İnsan hayatı kurtarmayı daha ilk okul yıllarında hayal eden ve bin bir emekle tıp fakültesini bitiren kadın doktorların hayalleri çalındığı gibi çalışma hakkı da tanınmıyor. Hayat kurtarmanın değerini, 'Önce, zarar verme' diyerek benimseyen ve iktidar açısından 'sakıncalı' bulunan bu kadın doktorların seslerine hep birlikte tanık olalım.

ŞU AN SADECE APARTMANIN DOKTORUYUM

Genç bir kadın hekim ilk öğrendikleri şeyin “Primum non nocere” yani “Önce, zarar verme” sözü olduğunu belirterek, ortaokuldayken doktor olmaya karar verdiğini anlattı. O zamandan itibaren insanları sağlığına kavuşturmanın en sevdiği şey olduğunu belirterek şöyle diyor: “Ne hayallerle mezun olduğumuzu ve o 'tıp doktoru' unvanını nasıl gururla taşıyarak Hipokrat yeminini ettiğimizi anlatamam size. Şu an apartmanın ve evin doktoru olarak görülüyoruz. Herkes sorgulayıcı, yargılayan gözler ve söylemlerle çevremizde...” Bir insanın doktor olabilmesi için tıp fakültesi diploması ve Hipokrat yemini olmak üzere iki şeyin gerekli olduğunu ifade eden hekim, “Bu hiçbir dönem ve dikta rejiminde karşılaşılmamış bir hadise ne yazık ki. Soykırım yapan Hitler Almanya'sında örnekleri var sadece tarih sayfalarında. Ne yazık ki ikinci örneği olmak için can atan bir hükümet var karşımızda” diyor.

‘BAZILARI BİR YIL SONRA ÖĞRENDİ

2017 yılı Temmuz ayında mezun olduğunu ve güvenlik soruşturmasının Ocak 2018'de geldiğini belirterek şöyle devam ediyor: “Mezuniyetim ile arasında 6 ay var. Güvenlik soruşturmasının hiç bir sınırlaması yok. Bazı arkadaşlarımıza 13, 15 ay sonra tebligat gönderildi. Hukuki bir yanı yok ve tamamen bir keyfiyet, hak gasbı söz konusu. Mesleğimizi yapmamız önündeki engeller, bizi psikolojik ve sosyal anlamda yıpratıp yalnızlığa sürükledi. Ayağa kalkmakta oldukça zorlanan hekim arkadaşlarımız olduğunu çok yakından biliyoruz. Güçlü olmalarını sabretmelerini istiyorum onlardan. Hakkımız olanı elbet alacağız” dedi.

‘YASA KENDİNDEN OLMAYANA HAK TANIMIYOR’

Sağlıkta şiddet adıyla çıkan torba yasanın kendinden olmayana hak tanımadığını belirten doktor, haklarında karar veren Bakanın, avukatlarının bile çalışmalarının önünde engel olan devlet hizmet yükümlülüğünün kaldırılmasını savunduğunu dile getirdi ve aynı durumda olan hekimlerin bir kısmına muafiyet belgesi verilirken kendi dahil olmak üzere pek çok hekimin yaralanamadığını söyledi.

‘GECELERİM UYKUSUZ, AĞLAYARAK GEÇTİ’

