Mersin’de Kollektif Kadın Fotoğrafçılar ‘Uçuyor Bunlar-Kadınlar Yaşamın Her Yerinde’ adlı bir sergiyle toplumsal önyargılara aldırmadan yaşamın her alanında cesaret ve dirençle çalışıp üreten kadınların hikâyelerini gözler önüne seriyor.
Derya Narlı, Fevziye Yürek, Hatice Ataç, Tülin Şahin Okay, Zeynep Yıldırım’ın yer aldığı beş kadın fotoğrafçıdan oluşan Kollektif Kadın Fotoğrafçılar grubu, bir yıldan fazla bir süredir üzerinde çalıştıkları “Toplumun, kadınların çalışmasına alışık olmadığı işlerde ve alanlarda toplumsal ön yargılara aldırmadan çalışan ve mücadele eden dört kadının hikâyesini” konu alan fotoğraf sergisini, Yenişehir Atatürk Kültür Merkezi Sergi Salonu’unda gerçekleştirdikleri bir multivizyon gösterisi ile açtılar. Mersinlilerin yoğun ilgisiyle karşılaşan fotoğraf sergisi, 15 Aralık akşamına kadar açık kalacak. Sergi açılışından bir süre sonra ziyaret ettiğimiz Kollektif Kadın Fotoğrafçılarla sergiyi ve serginin oluşma sürecini konuştuk.
Kollektif Kadın Fotoğrafçılar fikri nereden doğdu?
Derya Narlı: Yaklaşık bir yıl önce Kadın Emeği Kollektifinin çağrısıyla bir araya geldik. Bu projeyle de bir yıldır uğraşıyoruz. Şehrimizde yaşayan, erkek işleri diye tabir edilen işlerde çalışan ve gerçekten ekmeğinin peşinde olan kadınlarla buluştuk. Çalışmamızın içeriğini anlattık, onların da onayını alarak çekimlere başladık. Fotoğrafları kollektif olarak hep birlikte çektik. Onları bir havuza attık. Sonra içlerinden seçtiklerimizle bu sergiyi açtık. Bu fotoğraf Derya’ya, bu fotoğraf Hatice’ye ait demedik. Açılışta da sergiyi gezenlerin en değerli bulduğu yön bu oldu. Kollektif olmanın içeriğine uygun olarak kadınlar dayanıştı, bir arada iyi bir iş çıkardı ve hiç kimse kendini ön plana çıkarmadı.
BAŞTAN SONA KADIN EMEĞİNDEN ÇIKMIŞ BİR ÇALIŞMA
Bu proje için nasıl hazırlandınız? Süreç nasıl ilerledi?
Hatice Ataç: Temel fotoğraf eğitiminden geçmiş kadın arkadaşımız, bize en temel kuralları anlattı. Belgesel fotoğraf disiplini üzerine okumalar yaptık. Bununla ilgili pratikler yapmak için sahaya çıkıp deneme çekimlerine başladık. Daha sonra da projemize odaklanarak çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Belgesel yöntem, güzel fotoğraftan ziyade, iyi bir hikâye anlatan bir seri fotoğraf demek. Bu fotoğrafların hepsi doğrudan, müdahale edilmemiş fotoğraflar. Kurgu yok. O hikâyeleri dinlediğimizde nasıl yapabileceğimizi düşündük ama kurguyla değil, kendi gerçek ortamında kendiliğinden ortaya çıktı fotoğraflar. Bu çalışma, Kadın Emeği Kollektifinin çağrısıyla gerçekleşti ama çok da güzel bir şeye vesile oldu. Çünkü biz sadece kadın olduğumuz için bir araya gelmedik. Aldığımız eğitim, toplum içinde bulunduğumuz konum ya da bakış açımız, dünya görüşümüz, bütün bunların birikimiyle aslında bir derdimiz vardı ve biz bu derdimizi fotoğrafla anlatmaya çalıştık.
Tülin Şahin Okay: Bu uzun erimli bir çalışmaydı. Çünkü biz balıkçı kadının fotoğrafını çekerken gecenin karanlığında sabaha karşı tekneye çıktık. Arkadaşlarımızdan bir tanesini deniz tuttu. Bir sürü macera yaşadık. Taksi şoförü Suzan’la müşterileriyle birlikte yolculuk ettik. Sanayi sitesine gittik. O, arabasını tamir ederken biz de fotoğrafladık. Baloncu Fatoş’la gece yarısı ikilere kadar sokaklardaydık. O, balon satarken biz de onunla birlikte hiç tanımadığımız insanların düğünlerine gittik. Kadınların girmediği erkekler kahvehanesinde çalışan Özlem’i çekmek için biz de oradaydık. Yani biz, toplumsal cinsiyet algılarının ayarıyla oynamaya, bu konuda farkındalık yaratmaya çalışırken, ‘erkek işi, erkek alanı’ konularını işlerken; kadınların her şeyi yapabileceği, her alanda olabileceğini ve bu alanlarda cesur kadınların da olduğunu vurgulamak istedik. O fotoğraflar nerede çekilmişse biz de kadınlar olarak yine o erkek alanlardaydık ve o fiziki koşulları yaşadık. Bunun da bir farkındalık ve öncülük olabileceğini düşünüyoruz.
