DERGİMİZDEN
Bir yandan yaşamımız gittikçe zorlaşırken bir yandan da eğitimin kalitesi düşüyor.
‘Bir buçuk yıldır dergiyi takip ediyorum ve içeriğinden de oldukça faydalanıyorum hele kapak resimlerine bayılıyorum’
Küçük yaşlarda istismara uğrayan, çocukları için ayakta kalmaya çalışan genç bir kadın o. Tanıştığı insanlar ve yolunun kesiştiği kadın derneği sayesinde güçlenmiş. Şimdi o güç veriyor başka kadınlara
Adile Doğan, tatil için gittiği Altınoluk’ta köylü kadınların yaşamlarını yazdı: ‘Herkesin tatil diye geldiği yerde yaz bitecek, daha doğru dürüst denize girmedik.’
Sevgi ve özlemle anıyoruz...
Sabahın erken saatlerinde başlayan aşure telaşı... Aslında aşure biraz işin bahanesi, en doğrusunu kadınlar söylüyor: “Herkes kendisi için yaşar hale geldi ama hayat zorlaşıyor yan yana olmak lazım.”
Sendikaya üye olduk diye kapı önüne konduk. Bize bu hakkı veren devlet 138 gündür nerede? Maalesef devlet de işverenden yana, hatta kolluk güçlerini üzerimize salacak kadar.
Yeni başlangıçlar için capcanlı hissedeceğimiz bir Eylül olsun diye dergimiz rengarenk...
Gelin bu Eylül’ü yükü yalnızca bizim sırtımıza bindirip, “aynı gemideyiz” cümleleriyle kaderlerini kaderlerimizin üstüne çiziktirenlerin, karşısına dikildiğimiz bir başlangıca çevirelim...
Elin baltasıyla ağacınızı keserseniz, hem baltadan olursunuz hem ormanınızdan. İşte ‘döviz terörü’ dedikleri bu! ‘Biz batırdık, siz boğulun!’ diyorlar, ‘milli’ seferberliğe çağırıyorlar.
Bu zor zamanların faturasını işçilere ödetmek isteyen sermaye ve onun sözcülerinin işi bu defa zor görünüyor. Görünen o ki, emekçiler güç biriktiriyor ve birbirilerini daha iyi anlamaya başlıyor.
Pazarda herkes fiyatları yüksek buluyor ama pahalılığın nedenleri konusunda fikirler farklı. Ekonomi politikalarıyla ilgisi olduğunu düşünen ise çok az. İşte Kocaeli’den pazarın nabzı...
Mamak’ta kadınlar anlatıyor: ‘Sadece pazar değil, her şey pahalandığı. Ekonomi giderek kötüleşiyor. Düzeleceğinden de umudumuz yok...’
1911 ağustosunda başlayan ev kadınlarının huzursuzluğu eylemlere dönüştü. Tepesi atan kadınlar her şeyi kırıp döküyor, fiyatları düşürmeyen satıcıları pataklıyorlardı.
Tercih edilmemesine rağmen, liseler ısrarla imam hatibe dönüştürülüyor ya da yenileri açılıyor. Bunun siyasetini yapanların acaba kaçı çocuğunu bu imam hatiplerde veya meslek liselerinde gönderiyor?
Eğitimdeki değişiklikler ne bilgisizliğin ne de plansızlığın ürünüdür. Tam tersine başkanlık sistemi ve onun ‘yeni Türkiye’sinin ihtiyacı olan itaatkar nesiller yetiştirmek hedefinin ürünüdür.
Diyarbakır’da barış için el ele tutuşan kadınlar tarihe bir not düşüyor. Buradan yükselen ses kadınların en zor koşullarda bile barışı kazanmak için mücadele etmekten geri durmayacağını öğretiyor.
Bütün dünyada savaş çığırtkanlığının yayıldığı, bölgemizde yıllardır devam eden savaşlarda büyük acıların yaşandığı günleri kadınların yakın tarihte verdikleri barış mücadeleleri ile hatırlayalım.
Elbet bir gün adalet yerini bulacak. Biz kazanacağız! Vicdan ve adalet diye bağıran analarımızın, kadınların direnci kazandıracak!
‘Filmin adı (Insyriated) Türkçeye ‘Hayatın İçinde’ olarak çevrilmiş. Ama izleyince göreceksiniz ki anlatılan daha çok, aslında ölüm demek olan savaşın içinde yaşamak!’
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.