Başka bir kadın doktor ise insanlara yardım etmekten mutlu olduğu için doktor olmayı seçmiş.“6 yıl boyunca ailemden uzakta, gecemi gündüzüme katarak ders çalıştım. Son senemizde nöbet yoğunluğu arasında uzmanlığı kazanabilmek için uykusuz bir şekilde defalarca TUS dershanesine gittik. Yorgunduk ama mutluyduk, hayatımın en güzel yıllarıydı. Son 1 yılımda ise hayatım çok zorluydu. Arkadaşlarım işlerine başladı, ben ise evde işsiz bir hekim olarak 5 ay boyunca soruşturma sonucumu bekledim. Gecelerim uykusuz, ağlayarak geçti. Soruşturma sonucum geldiğinde ise kendimden beklemediğim şekilde güçlüydüm. Hemen çalışmaya başlamak istiyordum. Elime tebligat kağıdım geldiği gün iş aramaya başlamıştım. Fakat o sıralarda Sağlık Bakanlığı düzenleme yapılacak diye muafiyetlerimizi vermemeye başladı. Hem devlette çalışamıyorduk hem de özellerde çalışmamıza izin verilmiyordu. En zor günlerde bu zamanda başladı. Tek bir iş başvurusu bile yapamamıştım. Benden önce tebligatı eline ulaşıp o sıralarda çalışabilen hekim arkadaşlarım ise çok ama çok azdı. Özel hastaneler bizlere iş vermek istemiyordu. TUS kazanıp, başlatılmayıp, eğitim hakları engellenen hekim arkadaşlarım oldu. Belirsizlikler, sebepsiz şekilde elimizde kalan son hakkımızın alınması genç hekimler olarak bizi ümitsizliğe düşürdü”.

‘7 AYDIR GEREKÇEYİ ÖĞRENEMEDİM’

Düzenleme sonucu 450 gün evde bomboş bir şekilde oturmalarının beklendiğini ifade eden doktor, “Biz mezuniyet tarihimizden itibaren en ağır psikolojik şiddeti gördük. Her günümüz bir öncekinden daha da kötüydü. 7 aydır güvenlik soruşturma sonucumun ne sebeple olumsuz olduğunu öğrenemedim. Hiçbir fikrim yok. Mahkemeye herhangi bir delil sunulmadı. Buna rağmen bunları yaşıyorum, sebebini bilmiyorum. Hukuki olarak hakkımı alacağım günü bekliyorum” dedi.

‘KAÇ KEZ DÜĞÜNÜMÜZÜ ERTELEMEK ZORUNDA KALDIK’

Üniversiteden itibaren birlikte olduğu erkek arkadaşıyla beraber mezuniyet sonrası evlenme hayalleri olduğunu belirten doktor, “Bu bekleme süreçleri yüzünden kaç kez düğünümüzü ertelemek zorunda kaldık. 450 gün yasası çıkmadan önce düğün tarihimizi belirlemiştik. Şimdi düğünümüze 2 ay kaldı ve ben yıllardır beklediğim düğünüm için mutlu olamıyorum. Evimi nasıl geçindireceğim, eşim işe gittiğinde evde tek başıma ne yapacağımı düşünüp duruyorum” diye konuştu.

‘İŞİMİZİ YAPAMADIĞIMIZDA TOPLUMSAL ROLLER DAHA DA CANIMIZI YAKIYOR’

Başka bir genç kadın doktor ise “Biz kadınlar hayatın her alanında var olmaya çalışıyoruz. Ne yazık ki bizlere biçilen roller, meslek seçimimizi de belirliyor. Öncelikli görevimiz ailesini ve evini düşünen annelik olarak tanımlanıyor. Tam da bu yüzden biz kadın hekimler için mesleğimiz işimiz çok kıymetli. Çoğu zaman kadın hekimlere, doktor bey ya da hemşire hanım deniyor. Bir mesleğin diğerine üstünlüğü değil, toplum iktidar olarak gördüğü yerde kadını zor kabul ediyor. İşimizi yaparken bile bu baskıyı hissediyorken mesleğimiz elimizden alındığında toplumsal roller bizim için daha can yakıcı şekilde hayatımızı etkiliyor. Evde olmakla, ev içi roller yeniden yeniden karşımıza çıkıyor. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü yaklaşırken biz meslekleri ellerinden alınmış kadın hekimler olarak hayatın her alanında şiddete karşı mücadeleyi büyütmeye, mesleğimize sahip çıkmaya devam edeceğiz” dedi.