Sonunda bu da oldu. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele gününde sokağa çıkan kadınlar da terörist ilan edildi. AKP’nin istediği gibi etkinlikler düzenlemeyen, “büyük bir küstahlıkla!!!” yürüyüş yapmak isteyen kadınların “aslında başka amaçları vardı zaten !!!”
Doğru ya gül gibi memleket, ne bir şiddet vakası var ne de tek bir cinayet. Kadınlar da eşit hak ve koşullara sahip zaten. İşyerinde, evde, sokakta hiç ama hiç sorun yaşamıyorlar. 25 Kasım gibi bir şey çok gereksiz, anlamsız bu ülkede.
Ayrıca iktidar partisinin düzenlediği etkinlikler var, arzu edenler oralara gitmeli. Onun dışında kalkıp İstanbul’da yürüyüş yapmaya kalkmak da ne demek, hakikaten anlaşılmaz bir şey!
Süleyman Soylu, böyle düşünüyor anlaşılan, çünkü kendisi “kadınlar şiddete uğruyor” demeyi de yasakladı. Ne dediğimi anlamadıysanız, ne diyor bu kadın diyorsanız eğer, 25 Kasım’ın hemen ertesinde İçişleri Bakanının yaptığı açıklamaya bir baksın lütfen. Buraya şimdi uzun uzun söylediklerini yazmak istemiyorum.
Pes diyorum, yok artık diyorum, insaf diyorum. Ülkedeki herkesi terörist ilan etmek nereye kadar gidecek acaba? Bir iktidar hiç eleştirilemez mi? Her yaptıkları doğru mudur, her icraat ayakta tezahüratlar eşliğinde alkışlanmalıdır? Hiç mi bir kusurları, günahları yoktur bu yönetenlerin? Bunun gibi milyonlarca soru sorabilirim.
Bence hepimiz de sormalıyız. Bunun inandırıcılığı kalmadı ki bir kere. Birileri söylemeli bence bunu kendilerine. Arkadaşları gözleri önünde iş cinayetlerinde ölen, yemeklerinden kurt çıkan havalimanı işçileri terörist, barış için imza veren, Gezi eylemlerine katılmış üniversite hocaları terörist, fakültesinde basın açıklaması yapmak isteyen öğrenci terörist, siyasetçiler, belediye başkanları, kitle örgütü yöneticileri, sendikacılar, Barolar terörist, doktorlar, öğretmenler, hakimler, savcılar, soğan üreticileri, çiftçiler, avukatlar herkes ama herkes terörist.
Böyle bir ülke olabilir mi? Böyle bir siyaset anlayışı mümkün mü? Hepsinden önemlisi bir ülke böyle yönetilir mi? Olmuyor işte, yaşayarak görüyoruz hepimiz, mızrak çuvala sığmıyor. Hayatın devam ettiği her noktada sıkıntılıyız, hiçbir şey yolunda gitmiyor. İşler yolunda gitmeyince de böyle suçlu aranıyor işte.
100 metreyi erkeklerle birlikte koşma benzetmesi yapıldı ya birkaç gün önce. Adaletten söz edildi sonra, fıtrat denildi yeniden ve bir kez daha. Eşitlik talebimizin ne kadar anlaşıldığını düşündüm ben bu açıklamadan sonra. Hani vardır ya; ne denildiğini bal gibi anlarsınız bir kişinin ama anlamamış gibi yaparsınız. Biraz laf ebesi iseniz, anladığınız o şeyi eğip, büküp başka bir formata sokarsınız ki işler iyice karışsın.
Tam böyle bir anlayıp da konuyu bile isteye fıtrata kitleme durumu var bana kalırsa. Eşitlikten kastımızın eşit haklar, eşit bir yaşam olduğu çok açık. Hayatın her alanında eşit haklar istiyoruz, ikincil bir muamele olmasın diyoruz. İşte bu eşitlik olmadığı için şiddetin her türü kadınlara reva görülüyor, kadınlar bu yüzden öldürülüyor diyoruz.
Asla fiziksel bir eşitlikten söz etmedik, erkeklerle aynı kiloyu biz de kaldırırız, ev taşırken biz de buzdolabı taşıyabiliriz, ama taşıyamıyorsak o zaman erkeğin üstünlüğünü kabul ederiz gibi bir şey demedik ki.
Fiziksel farklılarımız var, vücutlarımız başka, özellikleri birbirinden ayrı. Bu nedenle eşit olamazsınız deniyor bize farkında mısınız? Ne ilgisi var, hak eşitliği söz konusu olan, haklar kiloya, boya göre ne zamandır dağıtılıyor ki şimdi böyle bir şey olsun.
Eşitliğin olmadığı bir yerde bize buyurun size adalet diyorlar. Adalet sizin hakkınız, buna şükredin daha da başka bir şey için bağırıp çağırmayın diyorlar. Eşit kabul edilmediğimiz bir ülkedeki adalet anlayışı; hava karardıktan sonra kadının sokakta olmasını adil bulmayabilir, kadınların erkeklerden daha düşük ücret alması kriz koşullarında gayet adil kabul edilebilir, kız çocuklarının eğitim hakkı önce erkekler denilerek yok sayılabilir.
Böyle tehlikeli bir adalet anlayışı ikna edilmek istendiğimiz. Hayatlarımız pahasına bunda ısrar etmek, kadınlara “yaşadığınız cehennem devam edecek” demekten başka bir şey değil.
Eşitlikten vazgeçin diyorlar, size adalet verelim diye ekliyorlar. Eşitlikte hâlâ ısrar eden kadınları terörist ilan etmekten geri durmuyorlar. Çünkü işin kolayı bu, eleştiren ve hak talep edene terörist deyip geçmek…
Beyler; biz hayatta kalmaya çalışıyoruz, bu ülkede hiçbir kadın ölmesin, şiddete uğramasın, eşit haklara sahip olsun diye uğraşıyoruz. O yüzden 25 Kasım günü kadınlar ülkenin dört bir yanında sokaklardaydı. Buna bu kadar şaşırmanız da bir tuhaf hakikaten. Kadın hareketinin tarihine bir bakın isterseniz, mücadeleden ibarettir. O yüzden bu terörist laflarını bir geçin, kadınlar söz konusu olduğunda hele hiç yeltenmeyin, inandırıcı da olmuyor kaldı ki.
İlgili haberler
Kadına eşitlik neden lazım oldu?
Bir yandan kadınlara neyi hak edip etmedikleri dikte ediliyor diğer yandan kadınların kazanımlarını...
ERDOĞAN’IN EŞİTLİK ANLAYIŞI: ‘100 metreyi bayan er...
25 Kasım öncesi KADEM’in etkinliğinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedefinde kadınların eşitlik...
25 Kasım 2018| Şiddete, eşitsizliğe, sömürüye karş...
Ülkenin dört bir yanında şiddete, eşitsizliğe, yoksulluğa, güvencesizliğe karşı sokaklara çıkan kadı...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.