Erkunt’ta olmayan grevin öğrettikleri
Sendikal bürokrasi ve uluslararası tekel olan Mahindra’nın örgütlü gücü karşısında Erkunt işçisinin şimdilik nefesi yetmedi.

Ülkenin geneline hâkim olan TİS süreçleri hemen hemen her yerde sancılı geçiyor. Belediyelerden kamu işçilerine, metal sektöründen enerjiye; yaşanabilir bir ücret için işçilerin taleplerini ve eylemlerini görüyoruz. Erdoğan iktidarının ve sermaye sınıfının ortak çıkarları sonucu dayatılan şey net; baskılamış ücret politikası. İşçinin gelir vergisi yüküne karşı patronları ekonomik gidişatın tüm olumsuzluklarından korumayı vazife edinen Şimşek programı, milyonlarca insanı açlık sınırının altında bir asgari ücretle yaşatmada ısrar ediyor. Büyük ve sendikalı iş yerlerinde gördüğümüz de asgari ücretin bir tık üstü, açlık sınırının epey altı sözleşmeler… İşçilerin temsiliyetinden uzak, mücadeleden sıyrılmış ve patron uzlaşısına mütabık sendikalar, görüp duyduğumuz işçi taleplerin kazanımla sonuçlanamamasının önemli bir nedeni. İşçilerin sendikal bürokrasiyi harekete geçirmeyi başardığı örgütlülük örnekleri de yok değil.

Ankara’da bulunan Erkunt Döküm’de örgütlü olan Türk Metal, işçilerin ısrarla sözleşme sürecine dahil olma taleplerine direnmeye çalıştı. Kendi sözleşme taslaklarını hazırlayan, fabrikanın her yerine “taban net 60 bin” yazan işçilere patron ağzını yüzde 17 ile açmıştı. Süreç içerisinde sendikaya geri adım attırmayan işçilere yüzde 33, son olarak da yüzde 44 “lütfedildi.” 18 Temmuz günü sabah 9’da fabrikada grev sandığı kuruldu. İşçiler greve “evet” oyuna birbirlerini örgütleyerek giderken oylamanın bitmesine bir saat kala Türk Metal işçilere danışmadan yüzde 53 oranında zam imzaladı.

‘Bu çayı fabrikanın önünde grev çadırında içebilirdik’

Gün boyu, Erkunt’ta bir grev kararı çıkacak ve fabrika önü ve çevresine işçilerle dayanışmaya gitmeyi beklerken çıkan karar sonucu ilişkimizin iyi olduğu bir işçinin evine ziyarete gittik. Ev ziyaretine gittiğimiz Erkunt işçisinin eşi de güvencesiz işlerde çalışıyordu. Kendisine yazının devamında hitap edebilmek için Dilek diyeceğiz. Dilek eşinin grev oylamasına giderken oldukça heyecanlı olduğunu söyledi. “Onun heyecanından biz de etkilendik, ama işi oraya vardırmamışlar. Tam sandık sonuçları açıklanmadan sendika istenilenin altında bir orana imza atmış” sözünü hayal kırıklığı içinde söyledi. Bu arada çayımızı doldurup yanına kurabiye ikram ederken “Bu çayı şu anda fabrikanın önünde diğer işçilerle ve onların eşleriyle birlikte içiyor olabilirdik” dedi. Devamında “Hatta ateş de yakılırdı” diyerek ekledi. Grev denilince insanın gözünün önünde yanan bir ateş ve herkese çay dağıtacak bir semaver canlanıyor. Şimdiye kadar deneyimlenmemiş olsa da basından görüldüğü kadarıyla “romantize edilmiş bir grev” bu sonucu doğuruyordu. Dilek’in bizzat deneyimlediği şey ise bu ülkede işçi olmak. Eşinin sürecinden gördüğü de hakkını almak için girilen mücadelenin uzun ve yorucu olduğu gerçeği.

‘Oğlum neden babasının çektiklerini çeksin?​’

Dilek eşinin hak ettiğini alamadığı koşulları bilmesinden ötürü oğlunun eğitim hayatından da kaygılı. Lise seçiminde öğretmenlerin MESEM yönlendirmesine karşı, “Benim oğlum neden babasının yaşadığı zorluğu çocuk yaşta çekmeye başlasın, okusun çocukluğunu yaşasın ben ona bakarım” diyor. Kendisi de günlük güvencesiz işlerde çalışarak bu ‘olanağı’ yaratmaya çalışıyor.    