Hatice Ataç: Diğer taraftan bu çalışmanın içerisinde aslında dokuz kadının olduğunu düşünüyoruz. Beşi farklı mesleklerde çalışan farklı sorumlulukları olan kadınlar, dördü de hikâyeleriyle beraber bizimle yolculuğa çıkan kadınlar. Ve kollektif dememizin bence en büyük özelliği de buydu, herkes birbirine temas etti. Herkes birbirinin hocasıydı, herkes birbirinin öğrencisiydi. Baştan sona kadın emeğinden çıkmış bir çalışma diyebiliriz. Çünkü sadece fotoğraftaki kahramanların değil, onun önünde ve arkasında bulunanlarının da kadın olduğu bir çalışma bu. Karşımıza çıkan teknik problemleri birlikte aştık ve bu bizde müthiş bir deneyim oldu.
DUVARA ASMALIK TABLO DEĞİL, KADIN HİKAYELERİ OLUŞTURMAYA ÇALIŞTIK
Sergiye ilgi nasıldı?
Tülin Şahin Okay: Açılışta fotoğrafçı arkadaşlarımız, dostlarımız belki 200’ün üzerinde ziyaretçimiz oldu. Sergimiz gerçekten çok coşkuyla ve beğeniyle karşılandı. Çevremizde kimse böyle bir çalışma da beklemiyordu, çünkü çok fazla alışılagelmiş bir fotoğraf sergisi olmadı. Ve üzerinde çalıştığımız kadın kahramanlarımız diyorum ben onlara, onlarında biri haricinde diğer tüm kadınlar taksici Suzan, Baloncu Fatoş, hatta kahvehane de çalışan Özlem sergi açılışımıza katılıp konuşmalarıyla bize güç verdiler. Aynı zamanda hem duygusal hem de coşkulu bir açılış oldu.
Çalışamanın size nasıl bir etkisi oldu?
Zeynep Yıldırım: Yaşamın kadınlar açısından sıkıntısını ben de çekiyorum, ama aynı zamanda bu çalışmanın bendeki etkisi; bu kadınların gece karanlıkta da, güvensiz ortamlarda ve güvencesiz işlerde çalışıyor olmaları. Hepsinin farklı farklı hikâyeleri var ama aynı yerde, aynı zorlukta buluşuyorlar. Mecburiyetleri iradeli bir şekilde, güçlü bir şekilde yaşadıklarına da şahit olduk. Bu kadınlar, çalıştıkları işlerin, toplum tarafından kabul görmeyen işler olduğunun tamamen farkında olan kadınlardı. Bunu sergideki konuşmalarında da dile getirdiler. “Mecburuz, evet çalışıyoruz ama onurumuzla çalışıyoruz, ekmeğimizi kazanıyoruz” dediler. “Bu kadın işi mi, kadın balığa çıkar mı, kadından taksici olur mu? Ya da gecenin bu saatinde dışarda balon satar mı, erkek kahvehanesinde kadının ne işi var” diye onlara söylendiği ve davranıldığı halde, bunun karşısında dimdik ayaktalar. Bu da bize coşku veriyor ve inanıyoruz ki birçok kadın bundan feyz alacaktır ve cesaret bulacaktırlar. Bu engellerin aşılabilir şeyler olduğunu, kadınların her alanda, her işte başarılı olabileceklerini düşüneceklerdir. Bu kadınlar cinsiyetçi yaklaşımın ayarlarını bozuyorlar, biz de bunu ortaya çıkarmaya çalıştık. Çalışmamız, onların katkıları ve dayanışmaları ile ilerledi. Onlarda çabaladılar bize vakit ayırdılar, destek oldular.
Bu çalışmayla yaşamınızda değişen şeyşer oldu mu?
Fevziye Yürek: Bazen vardığın yer değil yolculuk önemlidir ya, biz de çok güzel bir yolculuk yaptık. O dört kadın kahramanımızla bir yıl önce başladığımız noktayı düşünüyorum bir de şimdi geldiğimiz noktayı düşünüyorum. Bir sürü şey onlarında yaşamında da bizim yaşamımızda da değişti. Ve biz bu süreci birbirimiz açısından tanığı olduk. Hani “Güzel fotoğraflar, al duvara as tablo gibi”sinden fotoğraflar üretmeye çalışmadık. Biz kadın hikâyeleri oluşturmaya çalıştık ve sanıyorum da bunu başardık. İlgi bunu destekler türden. Hem katılımcılara hem kahramanlarımıza hem de birbirimize teşekkür ediyorum. Böyle bir çalışmanın içinde olmak böyle bir çalışmayı gerçekleştirmek keyifliydi.
İlgili haberler
Kaf Dağı’nın ardı neresi!
Arap ve Fars kozmolojisinin efsanevi Kaf Dağı’ndan ilham alınarak hazırlanan sergi Canan: Kaf Dağı’n...
En büyük acıyı yaşadığım Ankara’da en büyük mutlul...
10 Ekim Ankara Katliamında bir bacağını kaybeden Günay Karakuş Ankara’da açtığı sergiyi Ekmek ve Gül...
Adımı Ara
Savaşın haklı ve kazanan tarafı olmadığının objektifiyle gösteren fotoğraf sanatçısı Zehra Saleki, ç...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.