Züleyha ve ailesinin yoksulluk sınırı altındaki yaşam mücadelesi
Züleyha’nın eşi 7 bin 500 lira emekli maaşı alıyor, asgari ücretle çalışmaya devam ediyor. Bir çocuğu fabrikada, kendisi de gündelikçi olarak evlere gidiyor. Evde 3 kişi çalıştığı halde geçim olmuyor.

“Kızım 37 numara ayakkabı giyiyor, ben 38. Kızımın ayakkabısını giydiğim için sıkıyor. Çocuklara ‘rahat’ diyorum ama değil, temizliğe gittiğim evlere çok yürüyorum, ayağıma vuruyor.”

“Küçük oğlumu askere gönderdim. Göndermeden önce kıyafet baktık, çok pahalıydı. İnce bir hırkayla gitti askere.”

Bu cümlelerin sahibi 49 yaşındaki Züleyha. Tokat’tan İzmir’e, oradan Ankara’ya, son olarak da İstanbul’a uzanan bir hikayesi var. Türkiye’de sayıları 1 milyonu aşkın olan ev işçisi kadınlardan biri. Göç hikayesini “Nerede iş bulduysak oraya göç ettik eşimle” diye anlatıyor. Züleyha’nın anlattıkları çok çarpıcı ve milyonlarca işçi ve emekçinin yaşadıklarının benzeri, özeti.

Züleyha’yla Başakşehir Boğazköy’deki evinde buluşuyoruz. 20 yıldır ev temizliğine giden Züleyha hep sigortasız, güvencesiz işlerde çalışmış. Haftada 5 eve temizliğe giden Züleyha, günlük 400 TL yevmiye aldığını söylüyor. Züleyha, yeni emekli olan eşinin de çalışmak zorunda kaldığını anlatarak “Emekli maaşı da 7 bin 500 TL. Çocuk askere gitti. 7 bin 500 TL’ye nasıl geçinelim?” diye soruyor.

‘BAZEN AKŞAM 8-9’DA ÇIKIYORSUN’

Gittiği evlerde yaşadığı sorunlar karşısında hakkını arayamadığını dile getiriyor Züleyha.

Örnek veriyor, "Normalde sabah 8’de başlayıp 5-6 gibi çıkmam gerekiyor ama bazen akşam 8-9’da çıkıyoruz. Ancak aynı parayı alıyoruz ve aç karnına yoruluyoruz” diyerek gün boyu yemek bile yiyemediğini anlatıyor.

‘KİMSE AÇ MISIN DİYE SORMUYOR’

Bu topraklarda eve gelen yedi kat yabancıya dahi yemek ikram etmek adettendir. Peki ev işleri ve bakım hizmeti gibi işler için eve gelenler? Evlere işçi olarak gittiğine dikkat çeken Züleyha, normal koşullarda bir öğün yemeğin lütuf değil hakkı olduğunu vurguluyor. Buna karşın yüz yüze kaldığı gerçeği şöyle anlatıyor:

“Sabahın köründe gidiyorum. Kendilerine güzel güzel kahvaltı hazırlıyorlar ancak ben doğru düzgün kahvaltı bile yapmıyorum. O koku gelirken çalışmak çok zor. Bayılma derecesine geldiğimde bile ‘Aç mısın?’ diye sormuyorlar. Evimden getirdiğim yemeği bile fare gibi korka korka bir yerde tıkıştırıyorum ağzıma.”

‘DOKTOR EV TEMİZLİĞİNİ ÖNERMEDİ’

Temizlik sırasında gün boyu kimyasal maddelere maruz kaldığını, açlıkla da birleşince mide bulantısı, baş dönmesi gibi sorunlar yaşadığını ifade eden Züleyha, sağlık sorunları nedeniyle doktorun ev temizliği önermediğini söylüyor ve devam ediyor:

“Akciğerimde kist var, böbreklerimde sorun var. Üç defa anjiyo oldum. Gittiğim bir ev 6. katta. Düşersem ya ölüp kurtulacağım; ya sakat kalıp sürüneceğim ama çalışmaya da mecburum."

