Daha bu hafta, önce İstanbul’un göbeği Üsküdar’da sonra da Ankara Demetevler’de kalabalık bir grup sokaklara dökülüp, Suriyeli avına çıktı. Buralılar. Yani özbeöz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları. Üsküdar’da ev bastılar, dükkanlara zarar verdiler. (Suriyeli aile linç edilirken oradaydım) Ankara’da gece boyunca sokakları turladılar, avını bekleyen avcılar gibi arandılar. (Ankara'da Suriyelilere linç girişimi) Linçleri polis zoruyla durdurulabildi. Üsküdar’da polise “Suriyelileri buradan göndermek için bir hafta süreniz var” diye ültimatom verebildiler. Buralılar verebildi. Özbeöz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları. Sebep gündüz parkta Suriyeli erkeklerin genç kadınları sözlü tacizi üzerine çıkan kavgaydı. Yani iki buralı genç kadını.

Hırsızlık onlardaydı, kapkaç onlarda; cahil onlar, saygısız onlar, eğitimsiz onlar, yani oralılar, Suriyeliler. Ucuz iş gücü olmayı kabullenip buralıların düz işçiliğini “çalanlar”. Bakan bile demedi mi, Suriyeliler giderse “Düz işçi olmayı kabul eden kalmaz” diye. (Başbakan Yardımcısı Kaynak'tan 'sağduyu' çağrısı: Hoşgörüyü elden bırakmayalım, fabrikalarımız durur ) “Kadınlarımızı” taciz eden onlar, cinayete enva-i çeşit suça karışan da. İçişleri Bakanlığı tersini söylese de . (İçişleri Bakanlığı Basın Açıklaması).

Çünkü Özgecan’ın ellerini kesip bedenini yakanlar, özbeöz buralı değilmiş gibi; kendisini ve küçük oğlunu korumak için henüz tahliye olan Yasemin’in kocası Suriyeliymiş sanki (Kadın dayanışması kazandı, Yasemin Çakal tahliye edildi), ya da sokakta karısını dövdüğü için karakolluk olan ve bir polis arabasında yarım saat dolaştırıldıktan sonra “Hadi gene git döv” der gibi karısının kapısının önüne bırakılan yılların komşusu da Suriyeliydi, yeni iltica ettiydi.

Twitter kullanıcısı bir kadının “Suriyeliler sınır dışı edilsin” kampanyası alevlendiğinde özce ifade ettiği gibi “Madem tacizden rahatsızsınız, henüz sığınmacılar yokken uğradığım tacizlerin hesabını verin hadi” (https://twitter.com/bedavakaranfil/status/881841806928904192)

Hadi. Her gün ama her gün mahallede dükkanı olan esnafın, yoldan geçen dedem yaşındaki adamın, cebinde Türk pasaportu taşıyan erkek metrobüs yolcusunun, fabrikadaki işçi kadına kuytuda saldıran özbeöz buralı formenin (Yazaki Fabrikasında işçi kadınlar taciz sarmalında), savaştan kaçan Suriyeli kadını sınırdan geçebilmesi karşılığında cinsel ilişkiye zorlayan Türk askerinin (Suriyeli seks işçileri: Kaçakçısı, jandarması sırtımızdan para kazanıyor), evinin ödenmeyen kirası karşılığında çoluk çocuk varını yoğunu koynuna alıp canını Antep’e dar atan aileden 16 yaşındaki kızlarını “isteyen” özbeöz ev sahibinin hesabını verin. (MAZLUMDER Kamp Dışında Yaşayan Suriyeli Kadın Sığınmacılar Raporu ) 

Verin ki, karnında doğmamış bebesi, koynunda 10 aylık yavrusu ile daha 20 yaşında, Sakarya’da buralı iki erkek tarafından kocasına oh olsun diye katledilen 20 yaşındaki Emani’nin hesabını da verebilesiniz.

Emani’nin Türkçe’de anlamı emanetmiş diyorlar. Ateşten kaçarken erkek saldırganlığının en karanlık en kuytu köşesine düşmüş Emani. Türkiyeli kız kardeşlerinin her gün yaşadığı şiddet karşısında,bir savaş alanına çevrilen bedeniyle, sığınmacılığına biçilen değerle, “Suriyeliler evine dönsün” kampanyaları ile her geçen gün biraz daha kırılgan kalmış. (Suriyeli kadın tecavüze uğrayıp öldürüldü; kadın bedeni savaş alanı haline getiriliyor)
Kocası tavuk kesimhanesinde düz işçiymiş diyorlar. Emani’nin canının bir tavuk kadar değeri yokmuş meğer.

Şimdi kim inkar edebilir, Emani’nin kanının cehenneme dönen hayatlarının acısını “Suriyeliler evine dönsün” kampanyaları ile sığınmacılardan çıkarmaya çalışan buralıların eline bulaştığını.

Hadi buralılar, hesap verin.