Hayat hikâyelerimiz yaşarken koskoca yıllar alıyor ancak anlatırken bazen bir yıldızın kayma hızında silinip gidiyor. Onu bunu bilmem; 25 yaşında bir genç olarak huzur içinde, mutlulukla, kaliteyle, refah içinde yaşamak istiyorum. Bu hepimizin hakkı!
Kökenden işçi ailesiyiz. Anne tarafım; yoksulluk içinde Bulgaristan göçüyle Türkiye’ye gelmiş, tarımla, hayvancılıkla, tutumlulukla geçinmiş. Baba tarafım ise; yine Bulgaristan göçüyle 1900’lü yılların başında Türkiye’ye gelerek bir köyde yaşamaya başlamış. Annem şu an 47 yaşında serada işçi olarak ve babam 49 yaşında bir firmada, Avrupa-Türkiye yollarında, ailesinden uzakta tır şoförü olarak çalışıyor.
Annem ve babama teşekkür ederim; çekirdekten işçi olarak, pratik düşünme mantığını almamızı, hak mücadelesinin ne olduğunu anlayarak yaşamamızı sağlayarak büyüttü beni ve erkek kardeşimi. Yazları köye dedemin yanına çobanlık yapmaya gittim. Köy ekmeği ve keçi peynirinin tadını en iyi yemeye değişmem. Fasulye topladık belimiz kopana kadar, sigortamı 16 yaşımda başlattım belki erken emekli olurum diye. Ezilme, hak mücadelesi, ayrımcılık nedir yazları harçlığımı kazanırken öğrendim. İyi ki öğrendim. Serada erkeklerin çay ve sigara içerken kadınların ağır ağır konteynırları taşıdığını, tır yüklediğini gördüm. Birileri daha rahat ederken, kaytarırken kimileri öyle şanslı değildi ya da hak aramazdı korkardı baskıdan.
Annem ve babam hep ezildiği, birileri tarafından hor görüldüğü için çocuklarının iyi yere gelmesini istediler. Ortaokulu okul ikincisi olarak bitirdim. Lisede sınıfımı birinci olarak bitirdim. Üniversiteyi tam burslu kazandım. Bölümümü bölüm birincisi olarak bitirdim. Torpilsiz bir şekilde tamamen kendi hitabet yeteneğim ve birikimim ile tezli yüksek lisansa hak kazandım. Şu an toplumsal cinsiyet temelinde ayrımcılık konusu üzerine bir bitirme tezi yazıyorum. Yaptığım sunumlarda hocalarım “Bir eğitim aldın mı? Sunum konusunda oldukça iyisin” diyorlar. Özel bir eğitim almadım. Bir şeyi dinlemeyi, anlamayı, aktarmayı, düzgün iş yapmayı seviyorum.
İŞKUR PREJESİ KAPSAMINDA BELEDİYE İŞÇİLİĞİ…
İŞKUR’un toplum yararına proje kapsamında 2018 yılında askere giden birinin yerine, bir belediyede 20 günlük işe çağırdılar beni. 20 günlüktü ama kolonya ve çikolata koydum masama. Herkese ikram ettim. Memurlar hasetle baktı ve “Çok heyecanlısın” dediler. Evet! Yattığım yerden para kazanmıyorum ve heyecanlıyım, umutluyum. Sonra yöneticiler iş yapmamı beğendi, 6 ay daha uzattılar çalışma süremi. 2019 seçimleri geldi ve belediye el değiştirdi. Yeni gelen yöneticiler herkese işini sordu. Sıra bana geldiğinde her şeyi listeli, düzenli ve dosyalı yaptığımı gördüklerinde benimle çalışmaya devam kararı aldılar. Şans mı samimiyet mi siz karar verin!
2 yıldır belediye şirketinde büro personeli sıfatında sosyal hizmet uzmanı olarak görev alıyorum. 7 bin 500 nüfuslu beldede sosyal hizmet meslek ve etiğini siyaset üstü bir mesele olarak topluma kazandırmaya çalışıyorum. Kimsenin gelmesini beklemiyorum kendim gidiyorum vatandaşın ayağına. Engelliler, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, hastalar, şehit aileleri, gaziler, sosyoekonomik düzeyi aileler düşük ve dahası. Hepsiyle tek başıma ilgileniyorum. Hatta yaptığım çalışmaları kaleme alarak bir kongrede “sivil toplum kuruluşları olmadan gönüllük kapsamında bir bölgede neler yapılabilir” konulu bir sunum gerçekleştirdim. Bunları yaparken atanmış bir uzman değildim. Belediye şirketinde işçi olarak çalışan ama biriydim.
GÜCÜN YANINDA DEĞİL HALKIMIZIN YANINDA OLMALIYIZ
Atanmadım; çünkü ben soru tarzı ezberleyerek sınava giren biri değilim. Kimse sınavlar seçici demesin. Soruları iyi ezberle ve gir sınavlara. Bu yüzden yazılı ve üretim çıkaran işlerim daha başarılı olmuştur. Atanamadım; çünkü torpilli biri değilim! Bu süreçte kimlerin memur edildiğini, kimlerin tepeden inerek il müdürü, ilçe müdürü olduğunu gördüm! Kusura bakın! Liyakatı öldürüp adaletten bahsedemezsiniz. Eğer birileri ülkemiz için bir şeyler yaptığını iddia edecekse gençleri kazanacak.
Herkes korkuyor baskıdan. Biri yerli yerinde ve haklı eleştiri yapmaya kalksın vatan haini ilan ediliyor. Bu algı operasyonu yerine birilerinin “Biz hata yapıyoruz, insanlar emeğinin karşılığını almak için mücadele veriyor” demesi lazım.
Gücün yanında değil haklının yanında olmalıyız. Birilerinin zihninin içinde yönetiliyoruz. Sorgusuz, sualsiz, boğularak... Boğuluyoruz; çırpınıyoruz ama görmezden geliniyoruz. Birileri ne istiyorsa değil, artık biz ne istiyorsak o olacak! Liyakat ve adalet temelinde hakkımız olanı alacağız! Çünkü bu gerçek emekçilerin hakkı! Yedirmeyeceğiz!
İlgili haberler
Genç kadın işsizliğinin bir örneği Gülten: İŞKUR’l...
Gülten, üniversite mezunu. Gitmediği kurs, almadığı sertifika kalmamış ama işsiz. Kursiyer olarak bi...
DİSK-AR: Geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 37.7’...
2020 kasım ayı işsizlik verilerini yüzde 12.9 olarak açıklayan TÜİK’e karşı rapor yayımlayan DİSK-AR...
Rosetta: Bir genç kadının gözünden işsizlik…
Rosetta özelinde anlatılan bu yaşam mücadelesi, bugün pandemi ve krizin kıskacında geleceğinden kayg...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.