Görünmeyenin tanıdığımız öfkesi: Fatma
Altı bölümlük dizide anlatılan hikaye, bu ülkede yaşayan her bir kadının öyküsü. Her gün yaşadığımız, her gün duyduğumuz, her gün bildiğimiz. Fatma…
“Koca dünyada ona bir huzurlu nefes aldırmadılar”. Bu cümleleri Ekmek ve Gül’e Pendik’ten yazan Kadriye’nin mektubundan aldım. Netflix’te yayınlanan Fatma isimli dizi üzerine konuşurken Ekmek ve Gül’ün editörlerinden sevgili Hilal hatırlattı bu mektubu. “Diziyi izlerken bizim siteye gelen mektupları, kadınların kendilerini anlattıkları öyküleri düşündüm” diyordu.
Tam da öyle gerçekten Fatma’nın öyküsü. Altı bölümlük dizide anlatılan hikaye, bu ülkede yaşayan her bir kadının öyküsü. Her gün yaşadığımız, her gün duyduğumuz, her gün bildiğimiz.
Fatma, ortadan kaybolan kocasını arayarak, tek başına hayatını sürdürmeye çalışan genç bir kadın. Otizmli çocuğunun ölümüne karşın hayata tutunmaya çalışan, oradan oraya temizlik işlerine giden emekçi bir kadın.
Günlük hayatını izliyoruz; elektrik faturasını ödeyemediği için kesilen elektriğini, faturaya yetmeyen cebindeki son parasını görüyoruz. Askıntı olan akraba ile uğraşmak durumunda kalması, çocukluğunda yaşadığı cinsel istismarın sürekli belleğinin ucundan gözünün önüne çıkagelmesi…
Otizmli çocuğu için eğitim başta olmak üzere verdiği mücadeleyi otizmli annelerinin çığlığından biliyoruz. Yukarıda Pendik’ten Kadriye’nin sözünü almıştım ya aynı sözleri Fatma da söylüyor, “Koca dünyaya sığdıramadınız oğlumu…”
Koca dünyaya sığamayan, sığdırılamayan milyonların hayatı ekranda izlediğimiz… İş cinayetleri, güvencesiz çalışma, itilip kakılma sonra, görünmez olma…
KİM SUÇLU, FATMA MI?
Fatma’ya sürekli söylenen söz “Sen görünmezsin”, “Kimsenin dikkatini çekmezsin”. Fatma koca şehrin sokaklarında yok gibi sanki, kimse onu görmüyor, yaşamıyor gibi. Hayat derdi içinde koştururken, oradan oraya giderken, kocasının yokluğunu anlatmaya çalışırken, hatta suç işlerken bile…
Adalet de yok gibi zaten. Hem sonra suç ne ki, ceza ne sonra? Kim suçlu, kim haklı, ceza neye ve kime göre. Adalet plazalarda işliyor dizide, hakikat de bu zaten. İş cinayeti dosyaları kapatılıyor, küçücük bir çocuğun ölümü sonra. Çocuğun ölümüne neden olan aracın hasarını sigorta Fatma’dan istiyor. Yılmaz Güney’in Umut filmine selam gönderiyor sanki dizi…
Hayat burnumuzda ya sürekli, hiçbir şeye yetişemiyoruz, hiçbir şey yetmiyor. Paramız, zamanımız, enerjimiz. Oradan oraya yetişmeye çalışıyoruz, koşuşturmak ve aslında tam olarak başaramamak sonunda elimize kalan.
Çocuğumuzla pek çok sorunla birlikte ilgileniyoruz, akrabalarla, komşularla. İşyerinde itilip kakılıyoruz, yok sayılıyoruz, emeğimiz görünmüyor hayatın hiçbir alanında. Ha varmışız ha yokmuşuz gibi sanki. Hata yapıyoruz, yanlış yapıyoruz, dayanamıyoruz belki. Sinirlerimiz yıpranmış, tahammülümüz azalmış, hani biri bir şey dese hayatta asla yapamam diyeceğimiz şeyleri yapabiliriz ya tam öyle bir durumda işte Fatma.
O yüzden kim suçlu, Fatma mı? Otizm hastası çocuğu ile bir başına oradan oraya koşturan ve onu dünyaya sığdıramayan Fatma dünyayı yaksa yeri değil mi? Tek başına onun bakımını üstlenmek zorunda kalması, kimsesizliği, bir anlık hatasını anlamamızı sağlamıyor mu? Kötü anne mi Fatma, suçlu mu ?
Kimsesizliğini fırsat bilen komşu, akraba adamı anlamaya mı çalışmalıydı sonra? Hapislerde mi çürümeli, ölmemek için öldürmek zorunda kalan pek çok kadının yaşadığı gibi?
Fatma’nın çocuğunun bakımı bu kadar zor olmasaydı, devlet dediğimiz bizler için var olan mekanizma çocuğun bakımını, eğitimini üstlenseydi başka olmaz mıydı Fatma’nın ya da Ekmek ve Gül’e yazan Kadriye’nin hayatı?
“Böyle olmayabilirdi Fatma’nın, Fatmaların hayatları” diye düşündüm sürekli izlerken. Suçlu Fatma değil çünkü. Ceza Fatma’ya kesilmemeli. Suçu, içinde yaşadığımız bu insanlık dışı düzenden bağımsız konuşabilir miyiz? Konuşamayız, konuşmamalıyız elbet.
Fatma koca bir dünyaya kendini, çocuğunu sığdırmaya çalışan, bunu başaramadıkça oradan oraya savrulan, sonunda çözüme de kavuşamayan bir kadın. Ama kendisine görünmezsin, ciddiye alınmazsın, sen bir hiçsin diyenlerle hesaplaşıyor bir biçimde. Hesaplaşma yöntemi Fatma’nın suçu değil ama onu görünmez, değersiz kılan koca dünya neden oluyor buna.
Bu gözle izledim ben, bu duygularla hissettim ekrandaki Fatma’yı. Bilemem herkes böyle mi bakmıştır, böyle mi düşünmüştür. Bir kadının hayatına yaklaşan, onu takip eden dizi, çok fazla aksamayan öykü akışı, çok başarılı oyunculuklarıyla cidden izlenmeli. Sinema ya da dizi eleştirme konusunda haddimi bilerek çok girmiyorum bu kısımlara. Ama izleyin yani diyebilirim kendimce bir tavsiye ile.
Anlatılan hepimizin öyküsü çünkü, bu siteye mektup yazan ülkenin dört bir yanındaki kadınların hepimizin öyküsü. Koca dünyaya sığamayan milyonların özetle…
İlgili haberler
Dizi dünyasından kadınlara düşen: Bu hep böyle gid...
‘İzleyiciler olarak, cinsiyet ayrımcılığına, kadın düşmanlığına yer veren yapımları ekrandan kaldıra...
GÜNÜN DİZİSİ: Değirmen
Yeni bir diziye başlamak isteyenler, kaynağını tarihten alan, gerçeklere dayalı bir dizi öneriyoruz:...
‘Koca dünyada ona bir huzurlu nefes aldırmadılar’
Otizmli oğlunu kaybeden Kadriye Koç yaşadıklarını anlattı: “Oğlumun eğitim hakkına sahip çıkan olmad...
Önceki haber
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.