DERGİMİZDEN

‘Kimseden borç isteyecek yüzümüz kalmadı. Kızım okusun diye borç aldık dershaneye yazdırdık. Kriz yüzünden eşim 3 aydır işsiz. İnanır mısınız 5 gündür kuru ekmek yiyoruz...’

‘Başıma gelenden öğrendim ki arabulucular emekçi insanların haklarını almalarını sağlamak yerine az bir paraya ikna ediyorlar.’

Depresyon kadınlarda iki kat daha fazladır. Yineleyici depresyonlar kadınlarda daha sıktır. Akut depresyon atağı geçirenlerin yüzde 15 kadarında depresyon süregenleşme eğilimi gösterir.

Her sohbetimizde bir arada olmanın önemini, bir arada olunca sözümüzün çoğaldığını; umutsuzluğun yerine dayanışma ve örgütlülük aldığında değişim yaratabileceğimizi konuşuyoruz.

‘Böyle bir zamanda daha fazla yan yana durmaya ihtiyacımız var. Hayatlarımızdan ve haklarımızdan vazgeçmeyeceğimiz bir yıl olsun. Birbirimizi yok saymayan, ötekileştirmediğimiz bir yıl.’

Tarihin yeni ve nispeten eski zamanlarında yaşamış iki kadının yaşamını ve mücadelesini konu alan bu iki çizgi romanı umudunuzu ve inancınızı tazelemeniz için öneriyorum.

Güney Afrika’da gerçekleşen Uluslararası Ev Emekçileri Konferansına Türkiye’den İmece adına katılan Ev İşçisi Minire İnal deneyimlerini anlatıyor, mücadele ve örgütlenme çağrısı yapıyor.

Birlikte susmadığınız, yan yana oldukça korkmadığınız, muktedirlere karşı kol kola birbirinize çare olduğunuz kadınlar çok olsun...

Dilimizi koparan yularlar bugün somut mamüller değil belki, ama bizi kendi çıkarlarında uzlaştırmak isteyen egemenler, görünmez yularlarla devam ettirmek istiyorlar saltanatlarını...

Kadınların ‘uzlaşmasını’ istedikleri bir bakıma kölelik aslında; her ne olursa olsun boyun eğilecek, “ailenin bekası için” içinde kalınacak bir hapishanede yaşamakla uzlaşmak...

Bedel suratıma inen yumruklar, layık olmadığım hakaretler ve çocuklarımdan ayrı kalmak olsa da yine de pes etmedim. Hiçbir acı, hiçbir sıkıntı sonsuza dek sürmez...

Kendimizi hangi pozisyonda hissediyorsak orada durmamızı ve içimizden geçenleri söylememizi istediğinde; “Mutsuzum”, “Daha iyisini yapabilirim”, “Yetemiyorum” gibi cümleler döküldü ağızlarımızdan.

‘Hayallerimi gerçekleştirme zamanı gelmişti. Erkeklere de kadınlara da mesaj vermek için muhtar olmaya karar verdim.’

Partner cinsel şiddeti tek seferlik bir olay değildir; kadın, süreğen bir şekilde devam eden cinsel şiddeti kendisi bile tanımlamakta zorluk yaşar. Öte yandan şiddetin en dile getirilemeyenidir.

Çernişevski; insanların ortak bir çalışma düzeninde yaşadığı, yaşlı ve çocukların mutfak işleri ve yemek yaparak ortak hayata katıldığı, günlük pratik bir yaşamın canlı tasvirini yapıyor.

Kızlar büyük bir heyecanla arabalarla oynarken birkaç erkek öğrencinin bebeklerin saçını yolduğunu, kolunu bacağını çıkardığını, çıkardıkları kol ve bacaklarla oyunlar oynadıklarını gördüm.

‘Çağrı merkezinde ne gibi bir dert olabilir’ diye sorabilirsiniz. Ama say say bitmez dertleri var. Kronik hastalıklar sebebiyle çok tehlikeli işler durumundan bertaraf edilmişliklerine bakmayın siz...

Kriz var diye patronlar fırsatçılık yapıp, iyice bunaltıyor. İşimizi kaybetmemek için kötü koşullarda çalışmaya razı oluyoruz. Yemek molasını unuttuk, ayakta yemek yiyip işimize devam ediyoruz.

Son günlerde kadın işçiler arasında ‘Keşke asgari ücret şu kadar olsa...’ yönlü konuşmalar sık duyulur oldu. Bütün sohbetler gelip geçim derdi ve asgari ücrete dayanıyor.

Bir kez daha söz verelim kendimize; dünyanın neresinde olursak olalım birbirimizin sesine ses vereceğimize...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.