Tekgül Arı’nın daha önce okuduğum Bedenim Tetikte, Aşk Susmadan Git kitabından sonra üçüncü romanı olan “Nişa Kaybolmaya Hazır Değilim”i okurken önceki eserlerinde de kullandığı yalın dilin, bu kez özellikle masalımsı bir dille harmanlanması yanında yarattığı atmosferin içinde kayboldum.
Roman, Ankara’da yoksul bir gecekondu mahallesinde yaşamasına rağmen azmi ve çalışkanlığı sayesinde tıp fakültesinde okuyan ve ileride psikiyatrist olmak isteyen Defne’nin hikâyesiyle başlar. Yıkık duvarları, paslı kapıları olan evlerde yaşayan eğitimsiz, fakir, sadece hayatta kalmaya çalışan gecekondu sakinleri, Defne’nin tıp fakültesini kazanmasını bu sefil hayattan çıkış bileti olarak görürler. Defne, gelecek umudu yeşerten önemli biridir mahalle için.
Otoriter, geleneksel bir anne; sessiz bıyıklarıyla konuşan, uzak, soğuk bir baba ve iki erkek kardeşiyle birlikte yaşayan Defne, gecekonduda yaşamanın ezikliği ile okuldaki arkadaşları ile arasına geçilmez bir duvar örmüş, hor görülme ve aşağılanma korkularıyla baş etmeye çalışmaktadır.
ÜSTÜNÜ ÖRTTÜĞÜMÜZ SORUNLARI HAVALANDIRMA ZAMANI
Defne’nin hayata bakışı, kampüste bulduğu bir tokayı saçına takıp mahalleye çıkmasıyla değişecektir. Bu toka sayesinde yıllardır aynı mahallede oturdukları halde Çingene oldukları için görmezden geldiği, korktuğu hatta tiksindiği Nişa ve Şükrü’yü tanıma fırsatı bulacaktır. Nişa ve Şükrü’nün hayat hikâyeleri, aşkları, yaşama bakışları, küçük kızlarına ve birbirlerine verdikleri sevginin cömertliği Defne’yi derinden sarsacaktır.Romanda, şaşırtıcı olan şey, ana karakter Defne olmasına rağmen kitaba adını veren karakterin Nişa olması. Ancak okudukça herhangi bir okul eğitimi almamasına rağmen, kendi kendini eğitmiş, hayatı ve insanları okumasını bilen, bilgi ile bilgeliğin farkında olan bir baba ve öngörüsü kuvvetli bir annenin şekillendirip kalayladığı güçlü ve renkli karakter Nişa’nın neden kitaba adını verdiği anlaşılır oluyor. O, birleştiren, barıştıran yanıyla öne çıkıyor. Nişadır tozu gibi, kaynaştıran, barıştıran, aydınlatıp parlatan Nişa adının, romana damgasını vurması hikâye bütünlüğü içinde aslında doğru bir seçim.
Nişa ve Şükrü ile daha çok vakit geçirdikçe Defne’nin de içinde kopmalar başlar, yaşamı irdelemeye ve üstünü örttüğü sorunları havalandırıp bunlarla yüzleşir. Bütün bunlarla eşzamanlı olarak mahalle sakinlerinin gecekondularının yıkılma kararının verilmesinden ve yıkımların başlamasından sonra da devam eder yüzleşme. Defne bu hayattan kopmak için bunun bir fırsat olduğu düşüncesiyle rahatlarken bir yandan da tek katlı, bahçeli, yaşayan eşikli, bol sohbetli, kalabalık mahalle hayatından yalnız ve soğuk apartman dairelerinde geçecek hayatın korkusu ile mücadele eder.
DÜNYAYA BİRBİRİNİN GÖZÜNDEN BAKAN KARAKTERLER
Arı, özellikle romanda iki farklı yazın dilini kullanmış. Roman genel olarak Defne’nin “ben” anlatım diliyle, Nişa ve Şükrü’nün geçmişlerini ise üçüncü tekil anlatım diliyle vermiş. İki dil de kurgu içerisine merak uyandıracak bir şekilde ustaca kullanılmış. Karakterlerin ve diyalogların gerçekliği, mekân gösterimi çok canlı.Yazar, romanda herhangi bir mesaj verme kaygısı taşımadığı gibi tüm karakterlere eşit mesafede durma becerisini göstermiş. Özellikle, azınlık olma, yoksulluk ve eğitim farklarının yarattığı eşitsizliklerin sebep olduğu iletişim kopuklukları; birbirlerinin gözünden dünyaya bakamamanın yarattığı kızgınlıklar; ezikliğin yarattığı hor görülme korkusu ve bu korkunun neden olduğu alınganlıklar ve kırgınlıklar romanın tamamına sinmiş. Ayrıca geçmişin yaraları rehabilite edilmedikçe o yaraların gölgesinin insanların yaşamlarını nasıl etkilediğini, sağlıklı iletişimin yerini çaresiz kabulleniş ve sessizliklerin aldığını ve bunların insan ruhunda nasıl yaralar açtığını da satır aralarında sıkça hissettiriyor.
Arı, farklı konular ve hikâyeler üzerinden toplumsal ve psikolojik analizler yapmış ve “Nişa Kaybolmaya Hazır Değilim” romanı Defne’nin, kendini arama yolculuğuna dönüşmüş.
Hepimiz bu hayatta kendi yolculuğumuzu yapıyoruz ama kaçımız yaptığımız yolculuk sırasında “Ben kimim?” arayışına çıkma cesareti gösteriyor? Bu anlamda bu kitabı es geçmeyin derim.
DEVRİM KOL KİMDİR?
1971 doğumlu ODTÜ Psikoloji mezunu olup uzun yıllar finans sektöründe çalıştı. Son yıllarda dünyayı dolaşıp okuduğu kitapların günlüğünü tutmaktadır. Ayrıca yazına yönelik deneme çalışmaları da bulunmaktadır.
İlgili haberler
Tüküreyim bahtına: BAHTINUR
İzmir’e ayak bastıktan on gün sonra doğmuş Bahtınur. Adını babası koymuş, bahtı bize benzemesin, nur...
GÜNÜN KİTABI: Kayıt dışı ekonomide örgütlenen kadı...
Naila Kabeer, Ratna Sudarshan ve Kirsty Milward’ın hazırladığı Fulya Alikoç’un Türkçe’ye çevirdiği ‘...
Kara kaşına kurban: Gönül abla
Ama Gönül… Ah Gönül abla… O hastane odasını nasıl da genişletip hayatın kendisini o odanın ortasına...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.