yakın bir aile dostu olan bir ağabeyimize yaptık. Kendisi evde yoktu, fakat eşi, çocukları bizi güleryüzlü ve sıcak bir tavırla eve davet etti. Salona geçtiğimizde her yerde maskeler duruyordu. Bundan mahçup olmuş gibiydiler. “Kusura bakmayın” deyip durumu özetlediler. Maskeler mahalledeki fabrikadan paketlenmek üzere alınmış, sabaha teslim edilmesi gereken ürünlerdi. Çok fazlaydılar. Hemen kolları sıvayıp yardıma koyulduk. Bir yandan sohbet ediyor, diğer yandan ürünleri yetiştirmeye çalışıyorduk. TV’de de Kadın dizisi açıktı.
Sohbet esnasında neden ev eksenli çalıştığını sorduk. Cevap bildik bir cevaptı: “Asgari ücret ve yürütülemeyen gemi.” Asgari ücretle temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan bu çekirdek ailede, aynı zamanda biri üniversitede diğeri lisede olan iki çocuk okuyordu. Geldiğimizden beri ders çalışıyorlardı. Arada fırsat bulup yanımıza gelip onlar da paket yapıyordu.
Apaçık ortada duran bu durum asgari ücretle temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan bu ailenin aile bütçesine katkı sunmak için ev eksenli işlere talip olmasıydı.
Üniversitede okuyan kızımız öğrenim kredisi almıyordu, merak edip nedenini sordum. Kredi olanaklarından elbette yararlanmak istediğini fakat iş bulamazsa ödeyemeyeceği korkusunu paylaştı. Haklıydı, iş bulmasına kim garanti verebilirdi ki!
E tabii arada güzel şeyler de olmuyor değildi. Sabaha yetişmesi gereken işler olduğunu duyan mahalleli kadınlar tek tek kapıya geliyordu. Kalbim hızlı hızlı atmaya başladı. Ne güzel şeydi dayanışma. Ne güzel şeydi kadın olmak.
Konuşmayı seviyorduk. Keyifli bir sohbet ortamı da doğmuştu. Fabrikada çalışan, iş çıkışında yengesine yardıma gelen kadın arkadaşımız masa başında bizimle çalışınca bir “oh” çekmişti. Şu an çalışırken konuşmanın ne kadar keyifli olduğunu söyledi. Fabrikada bant başında kameralarla sürekli izlendiklerini ve ustabaşlarının müdahalelerini anlattı. Yorgun olmasına rağmen kendisi gibi fabrika işçisi olan ağabeyine, yengesine destek olmaya gelmişti. Hayat zordu, ama kadınların birbirine destek olmalarının verdiği keyifle çalışıyordu. Kadınların birbiriyle dayanışması o anı güzelleştirmişti.
“FABRİKALARDAN EVLERE İŞ İMKANI” ilanlarıyla sigortasız, yemeksiz, fazla mesai ücreti olmadan, gayet cüzi ücretlerle kârlı bir politika güdülüyor bugün emekçi semtlerinde. Bu çalışma biçiminin emekçi aileleri, yoksulları, en çok da kadınları bir sömürme biçimi olduğunu biliyoruz. Benim annem de çoğu zaman böyle işlere talip olurdu, mahalledeki herkes gibi. Tüm çoluk çocuk onlarla çalışırdık. Bunu bir borç bilirdik ve tüm zamanımızı alırdı bu iş. Yapılması gereken işler, ziyaretler ise kalırdı. Pek çok kadında yaptığı iş dolayısıyla bel ağrısı bile olurdu. Ancak bugün çok daha ihtiyaç duyuluyor bu işlere, daha çok tercih ediliyor kadınlar tarafından. Gün geçtikçe geçim daha zor bir hal alıyor çünkü. Tüm bu zorluklara karşı bir araya gelmekten başka şansımız da yok.
İlgili haberler
‘Gündelik’ değil ‘ömürlük’, ev kadını değil işçi
Eve bir nebze katkı olsun diye çalışan kadınların günlük dediği işler aslında ömürlük. Bir de çocuk...
‘Kriz yok’ diyenlere tekstil işçisi kadınlar öfkel...
Tekstil işçisi kadınlardan ‘kriz yok’ diyen hükümete tepki: Biz maddi sıkıntılar çekerken siz şaşalı...
Kriz yok diyen gelsin külahıma anlatsın
Pendik Aydos’ta kış hazırlığı yapan kadınlar zamlara tepkili. ‘Kriz yok’ diyenlere de kızan kadınlar...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.