
İÇİMİZDEN BİRİ

‘Evime gelir gelmez ilk iş eşimden dayak yedim.’ Asiye’ye atılan son dayak bu olmuş. Hiçbir barbarlık, ondaki azim ve dirençten daha güçlü değilmiş çünkü.

Babası istemediği için okuyayamış, kocası istemediği için çalışamamış. Kendi deyimiyle çocukları bir noktaya getirdikten sonra, “Artık kabuğumu kırmalıyım” diyerek çalışmaya başlamış.

‘Çocuğunu erken evlendirmesin kimse. Ne olacak evlenince, başı göğe mi değecek? Diyelim evlendirdi devlet el koysun çocuğa. Baba, baba olsa; ana, ana olsa vermez yavrusunu o yaşta el kapısına.’

Nisan ayı deyince, ister istemez yüreğimize serpilen ‘bahar coşkusu’ndan nasibini almayanımız yoktur umarım. Hele de içimizden birinin, Gülperi Teyzemizin o eşsiz yaşama sevincine tanık oldukça...

Türkiye’de tek kadın taş işleme ustası Aylin Sarı. Sarı bu sanatla ilgilenmeye başladığında insanların alay konusu olmuş, ama vazgeçmemiş.

Ressam Gönül Şen Menzel’i tanır mıydınız? Gökkuşağı tadında resimler yapan, sadece tuvallere değil çevresindeki insanlara da doğanın her bir rengini anlatma telaşında olan özgün ve üretken sanatçıyı?

Bazı kadınlar yaşlandıkça, binyıllık bir ağaç gibi köklerini derine, çok derine salarlar. Derinlerde gelişip yayılan köklerinden süzdükleri bilgi, binlerce yıllık toprağın deneyimidir.

Bardaklarımızda bekleyen yarım kalan çaylar, etraftaki her şey gibi sessiz, mahzun dinliyor Gülsüm’ü... O ise, odanın her köşesinde, yavrusundan bir iz bulma telaşıyla devam ediyor sözlerine.

‘Devlet, bakanlıklar kadınlara sahip çıkmadığı için, o kadar kadın hiç yok yere cinayete kurban gitti. Artık bunlar yaşanmasın, kadınlar kendilerini yalnız hissetmesin!’

O ‘mazbut’, o ‘nezih’, o temiz ailelerin yaşadığı mahalleler (ve köyler), bugünden geriye bakıldığında ne kadar ‘insancıl’ görülürse görülsün koca bir ikiyüzlülüğün üzerinde yükseliyordu.

Kendisi gibi engelli olanlara sesleniyor Bilgin: “Benim gibi engelli olanlar kendilerini eve kapatıp hayata küsmesinler, hayata pozitif baksınlar. Çünkü ben pozitif bakıyorum”

Geçim sıkıntısı artıyor. Siz de etrafınızda 40 yaşın üzerinde, daha önce hiç çalışmamış ev kadınlarının iş aradığına şahit olmuşsunuzdur. Kadınlar çalışma yaşamına giriyor. Ama hangi koşullarda?

Vahşi bir biçimde kocası tarafından katledilmeye çalışan Kader’in, içinden güçlenerek çıktığı hikayesini dinlemeye ne dersiniz?

Ekmek ve Gül, Zeynep’i benim kalbimde durduğu yerden alıp sahiplenecek, kalpte kalbe ulaştırıp çoğaltabilecek bir mecra; bu yüzden Ekmek ve Gül’ün sevgili kadın okuru, Zeynep’i size emanet ediyorum.

13 yaşında oturmuş Gülsen tezgahın başına, şimdi 40’ında. Artık çocuk değil, haklarını bilen bir işçi kadın. ‘Örgütlü bir kadın dalgalı denizde nasıl hareket edeceğini bilir’ diyor...

Kokina çiçeği tezgahlarda yerini aldı. Peki bu çiçeğin güzel görüntüsünün ardındaki zorluğu biliyor musunuz? Roman kadınların emeğiyle tezgahlara gelen kokinayı Çiçekçi Selda anlatıyor.

Bu hikaye Zeynep’in ve Zeynep gibi hayata tutunan kadınların yeniden doğuş hikayesi. 24 bıçak darbesine rağmen ölümü, şiddeti, kocayı alt edişin hikayesi...

Ama Gönül… Ah Gönül abla… O hastane odasını nasıl da genişletip hayatın kendisini o odanın ortasına getirip bırakmıştın sen…

30 yaşına vardığında yaşadığı hayatı hak etmediğini fark eden Sakine, kocasına çocukluğundan beri bağlı iplerini kendi ellerine alır.

Yayla yolunda, at sırtında, belinde silahı kadınların önündedir yeri. Köy meydanında, alınan her kararda kabul edilir sözü. Doğum yaptırmak için de koşulur Gevri Kadın’a, dikişe de, baş ağrısında da..
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.