SİBAŞ İŞÇİSİ ELİF: Her şeyden korkardım, cesaret buldum
Sendikalaştıkları için işten atılan Sibaş işçilerinden Elif’in direnişle birlikte değişen yaşamı: ‘İnandığım hiçbir şeyden vazgeçmeyeceğim. Her şeyden korkan biriyken cesaretim yerine geldi.’

Elif’i bir sene önce Söke’nin Akçakonak köyündeki Sibaş fabrikasında sendikalaşma nedeniyle başlayan direnişte tanıdım. Yine bir 1 Mayıs öncesi, çoğu kadın olan Sibaş işçilerinin mücadelesini konuşmak ve 1 Mayıs mesajlarını almak için yine Sibaş işçisi olan Dilan’ın evinde buluşmuştuk. Hep güler yüzlüydü. Çocuklarıyla birlikte her gün direniş çadırındaki yerini alırdı.

Bu yıl Dilan’la birlikte ilk kez 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü eylemine de katıldı. “İlk defa topluluğa konuştum, elim ayağım titredi” diye anlattı heyecanını. “Ama heyecanıma rağmen döktürdüm” dedi, gülüştük...

Elif'le yine Dilan’ın evinde buluştuk. Evde defne yaprağı ayıklıyormuş, çağırınca geldi hemen. Bu kez de hayatını “döktürdü.” O anlattı ben de yazdım; işte Sibaş direnişçisi Elif Akçanerik’in yaşam öyküsü...

İKİ METRE ŞALVARLA YEVMİYECİLİĞE

Ben doğma büyüme buralıyım, Aydın’ın Söke ilçesine bağlı Akçakonak köyündenim. Babama Yörük Süleyman, anneme de Kürt Fatma derler. Yani melezim. Dört kardeşiz; üç kız bir erkek. Babam çobandı, kendi keçilerimiz vardı. Ailemin durumu çok iyi değildi ama akşamları annemin hepimizi bir sofranın başına toplaması yeterdi bize. Yokluk vardı ama mutluyduk. Sokak lambasının altında yatsı ezanına kadar oynar, sonra da annemin anlattığı masallarla uyurduk.
Orta okuldan sonra liseye gidemedim. Çok istedim ama olmadı, çalışmaya başladım. Annemin arkasından iki metre şalvar giyip çapaya, kekiğe, pamuğa yevmiyeci olarak gittim.

SİBAŞ İÇİN HERKES CAN ATIYORDU

Sonra Sibaş fabrikası kuruldu köyümüze, herkes can atıyor... Ben de belki on kez form verdim. 17 yaşındaydım beni çağırdıklarında, ama nasıl sevindim! Abim askerdeydi, evime bakacağımın sevinci oldu bende. Çok sevindim, ama bu iş başkaymış. Nasıl zor bir iş, yarış atı gibi yarıştırıyorlar insanı. Diğer arkadaşlarından az yaparsan odaya çekip genç yaşlı fark etmiyor, hakaret ediyorlar.

YÖRÜK SÜLO’NUN KIZI NİŞAN BOZDU DEMESİNLER...
Öyle böyle derken 18 yaşında görücüler çalmaya başladı babamın kapısını. Ben gelen oldu mu nenemin oraya kaçıyordum. Nereye kaçacaksam!..
Bir gün Didim’den geldiler, belki kaderim iyi olur dedim ama işte o gün başladı kötü kaderim. Hiç tanımıyorum gelenleri, sadece bir kere gördüm. İsmini sordum Kader dediler. Adı Kader olacağına kaderi kader olsaymış keşke. Bir iki ay sonra nişanlandık. Nişanlıyken bir kere nişanımız bozuldu. Bir sürü insan araya girdi, düzelir deyip özür dilediler. Keşke hiç takmasaydım bir daha o yüzüğü parmağıma, ama oldu artık. “Aman Yörük Sülo’nun kızı nişan bozmuş demesinler...” Şimdiki aklım olsa kim ne demiş umursamazdım. Cahillik miydi benimki, yoksa kabuğumuzun dışına çıkamadığımızdan mı bilmiyorum. Ama yaşım 19’du inandık, evlendik. Eşim Kader, kaderi batsın, bir ay iyiydi, sonra çocuğum olacağını öğrendim. Korktum, kendim daha çocuğum. Kader 1 ay çalışıyor 4 ay benimle evde oturuyor.
DÖNÜM NOKTASI

