Üniversiteli kadınlar Yargıtay'ın Pınar Gültekin kararına tepkili
Üniversiteli kadınlar, Pınar Gültekin'i katleden Cemal Metin Avcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının Yargıtay tarafından bozularak, tahrik indirimi istenmesine tepki gösteriyor.
Devlet, potansiyel katilleri güçlendiriyor

Yargıtay'ın Pınar Gültekin’in katili Cemal Metin Avcı’ya verilen müebbet hapis cezasını bozma kararına maalesef şaşırmadım. Fakat bu karar beni korkuttu. Bu kadar bariz bir suçun bile hafifletilmesi bir kez daha hukuk sisteminin zayıflığını ortaya koydu. Pınar Gültekin davasında olduğu gibi birçok davada, failler belli olmasına rağmen ceza indirimleriyle ve cezasızlıkla karşılaşıyor olmamız bir kadın olarak beni korkutuyor ve kendi önlemlerimi almaya itiyor. Eğer devlet beni koruyamıyorsa ben kendimi korumak zorundayım. Aynı zamanda bu kararlar potansiyel failleri cesaretlendiriyor. Bireysel etkinin yanı sıra Türkiye'nin uluslararası alanda güvenilirliğini azaltıyor ve insan hakları konusunda oldukça geriye itiyor.

SOKAKLARDA VE ALANLARDA YAN YANA GELMELİYİZ!

Taleplerimizde özellikle İstanbul Sözleşmesi'nin geri getirilmesi ve uygulanması kesinlikle öncelikli olmalı çünkü böylece bir yasal dayanağımız, sığınacağımız bir hukuki sistem oluyor. Bunun haricinde hukuk bilen ve bu davaların peşini bırakmayacak gruplar daha da yaygınlaşabilir. En azından sosyal medyada olayları duyurarak gündemde kalmasını sağlayabiliriz. Sokakta ve alanlarda yan yana gelmenin, toplumsal olayların ve takvimsel günlerin bilinirliğinin ve tepkilerin artırılması açısından çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Bu birliğin, kadınları görüp gelmek isteyenleri güçlendirdiğini düşünüyorum. 

Bilkent Üniversitesi öğrencisi bir kadın


İktidar kadınlara 'hizada' olmaları gerektiğini hatırlatıyor

İktidar cezasızlık politikalarıyla aslında her zaman kadınlara “hizada olmaları” gerekliliğini hatırlatmaya çalışıyor. Sürekli tekrar ettikleri aile yılı ilanının da bununla bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Kadınlara evlerine, ailelerine kendilerini kapatmadıkça başlarına gelenlerden devlet olarak sorumlu olmayacaklarını tekrar tekrar göstermek istiyorlar. Yargı sisteminin, vereceği adaletli kararlarla bir kadına şiddet uygulamayı düşünen erkeklere gözdağı vermesi beklenirken bu gözdağı kadınlara verilmeye çalışılıyor. Ancak iktidarın kadın düşmanı politikaları yeni değil ve buna karşı kadınlar olarak bir arada olmayı bırakmıyoruz.

8 MART’IN YAKINLAŞMASIYLA ÖRGÜTLENMEMİZ ÖNEMLİ!

Cezasızlık politikalarının ve verilen bu kararların peşini bırakmamamız gerektiğini düşünüyorum. Ne yazık ki Türkiye’de gündem her gün yeni bir faciayla meşgul. Ancak biz kadınlar erkek-devlet şiddetini günlük hayatlarımızda hissederek yaşamımızı sürdürüyoruz. Bizim için asla bitmek bilmeyen, eskimeyen bir gündem bu. Ülkenin hızlı değişen gündemine karşılık kadın meselesinin her zaman kamuoyunda yer edinmesini sağlamamız gerektiğini düşünüyorum. Gerekli cezaların uygulanması dışında tabi ki en önemli talebimizin İstanbul Sözleşmesi olması gerekli. İçinde bulunduğumuz toplumda cinsiyet eşitliği temelinin inşası için yeniden sözleşmeye ihtiyacımız var. Hukuki bir güvence olmasının yanı sıra örneğin, eğitim sistemine cinsiyet eşitliği temalarının getirilmesi gibi toplumu baştan şekillendirecek uygulamalar bu sayede hayatımıza girebilir. Kadınlar ve LGBTİ+ bireyler olarak taleplerimizi her zaman sokağa taşıyan gruplarız. 8 Mart’ın da yaklaşmasıyla kalabalık bir yürüyüş örgütlemek, her geçen yıl daha da önemli hale geliyor. Sosyal medyada bir araya gelmek ve öne çıkmak önemli ancak sokakları hiçbir zaman geri plana atmamamız gerektiğine inanıyorum. Bunun dışında üniversite kulüplerinde bir araya gelmek ve dayanışma ağları oluşturmak da bizlerin birlikteliği ve dayanışması için önemli

Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Buket


Caydırıcı önlemler şart

Ülkemizde her geçen gün kadınlar şiddete uğramaya ve katledilmeye devam ederken bunu caydıracak önlemler almak yerine yapılan indirimin, potansiyel katillere yol açmak olduğunu düşünmekteyim. Maalesef bu durum, ülkemizin ceza uygulama konusunda git gide zayıfladığını gösterirken bir kadın olarak da daha da güvensiz hissetmeme sebep oluyor. Bizler kadınlar ve öğrenciler olarak bu durumu kesinlikle kabul etmemeli ve sesimizi olabildiğince yüksek çıkarmalıyız. Yapabildiğimiz her ortamda bu duruma dikkat çekmeliyiz. Ne de olsa bir sonrakinin biz olmayacağının hiçbir garantisi yok.

Hacettepe Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü öğrencisi bir kadın


Bu neyin karşılaştırması?

Bundan yıllar önce, çocukken televizyonda Özgecan Aslan’ın ölüm haberini görmüştüm. Hayatımda hiç korkmadığım kadar korkmuştum belki de o gün. Benim gibi birçok akranımda da bu olaydan sonra toplu taşımalara binme korkusu oluştu. Şimdi üstünden yıllar geçse de Türkiye olduğu yerde saymaya hatta daha da kötüye yol almaya devam ediyor. Pınar Gültekin davası da aynı Özgecan gibi beni derinden etkilemişti ilk okuduğumda. Türkiye’de bir kadın olmanın, birine güvenebilmenin ne kadar zor olduğunu düşündüm durdum. Hiçbirimizin birbirimizden farklı olmadığını, hepimizin birbirimizin desteğine ihtiyaç duyduğunu... Burada bahsettiğimiz durum bir ölüm değil vahşet. Bu insanlık dışı eylemin hukuka “canavarca hisle kasten öldürme” diye geçtiğini hepimiz biliyoruzdur. İşte bu eylemi yapan Cemal Metin Avcı'nın aldığı ceza, Yargıtay'ın aldığı yeni bir kararla hafifletilmek isteniyor. Varile koyulup yakılmış bir beden canavarca terimine uygun görülmedi. Bir genç olarak neyin karşılaştırılmasının yapıldığını merak ediyorum açıkçası. Biz bu haberleri okurken "Daha ne olabilirdi" diye yakınırken bu durumun “canavarca hisle kasten öldürülme” için yetersiz görülmesi, Türkiye’nin gelebileceği son noktadır. Unutmayın ki bu ülke, vahşice öldürülen Pınar’ın daha acısı dinmemiş babasına bu karardan sonra kızının ölümünü tekrar anlattırdı. Bu topraklarda yaşayan her kadın Pınar için adaletin sağlanmasına ön ayak olmalı ve ses çıkarmalı. Bu terimlerin içinin boşaltılmaması için ses çıkarmaya, birbirimize arka çıkmaya devam etmeliyiz.

Bilkent Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğrencisi bir kadın


Sesimiz örgütlü mücadeleye dönüşsün

Ülkenin her yerinde kadınlar her gün psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalırken fail erkeklerin cezasızlığı git gide kanıksanan bir durum haline geldi. Pınar Gültekin’i canavarca katleden Cemal Metin Avcı’nın dahi indirim aldığı bu şartlarda kadınlar; işte, sokakta, otobüste özellikle de evde maruz kaldıkları şiddete karşı sonuç alamayacaklarını düşünüp şikayetçi olmaktan dahi çekinir hale geldiler. İktidar her zaman olduğu gibi ezilenin değil, ezenin sırtını sıvazlıyor ve potansiyel birçok faile cesaret veriyor. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasıyla güvencesiz bırakılan kadınları şimdi de 6284 ile tehdit ediyor. Göz göre göre kanunları hiçe sayan bu iktidar politikasına karşı kadınlar olarak birlikte mücadele vermeli ve bu dayanışmayı sokaklara kampüslere taşımalıyız. Sosyal platformlardan duyurulan sesin havada bırakılmaması ve sokaktaki örgütlü mücadeleye kıvılcım olması gerektiğine inanıyorum.

