Son yıllarda pandemi, ekonomik kriz ve ağır çalışma koşullarının yarattığı buhranla yurt dışında yaşama isteği tıp öğrencilerinde de arttı. Öğrencilerin mesleki motivasyonu sadece yurt dışında yaşamaya yönelik dil öğrenmeye dönmeye başladı. Böylesi bir dönemde Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Doğa tıp öğrencilerinin yaşadığı kaygıyı anlatıyor.
Doktorluğun prestiji yüksek bir meslek olması ve “yüksek puanının boşa gitmemesi” sebepleriyle ailesi ve öğretmenleri tarafından Tıp bölümüne yönlendirilmiş Doğa. Tüm bunlara rağmen severek ve isteyerek seçmiş bölümünü. Ama mesleği seçerken beklentileri, okuduğu dört yılın sonunda aynı kalmamış: “Şiddet vakaları, intiharlar, mobbing, özlük haklarının verilmemesi, çok uzun çalışma saatlerinden dolayı yaşanan burn-uplar… Bunların hiçbirinden o zaman haberim yoktu. Birçok hakkımız gasbedildi. Özellikle pandemi sürecinde çok fazla emeğimiz sömürüldü. Karşılığını alamadığımız çok fazla fedakarlıklar yapmak durumunda kaldık ve bu fedakarlıkların hepsi mesleğimizin kutsallığına verilip asılsızlaştırıldı. Ama bizler kutsal canlılar değil insanız, bunun da görülmesi gerekiyordu en başından.”
HAYALLER HAYATLAR…
Okuduğu bölümün çok zor olduğunu, buna karşın mezun olduklarında insanca koşullarda çalışamayacaklarını, 36 saate dayanan nöbet sürelerinin ardından mesaiye giden arkadaşlarının olduğunu belirtti.
‘BURADA KALMAK BENİM İÇİN HER GEÇEN GÜN ZORLAŞACAK’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yurt dışında insanca yaşama koşullarında çalışmak isteyen doktorlara ve doktor adaylarına yönelik “gidiyorlarsa gitsinler” söyleminin kendisine nasıl hissettirdiğini şu sözlerle anlatıyor: “Bana, burada kaldıkça, hiçbir zaman kazanamayacağımı ve sürgün edilmiş, terk edilmiş hissettirdi. Çok fazla öfke duydum. Onlar beni hep hor görecekler, hiçbir zaman yaptıklarımın karşılığını vermeyecekler. Dolayısıyla burada kalmak benim için her geçen gün zorlaşacak.”
Zaten oldukça zor bir yolda yürüdüklerini söyleyen Doğa, politik olarak da büyük bir baskı hissettiklerinden bahsediyor ama tüm bunlara rağmen “Ben ki burada kalmak, ülkemde hizmet vermek istiyorum, beni yetiştirmiş topraklara bir şeyleri geri döndürmek istiyorum” diyor.
ÖĞRENCİLER YURT DIŞINA GİTMEK İÇİN ÇALIŞIYOR
Mesleğini psikiyatrist olarak Türkiye’de icra etmek istediğini belirtirken, ne yazık ki bu meslek aşkının zamanla köreltildiğini söylüyor. Hemen yanımızdaki üniversite kütüphanesini göstererek “Şu kütüphanede benim yüzlerce arkadaşım şu an ders çalışıyorlar ama umutsuzlar. Neden çalıştıklarını sorduğumda çoğu yurtdışına gideceğini söylüyor, yurtdışını kurtuluş olarak görüyorlar. Burada kalmayı ceza olarak görüyorlar. Umutlarını oraya bağlamışlar ve hayatlarına bu motivasyonla devam ediyorlar. Türkiye’de kalan ya da yabancı dili olmayan arkadaşlarımın çoğunun yüzünde büyük bir çaresizlik büyük bir ne yapacağını bilmezlik okuyorum” diye konuşuyor.
