Melisa Kesmez, kitaplarının isimleri ile dikkatleri ilk anda üzerine toplayan bir öykücü. İlk kitabı ‘Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz’i bitirdiğimde, “Ama bu isimde bir öykü yoktu ki içinde” şaşkınlığını yaşattı bana. Hani öykü kitaplarında kitaba adını veren bir öykü olur ya hep, bunda yoktu. Ama hakkını vermeliyiz, kitap gerçekten de “geceyi orada geçirtiyordu.” Elinizden bırakamadığınız, her biri başka duygulara sürükleyen, ufak ayrıntılardan hayatı, yaşamı sorgulatan öyküler vardı kitapta. Ben yazmışım hissi uyandıran cümlelerle doluydu hikayeler. Böylece kaynaşıverdik hemen yazarla.
Sonra ‘Bazen Bahar’ ve ‘Nohut Oda’da da aynı tercihi yaptığını gördüm. Öykülerinden değil, genel olarak kitabın toplamının verdiği hislerden seçiyor yazar kitaplarının isimlerini. Bir de ilginç bir şekilde “atları bağlayın” ve “nohut oda” sözleri ikinci kitabı Bazen Bahar’da geçiyor. Yazar bunun bir tesadüf olduğunu söylese de hiçbir şeyin aslında tesadüf eseri olmadığını düşündürüyor insana.
BİZ OLUP KONUŞAN ÖYKÜLER
Yazar gündelik durumlardan büyük duygulara ulaşan bir seyir izliyor neredeyse her hikayesinde. O, aramızdan, bu dünyadan, şimdiki zamandan kentli bir kadın. Hepimizin yaşadığı telaşları, iç sıkıntılarını, hayal kırıklıklarını, küçük mutlulukları, yenilgileri anlatırken adeta biz olup konuşuyor öykülerinde. En çok da kadınlık hallerini, başa çıkmak zorunda kalınanları dillendiriyor sanki.
Bir söyleşide, kendisine neleri yazdığı sorulduğunda “Gündelik hayat diyebilirim. Gündelik hayat, kulaklarını ve gözlerini biraz açınca o kadar çok fikirle dolup taşıyor ki, ne kadar büyük bir şeyin içinde olduğumu, her şeyin birbirine ne tuhaf biçimlerde eklendiğini ve benim de çılgın şeyin bir parçası olduğumu düşündükçe şaşırıyorum” diyor. Başka bir söyleşide ise kadınların gündelik hayatı yazdığı durumlarda “günlük yazmış, kendini yazmış” gibi yakıştırmalar yapıldığından, bunun da esasen bu alandaki erkek egemenliğinden kaynaklandığından şikayetleniyor. “Kadın yazarın kurmacası erkek yazarın kurmacası karşısında nedense daha naif görülüyor. Bu kadarını hayal etmiş olamaz, olsa olsa kendi hayatını yazmıştır mı deniyor, bilemiyorum” şeklinde özetliyor bu durumu.
‘KADINLARA DİKKAT EDİN!’
Onun kahramanları kadınlar. Tek başına da olsa ayakta kalmayı başaran, kendilerini var eden, güçlü kadınlar daha çok. Hayatının da esasen böyle kadınlar arasında şekillendiğini, belki de o yüzden böyle yazdığını ifade ediyor yazar.
Öykülerinde “kadın dayanışması” teması da oldukça baskın. Öyle ki tek ortak noktaları aynı erkeğin eski sevgilileri olmak olan iki kadını dahi bir masada buluşturup kadeh tokuşturtan, o eski sevgilinin düğününde başlayan ilişkiyi sıcak bir dostluğa evrilten bir yazar o. (Atları Bağlayın Geceyi Burda Geçireceğiz, Düğün, 131) “Genel bir kanı var: Kadınların belli alanlarda ezeli rakip oldukları, birbirlerinin kuyusunu kazmakta hiç zaman kaybetmedikleri gibi bir düşünce bu. ‘Kadınlara dikkat edin!’ falan deniyor, böyle bir gizli uyarı var dünyada. Ben bunun erkek eliyle üretilmiş eril bir senaryo olduğunu düşünüyorum. Ben örneğin hayatta kesinlikle kadınların varlığı sayesinde bir şeyleri başarabilmiş bir insanım. Beni kadınlar büyüttü. Üzerimde en çok kadınların emeği var. Bunu önemsiyorum. Kadın dayanışmasının toplumun her kesiminde işlediğini görüyorum. Kadınlarla rekabet etmek hiç aklımdan geçmiyor. Aldatılsam bile garip şekilde kadının tarafından bakıyorum olaya. Bu kız kardeşlik duygusu bende sanırım çok güçlü” diyor bir röportajında.
