'Biz buradayız, değişim istiyoruz!'
'Gerçekten mesleğimizi icra edebilmek istiyoruz. Güvenceli çalışma koşulları, adil atamalar, emeğimizin karşılığını alabileceğimiz bir sistem talep ediyoruz.'

Ülkedeki birçok kadın gibi ben de kendi ayaklarım üzerinde durarak mesleğimi “layığıyla icra etmek” isteyen bir kadınım. Ancak gerçek şu ki; mesleğe giden yolda sistem, diplomanla seni sınıyor, emeğinin karşılığını ne maddi ne de manevi olarak veriyor. Bu süreci bin bir zorlukla mezun olmuş, çiçeği burnunda bir eczacının gözünden anlatmak istiyorum.

Bir eczacı için akla gelen ilk kariyer seçeneği genellikle eczane açmaktır. Toplum, bu fikri parlak bir kariyer olarak sunar. Ancak bu noktaya gelebilmek için öncelikle bir yıllık “yardımcı eczacılık” sürecini tamamlaman gerekir. Bunun için eczane aramakla işe başlarsın. Fakat pek çok eczane, yardımcı eczacı çalıştırmak istemez. Çünkü devletin belirlediği “asgari ücretin bir buçuk katı” maaş yükünü üstlenmek istemezler. Üstelik kısa süreli, geçici bir pozisyon olduğu için çalışan sirkülasyonu da tercih edilmez.

Bazı eczaneler, yüksek ciroları nedeniyle yasal olarak yardımcı eczacı çalıştırmak zorunda kalır. Ancak bunu “zorunda olduğu” için yapar ve bu durum, yardımcı eczacıya karşı olumsuz bir tavır geliştirilmesine neden olur. Asgari ücretin bile altında tekliflerde bulunulur, yemek saatinde dahi tolerans beklenir. En kötüsü ise, kolayca gözden çıkarılabilmektir. Bir yılını doldurduğu için işten çıkarılan arkadaşlarım oldu ya da işe alındıktan sonra yaşı büyük olduğu gerekçesiyle kapı önüne konulanlar…

‘Suçum emekçi bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmek mi?’

Diyelim ki tüm bunlara rağmen bu süreci atlattın, sıra geldi kendi eczaneni açmaya. Ancak burada da karşımıza “3 bin 500 kişiye bir eczane” sınırlaması çıkıyor. Yani birçok bölgede yeni eczane açamıyorsun; mecburen var olan bir eczaneyi devralman gerekiyor. Ama bunun da bedeli ağır: Milyonluk devir ücretleri seni bekliyor. Bir eczane açabilmek için en az 5-10 milyon lira sermayen olması gerek. Eğer ailenin maddi gücü varsa ya da meslekte geçmişi olan bir aileden geliyorsan şanslısın; yani mirasçı olman gerekiyor. Bu da mesleğin, giderek ayrıcalıklı kesimlerin erişebildiği bir alan haline gelmesine yol açıyor. Ve benim de defalarca duyduğum şu soru yöneltiliyor: “Madem bu meslek için yeterli bütçen yoktu, öyleyse neden seçtin?” Benim suçum emekçi bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmek mi?

İş beğenmeyen diplomalı gençler (!)

Bu noktada sık sorulan bir diğer soru da şu: “Devlet ataması yok mu?” Evet, atamalar yapılıyor ama rakamlar umut vermiyor. Geçtiğimiz aylarda yapılan bir atamaya 7 bin aday başvurdu, yalnızca 155 kişi yerleştirildi. Bu tablo umut değil, hayal kırıklığı sunuyor. Bize hep, “Başarıya giden yol zorludur” derler ama benim geçtiğim yolun başı bile yok.

Meslekte uzmanlaşmak istesem, belirli bir kadro ile kendimi geliştirebilirim, fakat yüzlerce kişinin başvurduğu uzmanlık alanında yıl içinde açılan kadro sayısı 10-13 kişiyle sınırlı. İlaç firmaları ve depoları ise, nitelikli çalışana değil; ucuz emeğe odaklı. Oysa bizler farmakolojiden kimyaya, bitki biliminden kozmetiğe kadar çok geniş bir alanda eğitim alarak mezun oluyoruz. Ancak sistem, bu bilgi birikimini değerlendirecek alanları yaratmıyor. Günün sonunda iş beğenmeyen diplomalı bir genç oluyoruz.

Geçmişten bugüne kontrolsüz şekilde açılan onlarca fakülte, bu tabloyu daha da karartıyor. Şu anda yaklaşık 9 bin işsiz eczacı varken, bu yıl 4 bin 500 yeni mezun daha sektöre katıldı. Basit bir matematikle, sadece birkaç yıl içinde işsizlik oranında dramatik bir artışın kaçınılmaz olduğunu görmek mümkün. Bu tablo sadece bir sayı değil, bir alarm çanıdır.

Temenniler yetmiyor

Peki, bu sorunlara karşı meslek içi dayanışma ağı var mı? Elbette var. Ancak meslek örgütleri ne yazık ki bu vahamete çözüm niyetine “yaza merhaba partileri” düzenliyor, güneş kremi dağıtıyor. Yetmiyormuş gibi bir de bizlere, “En yakın zamanda sizleri de tezgahın arkasında görmek isteriz” temennilerinde bulunuyorlar. Yani “Kurtarılacak bir sistem yok, umarım kendini kurtarırsın” demenin nazik bir yolu gibi..

Bunlar anlatmak istediğim sorunlardan yalnızca birkaç tanesiydi. Hal böyleyken geleceğe dair umutlarımız kalmıyor, geçmişte atılan yanlış adımların bedelini yeni nesil olarak ağır şekilde ödüyoruz. En büyük endişemiz, sistem böyle devam ederse geleceğimizin çok daha vahim olacağı.

Biz sadece gerçekten mesleğimizi icra edebilmek istiyoruz. Güvenceli çalışma koşulları, adil atamalar, emeğimizin karşılığını alabileceğimiz bir sistem talep ediyoruz.

Bu mesele geçmişin, bugünün ve geleceğin ortak meselesidir. Eczacıların sesi kısıldıkça, toplumun sağlık hakkı da zedeleniyor. Biz buradayız, bir aradayız, ve değişim istiyoruz.

Fotoğraf: cottonbro studio/Pexels

İlgili haberler
Eczacılık mezunu kadınlar istihdam ve insanca yaşa...

Bugün eczacılık bölümü mezunları ciddi bir işsizlik ile karşı karşıya. Eczacılar sadece eczanelerde...

TEİS: 'Yasal düzenlemelerde kadın eczacılar göz ar...

Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS), 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne dair açıklama yaptı

Pandemide kadın esnaflar: Eczacı olarak kendi tedb...

Sağlık çalışanları içinde yer alan eczacılar da pandemi sürecinin en ağır sonuçları ile karşılaşanla...