YEVMİYE YERİNE KIRIK BAZA, YIRTIK KIYAFET
Ağır çalışma koşullarına karşın geçim sağlamakta zorlandığını anlatan Züleyha, yaşadığı bir olayı anlatıyor:
“Temizliğe başladığım ilk dönemlerde çocuklarım yerde yatıyordu. Gittiğim bir evde eski kırık dökük baza vardı, ben zannettim bazayı atacağı için bana verecek. O gün ki yevmiyeme saymış meğer kırık bazayı. Çöpe atacağı bazayı ihtiyacım var diye yevmiyeme saymış."
Bir başka seferde yaşadığı örneği ise şöyle anlatıyor:
“Yırtılmış kıyafetleri, çamaşır suyuyla lekelenmiş kıyafetleri doldurmuş, saçını boyadığı fırçayla beraber poşete koymuş. Bunları al, ‘Eşim gelince paranı vereceğim’ dedi. Poşetleri elime verdi. Hevesle çalışıyorum ki parayı alınca kızın kitaplarını alırım. Kadın sosyete, zengin, şıkır şıkır giyiniyor. Kızımın ihtiyacı olursa seçer ona da koyarım diyordum. Eve gidince poşetleri tek tek açtım. Bana layık gördükleri kıyafetleri görünce oturdum ağladım. İnsan bu kadar mı vicdanını kaybeder? Çöpe attım kıyafetleri… 2-3 gün geçti, çocuk üniversiteye gidecek; paramı göndermesi için yazdım ama göndermedi, kıyafetlere saydı.”
HER GÜN TACİZ KORKUSU İLE…

Ev işçisi kadınlar için başka bir tedirginlik ise ev ya da ofis gibi kapalı ortamlarda yalnız çalışmanın yarattığı taciz korkusu. Züleyha, bu endişeyi biraz da olsa gidermek için eğer evde kimse yoksa girdiği anda kapıyı kilitlediğini söylüyor. Kendisi yaşamamış ancak sık sık ev işçisi kadınların maruz kaldığı tacizleri duyduğu için sürekli endişeli.

‘ÜNİVERSİTE MEZUNUSUN, ÇALIŞAMAYIZ’

Züleyha'nın iki oğlu, bir kızı var. Anaokulu öğretmeni kızı uzun zamandır işsiz. İki defa KPSS’ye girmiş, iyi puan almasına rağmen ataması yapılmamış:

“İş başvurusu için CV’sini gönderince kimse almıyor. Fabrikalara başvurdu ‘Üniversite mezunusun, biz seninle çalışamayız’ diyorlar. Part-time işlerde çalıştı, çocuk baktı, benimle ev temizliklerine gitti. Sırf bize yük olmamak için sigortasız işlerde çalıştı. Geçen büyük oğlumla bir fabrikaya gitti. Oğlumu almışlar, kızımı almamışlar. İş bulamayınca anaokulu öğretmenliğinden soğudu, tekrar üniversiteye hazırlandı, iç mimarlık kazandı. 29 yaşında, hâlâ bir düzen kuramadı.”

‘İNCE BİR HIRKAYLA GİTTİ OĞLUM ASKERE’

Bir oğlu yeni askere giden Züleyha’nın diğer oğlu ise bir hafta önce fabrikada asgari ücretle işe girmiş:

“Kız arkadaşın var mı, diye sorunca ‘Anne ben kendime zor yetiyorum, arkadaşımı kafeye götürsem eve nasıl katkı sunacağım’ diyor. Cebinde 5 kuruş kalmıyor, çocuk ne yapsın!”

Züleyha’nın askere giden küçük oğlu da içine dert olmuş. Kışlık alamadığını anlatan Züleyha, “O kadar pahalı ki kıyafetler sadece baktım. İnce bir hırkayla gitti benim oğlum askere” diyor.

“Kendine alışveriş yaptın mı?” diye sorduğumuzda ise “En son ne zaman aldım hatırlamıyorum. Çocukların gözü kalmasın, kimseye özenmesinler diye önceliğimiz onlar oldu. Mesela eşim çocuklarımın ayakkabılarını giyiyor. Yıllardır kendine yeni bir şey almadı. Ben de öyleyim. Kızımın kıyafetlerini, ayakkabılarını giyiniyorum. Kızımın ayakları 37 numara. Ben 38 numara giyiyorum, sıkıyor. Çocuklara ‘rahatım’ diyorum ama rahat değil. Çünkü temizliğe gittiğim evlere çok yürüyorum. Ayağıma vuruyor ama mecburum.”