Bir ankette, “Bir erkekte en sevmediğiniz özellik hangisi?” sorusuna, “Kendini olduğundan daha güçlü ve önemli zannetmesi” diye yanıt verirken, “Bir kadında en sevmediğiniz özellik hangisi?” sorusuna “Kendini olduğundan daha az güçlü ve daha az önemli zannetmesi” demesi de toplumsal cinsiyet rolleri ile nasıl kavgalı olduğunu özetliyor aslında.
SICACIK SONLAR, HAKİKİ SAMİMİYETLER
Erkek karakterlerin çok baskın olmadığı hikayeler arasında, işten atılan, sendikacı baba karakterinin baş rollerden birinde olduğu ‘Yılbaşı Ağacı’ öyküsünün, okuduğum en güzel sonlardan biri ile bittiğini söylemeliyim. (Bazen Bahar -109) O kadar yüreğinize dokunan, o kadar sıcacık bir sonu var ki bu öykünün, çok hüzünlü bir hikâyeden bu sonun devşirilebilmesine şaşırıp kalıyor insan.
Bir de söylemeden geçemeyeceğim, birçok öyküde, bundan ne güzel roman çıkar hissini yaşattı bana. Yarattığı karakterlerin daha epeyce anlatacakları var gibi hissettim ve roman olsa da olurdu aslında diye düşündüm bazı hikayeleri için.
Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz’de hayattan sızan ayrıntıları, Bazen Bahar’da iz bırakan yaraları, yeni başlangıçları işleyen yazar, Nohut Oda’da ise “kendini bildi bileli kabuğunu arayanları” anlatıyor.
Öykülerinin en çok “samimi” bulunmasını isteyen yazar bence bunu başarıyor. Her cümlesi, her sözcüğü sahici olan ve kelimeleri ile eşyalara, bitkilere, hayvanlara da birer nefes katan yazarın tüm kitapları, kimi zaman incecik bir tebessümle, kimi zaman gözünden süzülen bir damla yaş ile okunmayı hak ediyor.
MELİSA KESMEZ KİMDİR?
Melisa Kesmez, Eylül 1980’de İstanbul’da doğdu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde sosyoloji okudu. Bir dönem İngiltere’de yaşadı. Yaratıcı yazarlık, gazetecilik ve fotoğrafçılık alanında yurtiçinde ve yurtdışında çeşitli eğitimler aldı. Dergi ve gazetelerde edebiyat, müzik ve fotoğraf üzerine yazıları, söyleşileri ve çevirileri yayımlandı. Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz, Bazen Bahar ve Nohut Oda adlı üç öykü kitabı “Anane Gezegeni” isimli bir çocuk kitabı yazdı. Bazen Bahar ile 2017 NDS Edebiyat Ödülü’nde Mansiyon alırken, Nohut Oda 65. Sait Faik Hikâye Armağanı’na layık görüldü. DOT Tiyatro tarafından sahnelenen pek çok tiyatro oyununu Türkçe’ye çevirdi. Farklı tiyatro ekiplerine dramaturg olarak dahil oldu. Şu anda çocuk edebiyatı alanında yayıncılık yapıyor; editör, çevirmen ve dramaturg olarak çeşitli projelerde yer almaya devam ediyor. İstanbul’da yaşıyor. Keriman adlı bir kedisi var.
Yararlanılan söyleşiler/yazılar:
Kendi trajedisini yaratabilen kadınlar, orada bulunan erkekler / Melisa Kesmez ile söyleşi
Melisa Kesmez: “Bu kitaptaki öyküler, hayatımın –ve hayatlarımızın– çok karanlık bir dönemine denk geliyor.”
Bu da Benim Proust Anketim: Melisa Kesmez
Melisa Kesmez: “Yazmak çok içsel bir şey. Kimse seni duymasa da senin sesini duymanın yettiği bir şey”
İlgili haberler
Sahi sizin eviniz nasıl kokuyor?
‘Ev’e o kadar çok kafayı takıyor muydum mesela, çamaşırlar yine bu kadar sorun muydu ya da bulaşıkla...
GÜNÜN KİTABI: Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçire...
Melisa Kesmez, öykülerinde derin yaşanmışlıkların, büyük hayal kırıklıklarının, küçük mutlulukların,...
Kalp yerine çam kozalağı taşımayanlardansanız...
Genellikle güçlü kadın karakterler yaratan Şebnem İşigüzel’in dili kimi zaman sert. Satır aralarında...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.