‘Yüzde 53 işçilerin mücadelesinin sonucu’

Erkunt işçilerinin talepleri ilk günden beri Emek Partisi Milletvekili Sevda Karaca’nın konuşmaları ile Meclis çatısında da duyuldu. Mecliste işçilerin sözünü duyuran vekilin kadın olması süreçten etkilenen işçinin eşinin de Sevda Karaca ile güçlü bir bağ kurmasına olanak sağlamış görünüyor. Kaldı ki Karaca’nın instagram postları kadınların tebrik mesajları ile yanıtlanırken, evlerde de videolar aileleri ile birlikte izlendi. Haliyle Dilek’e de bu grev sandığına giden süreci evde eşinden, Evrensel’in işçi sayfalarından takip ettiği kadarıyla nasıl değerlendirdiğini sorduk. “Aslında en başından buraya iyi geldiler.” Nisan ayında ilk teklif edilen yüzde 17’ye bugünden bakılınca çok eski zamanda kalmış görünüyordu. Sendikanın işçilere danışmadan onayladığı yüzde 53 zam, Dilek için de işçilerin bu zamana kadar ki emeklerinin sonucuydu. Ama imza atılan bu oranın da ev masraflarını karşılamaya yetmeyeceğini bildiği için “Keşke eşim tazminatını da alıp işten çıksa” diyor.

Sendikal bürokrasi aşılamadı ancak mücadele de bitmedi

Örgütlülüğün deneyimini bir Erkunt işçisinin eşi olarak yaşayan Dilek, öz örgütlülüğün alanı olan sendikaya duyduğu güvenin –yine yeniden- sarsıldığını ifade ediyor. Patronun insafsızlığı zaten ortadayken ekonomik ya da politik örgütlü bir güç öznesi olmanın dışında hissediyor kendisini. Her ne kadar Erkunt işçileri 8 aydır dışarıda buluşup birlikte karar aldığı, fabrikanın içine sticker yapıştırdığı, fabrika çevresine “60 bin net” yazan pankartlar astığı bir süreci geçirdiyse ve yola çıktığı ilk günden bugün daha kalabalık bir birlikte haline geldiyse de “grevi olduramadı”. Zam oranını yüzde 17’den yüzde 53’e çıkaran; Erkunt işçilerinin talepleri etrafında kalabalık bir şekilde bir araya gelmesiydi. Erkunt işçileri de grev sandığını kurduranın kendi birlikleri olduğunun farkında. Patronun grev oylaması günü tehditlerine bile karşı çıkıp yüzde 95 evet oyu çıkardılar ama birlik sendikal bürokrasiyi aşamadı. Sonuçta Erkunt işçilerinin bu birikiminin karşısında on yıllardır kendini örgütleyen sendikal bürokrasi ve uluslararası tekel olan Mahindra’nın örgütlü gücü karşısında Erkunt işçisinin şimdilik nefesi yetmedi. Ama mücadele de bitmedi, o yüzden devamında hedef Erkunt işçilerinin birliğini büyütüp diğer fabrikalarla birlikte hareket etmek, sendikaları işçilerin yönetmesini sağlamak.

Fotoğraf: Erkunt işçileri, Erkunt işçileri hazırladıkları sözleşme taslağındaki taleplerini fabrikada çalıştıkları yerlere, fabrika yolu güzergahına astı 

İlgili haberler
Kadınlara müjdenin işten çıkarma yüzü

TÜİK 'kadın istihdamı artıyor' diyor ama her iki kadından biri işsiz. İşten ilk çıkarılan, hakkını e...

Devlet şiddet mağduru bir kadını yalnız bırakmak i...

İstismar, şiddet, yoksulluk... Hülya’nın hayatı, Türkiye’nin dört bir yanında kadınların ve kız çocu...

Toplu iş sözleşmelerinin sosyal haklar yüzü

‘TİS’ler yeni kazanımların yanı sıra kazanılmış hakların güvenceye alınması açısından da vazgeçilmez...