ODTÜ öğrencisi Hilal


Değişim için birleşmemiz gerekiyor

Bu gibi cezasızlık politikalarının adaletten aşırı derecede uzaklaştığımızı gösterdiğini düşünüyorum. Kadınlar olarak zaten güvende hissedemediğimiz bir düzende bu karar daha da güvensiz hissettiriyor. Okuyup hakim, savcı olan insanların bu kararı alması, vicdanlarını bu karara sürükleyebilmeleri garip gelirken kararı almaya cüret etmeleri, toplumdan gelecek tepkilerden hiç çekinmemeleri durumu daha da garipleştiriyor. Kadına yönelik şiddet olaylarının git gide arttığı bir ülkede hakim, savcıların bu suçları önlemek adına daha duyarlı olması, kararını buna göre düşünüp vermesi gerekirken kadına yönelik şiddete karşı cezasızlık kararları bu olayları daha da arttırıyor. Bu politikalar açık bir şekilde kadınların bastırılmaya çalışıldığına işaret ediyor.

Viktorya dönemindeki ‘’angel in the house’’ (evdeki melek) yani kadın evde olmalı anlayışıyla kadınları bu sınırlar içerisinde yaşamını sürdürmesine iten politikalar olduğunu düşünüyorum. Kadınlar annelik göreviyle anıldığında kutsal olarak görülüyor ama anne olmayan veya bunu tercih etmeyen kadınlar üzerine kutsallığın tam tersi yani aşağılayıcı görüşler hakim. Bu ikiyüzlülük, sistemin kadınları onlara biçtiği rol üzerinden değerlendirmesinden kaynaklanıyor.

Bu sorunların temelinde eğitimsizliğin büyük rol oynadığını düşünüyorum fakat kastettiğim eğitim lise, üniversitede okumak veya kitap okumakla sınırlı değil. Üniversitede de böyle denk geldiğim insanlar vardı ve bunların çoğunluğu erkek olmakla beraber bir kısmı da kadındı. Topluma psikolojik ve sosyolojik bir eğitim verilmeli. Toplum birçok açıdan bölünerek talepleri aynı olsa bile birleşmeyebiliyorlar. Türkiye’nin demokrasi konusunda büyük sıkıntıları olduğu için kazanımlar sağlanamayabiliyor. Günün sonunda bu kararları verenler hayatlarına normal bir şekilde devam edebiliyorlar ve toplumdan gelecek tepkiden çekinmiyorlar. O yüzden bir değişim yaratmak için birleşmemiz gerektiğini düşünüyorum.

ODTÜ öğrencisi Zarife


Bir kadın olarak güvensiz hissediyorum

Ben bu kararların hakimlerin kendi iradeleriyle aldıkları kararlar olduğunu düşünmüyorum. Eğer iktidar politikalarıyla ölçüşen kararlar vermezlerse bir şekilde kendilerinin de cezalandırılacaklarını düşündükleri için böyle kararlar verdiklerini düşünüyorum. Bunun yanı sıra ülkemizde liyakatten bahsedemeyeceğimiz için bazı hakimlerin de bu konularda yetkinlikleri olmadan kendilerine söyleneni yaptıklarını düşünüyorum. Bu olaylar sonucunda bir kadın olarak ben de güvensiz hissediyorum.

Böyle politikalarla kadınlar eve hapsedilip erkeğe muhtaç edilmeye çalışılıyor ve kadına yönelik şiddet de bu çabanın bir aracı olarak göz ardı ediliyor. Böylelikle kadının toplumdaki görevi ev içi hizmet olarak görülüyor. Bireysel aksiyonun toplum çapında bir değişim yarattığını düşünmüyorum. Bu yüzden toplum olarak bu baskıların karşısında birleşmeliyiz ki taleplerimizi hayata geçirelim. Fakat toplumun da bir kesiminin bu durumdan gayet hoşnut olduğunu veya sessiz kalmayı tercih ettiğini düşünüyorum.

ODTÜ öğrencisi Damla

Fotoğraf: Evrensel

İlgili haberler
Pınar Gültekin'i katleden Cemal Metin Avcı'nın cez...

Yargıtay, üniversite öğrencisi Pınar Gültekin'i yakarak katleden Cemal Metin Avcı’ya verilen ağırlaş...

Yargıtay, Pınar Gültekin davasında Mertcan Avcı'nı...

Yargıtay, Pınar Gültekin davasında katil Cemal Metin Avcı'nın kardeşi Mertcan Avcı'nın suç delilleri...

Pınar Gültekin’i katleden Cemal Metin Avcı ağırlaş...

Pınar Gültekin’i boğduktan sonra varile koyup yakan Cemal Metin Avcı’ya ağırlaştırılmış müebbet, kar...