Her ne kadar mesleki alanda ve siyasi atmosferde çok büyük zorluklarla ve adaletsizliklerle karşılaşsalar da hala mücadele edebileceklerini ve yalnız olmayacaklarını düşündüğünü de ekliyor. Mesleki alanda, özel sektör veya başka alanların hiyerarşisi olsun, kadınların üzerine büyük bir yük konmasına rağmen ses çıkarmalarının, destek bulmalarının, karşı durmalarının mümkün olmayabildiğini anlatıyor. Asistanlığa girdiklerinde, üstleri ve hocalarıyla yaşadıklarının bazen çok farklı ve iğrenç boyutlara ulaştığını, bunun haberlerini duyduğunu söylerken kendi okulunda böyle bir şiddete maruz kalmadığını bu konuda şanslı hissettiğini vurguluyor.
CİHAZ EKSİĞİ, ARTAN STRES…
Çalışma hayatlarında yaşadıkları sorunların yanında, eğitim alanlarının teknik yetersizlikleri de öğrenciler için büyük bir sorun teşkil ediyor. Hocalarının çok fazla özveride bulunduğunu, tüm kısıtlı imkanlara rağmen çoğunun doktor yetiştirmek misyonunda olduğunu söyleyen Doğa, Türkiye’deki tıp öğrencilerinin, yurt dışındakilere nazaran hastalarla daha erken dönemde iletişim kurduğunu, bunun da artı olarak daha deneyimli hekimler yetişmesine sebep olduğunu belirtiyor. ÇOMÜ Tıp Fakültesi özelinde ise teknik olanakların çok kısıtlı olduğunu vurguluyor; “Bizim nükleer tıp binamızda PET-CT cihazımız yok. Zaman zaman bazı malzemeleri tedarikte sıkıntılar yaşıyoruz. Bu birçok hastanede yaşanıyor Türkiye’de ama ben bunun biraz da çok fazla tıp fakültesinin açılıp niteliksiz eğitimin geniş kitlelere verilmesinin sonucu olduğunu düşünüyorum.”
YURDA ULAŞIM KOLAYLAŞTIRILSIN!
ÇOMÜ kampüsü içerisindeki imkanlardan bahsederken özellikle kendisinin de bir dönem kaldığı ve okul içinde ücra yerlerde konumlanan kız yurtlarına belli bir saatten sonra ulaşım olmadığı için kadın öğrencilerin, tekinsiz olduğunu düşündüğü bir yoldan yürümek zorunda bırakıldıklarına dair eleştirilerini dile getiriyor. Doğa, hiçbir şey yaşamasalar dahi geceleri o yolda yürümenin yeterince korkutucu olduğunu söylüyor.
HER ÖĞRENCİYE ÜCRETSİZ PSİKOLOJİK DESTEK!
Gelecek kaygısının, geleceğe dair belirsizliğin öğrenciler üzerindeki stresi arttırmasıyla birlikte Doğa, “Öğrenciler arasında psikiyatrik hastalıkların çok geniş çapta yayıldığını gözlemler oldum ve bence üniversitelerin birçok farklı alanda psikolojik ve psikiyatrik desteği ücretsiz olarak öğrencilere sağlaması gerektiğini düşünüyorum. Şehirlerin de keza kadınlara bunları sağlaması gerekiyor” diyor. Artık meslektaşlarının ve hemcinslerinin intihar haberlerini, öldürüldüklerini görmek istemediğini vurgulayan Doğa okul içerisinde verilebilecek psikiyatrik desteklerin birçok kişiye fayda sağlayacağını düşünüyor.
Fotoğraf: Unsplash
İlgili haberler
İşsizliğin yarattığı gerçeklik: ‘Sanat tarihi mezu...
Yirmi iki yaşındaki çağrı merkezi çalışanı Esra’nın hikayesi, hayalleri, beklentileri bugün Türkiye...
Tıp öğrencileri şiddete ve eşitsizliğe karşı aland...
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesinden kadın öğrencilerle 8 Mart’a giderken yaşadıkları sorunlar...
Tıp tarihinin unutturulan kadınları
Hak ettiği yere kavuşamayan ve hatta karşı eşitliğin dahi çok görüldüğü kimi kadınları, tıp tarihi p...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.