20 yaşında anne oldum. Ama bir görseniz dünya tatlısı bir bebek. Kucağıma alınca unuttum sıkıntıları. Adam çalışmıyor, ağzı o kadar bozuk ki hepsini anlatsam kitap olur... Bir gece kızım Irmak ateşlendi, yalvardım hastaneye diye, “Hasta etmeseydin” deyip yattı uyudu. Cahilim işte komşunun kapısını çal demi, rezil et onu. Yapamadım işte...
Bazen ailemin yanına getirirdi beni, bazen bir hafta, bazen bir ay sonra almaya gelirdi. En son bıraktığında üç ay sonra geldi. Adam gibi bir işe girene kadar gitmeyeceğim dedim. Ben babamın evindeyken eve başka bir kadın getirmiş. Adam keyfinde...
Kader’in ailesi ona bir tamirci atölyesi açmış, sonra da beni almaya geldi, çok sevindim. Ama Allah kimseyi çıktığı kapıya muhtaç etmesin, çok zor. Hiç nazlanmadan tamam dedim. Ama anneme “Kızın giysileri kalsın, gidiyoruz ama geleceğimiz yer yine burası” dedim içime doğmuş gibi. Kader temelli zıvanadan çıkmış, baktım bu adam bir baltaya sap olamaz.
Irmak’ın bir kardeşi olsun istedim. Şimdi siz “Bu ne cesaret; hem içkici, hovarda, sorumsuz bir adam, hem de çocuk istiyorsun” diyeceksiniz. Ama öyle değil, ben Kader’den ayrılacağımı bildiğim için kızım tek başına kalmasın, bir kardeşi olsun, bana bir şey olursa birbirlerine sahip çıksınlar dedim. Allah sesimi duydu, hamile olduğumu öğrendim.
Tabii Kader bunu öğrenince geceleri eve gelmemeye başladı. Telefonunda sevgilisiyle mesajlarını yakaladım. İnkar etmedi; utanmadan onu sevdiğini anlattı. Gururum yok oldu. Ben utandım dinlemekten, o utanmadı anlatmaktan.
Bir erkek çocuğum olsun, kız kardeşine sahip çıksın diye çok istedim. 6 aylık hamileyken oğlum olacağını öğrendim. Kader iyice zıvanadan çıkmıştı, bende zaten uyku filan yok. Bir gün sabah 6’da çıktı geldi, zil zurna sarhoş, sevgilisiyle kavga etmiş, benle tartışmaya başladı. Tuttu saçlarımdan, 5-6 cm et doğrama tahtasıyla hiç acımadan vurmaya başladı. Irmak uykudan uyandı. Elleriyle kulaklarını kapattı yavrum. Hiç gözümün önümden gitmiyor o çığlıkları, ağlaması. Bir elimle karnımı koruyorum tahta karnıma gelmesin diye, bir elimle de Irmak’ı.
Bana “Bir saate evi terk et” deyip gitti. Komşularım bana kapı açmadı. Irmak’la birlikte hastaneye gittim. Polisi arayamıyorum, utanıyorum.
O gece o kadar dayağa rağmen şükürler olsun bebeğe bir şey olmadı. Hastaneye yatırdılar. Şikayetçi oldum. Aileme teslim ettiler beni. Çıktığım gibi de boşanma davası açtım. Benim için dönüm noktasıydı artık. Oğlum baba kapısında dünyaya geldi. Çok zordu. Ama utanmadım çünkü utanacak bir şey yapmadım.

TEKRAR ŞİBAŞ VE SENDİKALAŞMA

Oğlum Süleyman daha 40 günlükken anneme bırakıp Sibaş’a gittim yevmiyeci olarak. Yedi aylık olduğunda da Sibaş’a sigortalı olarak girdim. Ailem çok destek oldu. Abim babalık yaptı. Her şeyin üstesinden geldim, şimdi sıra Sibaş’ta, onunla da baş edeceğiz.
Sibaş’a ikinci girişimde de değişen pek bir şey yoktu. Kötü çalışma koşulları, uzun mesailer, düşük maaş... Üç buçuk yıl çalıştım, arkadaşlar sendika gelsin dediler fabrikaya. Aklıma yattı, tamam dedim. 2018 Ocak’ta Tek Gıda-İş Sendikasında örgütlendik. 2018 Şubat ayında yetki belgemizi aldık. Ne kadar kısa bir süre değil mi? Örgütlendiğimizi duyan Sibaş, 8 arkadaşımızı işten attı bize gözdağı vermek için. Ama pes etmedik, arkadaşlarımıza, davamıza sahip çıktık. Arkadaşlarımızdan zorla e-devlet şifreleri istendi, vermeyince tazminatsız işten çıkarttılar. Bu da korkutmadı gözümüzü, daha da kenetlendik. “Açlıktan ölmeyiz, biz bu yoldan dönmeyiz” dedik. 14 Aralık 2018’e kadar 80 arkadaş işten atıldı. Bu arada fabrika önünde basın açıklaması yaptık. Çevik kuvvet, sivil polis, jandarma... hepsi geldi. Biz işçiyiz, emekçiyiz, hakkımızı arıyoruz. Ama sadece 10 dakika konuşturup dağıttılar, OHAL var dediler.

SESİMİZİ ÇOĞALTTIK

Arkadaşlarla “direnelim” dedik. Sendikaya üye olduğumuz için başka fabrikalar bizi işe almıyor; sanki hırsızlık yapmışız. Biz devletin bize verdiği hakkı kullandık. Sibaş makineleşmeye geçtiği için bizi işten çıkarttığını söylüyor. Bütün usta elemanları işten çıkardı, yerine taşeron işçi aldı.
21 Aralık 2018’de Sibaş karşısına çadırımızı kurduk. Yağmur, çamur, soğuk demeden direniyoruz. Direniş çadırımıza gelen ziyaretçiler çoğaldı, sesimizi çoğalttık. Mücadelemizi direnişteki diğer işçilerle paylaştık. Birlik, güven ve örgütlülük her şeyin başıymış.
Hakkımız olan işimize sendikamızla geri dönünceye kadar da asla vazgeçmeyeceğiz. Ben çocuklarım için ve bütün işçi sınıfının çocukları için mücadele veriyorum, veriyoruz. İnandığım hiçbir şeyden vazgeçmedim. Her şeyden korkan biriyken, cesaretim yerine geldi bu direnişle.

İlgili haberler
SİBAŞ işçilerinden çağrı: Korkmayın, örgütlenin!

Sendikalaştıkları için işten atılan SİBAŞ işçilerinin evine misafir olduk. Gelin mücadelelerini, yaş...

Sendikalaştıkları için işten atılan SİBAŞ işçileri...

Sendikalaştıkları için işten atılan ve direniş başlatan SİBAŞ işçileri herkesin desteğini bekliyor....

SİBAŞ işçisi kadınlar fırtınaya yelken açtılar

Sendikalaştıkları için işten atılan SİBAŞ işçisi kadın işçiler yazdıkları mektuplarla mücadelelerini...