‘KREDİ KARTLARIYLA DÖNDÜRÜYORUZ, FATURADAN KORKUYORUZ’
Evde kimsenin cebinde 1 lira bile olmadığını söyleyen Züleyha “Hepsi kredi kartlarıyla hayatını sürdürüyor. Oradan alıyorsun, oraya yatırıyorsun. Aldığımız parayı önce kredi borçlarına yatırıyoruz. O şekilde devridaim yapıyoruz” diyor.
Ev kredisine aylık 5 bin TL ödediklerini söyleyen Züleyha, “Yüksek olmamasına rağmen çok zorlanıyoruz. Bu ay su 800 TL geldi. Elektrik 900 TL. Doğal gaz gelmiş 400 TL. Daha kombiyi açmadık. Bu ay ne kadar gelecek bilmiyorum, faturalardan korkuyoruz. Verdiğimiz paraya da ısınamıyoruz, battaniyelerle, titreyerek evde oturuyoruz” diyor.
‘KIRMIZI ET ARTIK HAYALLERİMİZİ SÜSLÜYOR’

“Önceden aldığımız paranın bir değeri vardı” diyen Züleyha, yağmur gibi gelen zamlar karşısında hiçbir şeye para yetiremez hale geldiklerini ifade ediyor:

“Şimdi bir milyarla pazara da gitsem, en ucuz markete de gitsem temizlik malzemesi alıyorsam kuru gıda alamıyorum, kuru gıda alsam temizlik malzemesi alamıyorum. Kırmızı et sadece hayallerimizi süslüyor. Tavuğu eskiden yemezdik, şimdi tavuk alacak gücümüz bile yok.”

Eskiden meyve, sebzeyi poşet poşet aldıklarını söyleyen Züleyha, “En az 5 kilo mandalina alırdım, artık alamıyorum. Meyveyi de taneyle alıyoruz. Bir tane maydanoz 15 TL, ot bile alamıyorsun” diye anlatıyor.

Sağlıklı beslenemediklerine dikkat çeken Züleyha, “O yüzden sürekli hasta oluyoruz. Şu an tam mevsimi ancak ıspanağın bile kilosu 50 TL. Şu pahalı, bu pahalı diyorsun, eve geliyorsun elinde hiçbir şey yok. Bu sefer ne yemek yapacağım diye düşünüyorum. Bir kutu peynir 300 TL olmuş, onu da unuttuk. Kahvaltı lüks oldu. Zeytin 200 TL. Çeşit çeşit kahvaltılar kalmadı. Eskiden 6-7 çeşit reçel yapardım şimdi onu da yapamıyorum. Yaşıyoruz ama nasıl? Vitaminsiz, gıdasız…”

‘GEÇEN YIL TAKSİTİNİ ÖDEDİM, BU YIL BOŞ KALDI’

Geçtiğimiz yıllarda 50-60 kavanoz menemen, salamura yaptığını söyleyen Züleyha, “Benim kurtarıcımdı, makarnaya sos olarak kullanıyordum, menemen yapıyordum. Bu sene 15 kavanoz yaptım. Fiyat düşsün diye bekledik, bekledikçe fiyatlar çıktı” diyor.

Geçen sene aldığı derin dondurucunun yıl boyu taksitini ödediğini anlatan Züleyha “Çok özenerek aldım, taksitleri yeni bitti. Bu sene derin dondurucunun fişini çektim, dolduramadım, bomboş. Boşuna elektrik yakmasın dedim” diye özetliyor durumu.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

İlgili haberler
Şiddetin karşısında kadınlar yoksulluğa terk

İsimleri aynı, yaşamları benzer üç kadının Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğine başvuruyor, Türkiye’de...

EMEP: Yoksulluğa, şiddete, sömürüye, savaşa karşı...

EMEP’in 25 Kasım açıklamasında iktidarın baskısı, sömürü düzenine ve kazanılmış haklara yönelimine k...

Özak’ta grev yasak, TOMA, gaz ve gözaltı serbest

Özak tekstil işçilerinin direnişi 15. gününde sürerken jandarma işçilere bir kez daha müdahale etti....