Savunmayı savunmak, kadınların haklarını da savunmaktır!
Avukat Devrim Avcı, çoklu baro tasarısının kadınları nasıl etkileyeceğini yazdı: ‘Savunmanın bağımsızlığını savunmak, biz kadınların da bağımsızlığını savunmaktır.’

Jet hızıyla Komisyondan geçen ve yine aynı hızla Meclis gündemine gelen bir kanun tasarısı var karşımızda: Çoklu baro tasarısı ile anılan Avukatlık kanununda dağişiklik yapılmasına dair kanun. Baro Başkanlarının karşı çıkmalarına, Ankara’ya yürümelerine, hemen her ilin adliyelerinde binlerce avukatın çeşitli eylemler yaparak karşı çıkmalarına rağmen, adeta inat ederek çıkarılmaya çalışılan bir kanun. 

Hemen her yetkinin tek parti ve tek adam iktidarına bağlandığı, bankaların yönetim kurullarına dahi kimlerin atandığının tek adam iktidarı tarafından belirlendiği, yasama organı ile, yürütme organı arasında mesafenin kalmadığı, yürütme ve yargı arasındaki ilişkinin fazlasıyla tartışılır olduğu, özetle günlük hayatımızda dahi her şeyin “tekleştiği” merkezileştiği, (biz kadınlara ise, kaç çocuk yapacağımıza kadar tembihlenerek hayatımıza yön verildiği) bir süreçte, her ilde TBB’ye bağlı tek bir baronun olmasının “demokratik olmadığını” savunarak böyle ucube bir kanun teklifini sunmak da sadece hukukçuların değil, halkın aklıyla alay etmek kanımca. Zira, yapılan sadece basit bir matematik hesabı ile 2000 üyeyi bulan baro kurulsun değil. Kurulacak olan bu baroların neye, nasıl hizmet ettirilmek istenmesi. Siyasi iktidardan bağımsız olan savunmanın “devlet” karşısında halkın hakkını nasıl savunulacağına dahi müdahale edilmek istenilmesi.

Avukatlık Kanunu’nun ilk maddesi, avukatlığı bir kamu hizmeti olarak tanımlar ve yargının kurucu unsurlarından bağımsız savunmayı serbestçe temsil ettiğine özellikle vurgu yapar. Sanırım burada en önemli nokta “bağımsız savunma” ve bunun serbestçe temsil edilmesidir. Yargı mekanizmasının iddia makamı olarak savcılık, bunun karşısında yer alan savunma ve karar verici olarak hüküm/hakimden oluşan üçlü ayağında avukatlık yani savunma şu anki yargılama sistemimizde “bağımsız” olarak addedilebilecek tek kurum kalmıştır.

HİÇBİR DÜZENLEME KADINLAR LEHİNE KULLANILMIYOR

Anayasa’nın 90. Maddesine göre, usulüne göre yürürlüğü konulmuş Milletlerarası sözleşmeler kanun hükmündedir. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalar ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır. Evet, yanlış okumadınız, bu Anayasal bir düzenleme. Ama, İstanbul Sözleşmesi denilince, hop oturup hop kalkan AKP Hükümeti, Sözleşmede yer alan hemen hiçbir düzenlemeyi kadınlar lehine uygulamıyor. Yine yargı da verdiği kararları ile, bu konuda siyasi iktidarın sözcüsü gibi davranmakta bir beis görmüyor, sözleşmenin hükümlerini uygulamakta sürekli geri adım atıyor. Son olarak Yargıtay’ın, “babacan tavır” gibi saçma sapan bir gerekçe ile bir cinsel taciz dosyasında sanığa verilen cezayı bozduğunu hatırlamak dahi gelinen vahim durum açısından yargının içler acısı halini ortaya koyuyor.

KADINLARIN HAK ARAMA MÜCADELESİNDE BAROLAR YANIMIZDAYDI

Dolayısıyla, yargı mekanizmasının bağımsız olmama niteliğinin yanına cinsiyetçi ve eril sisteminin de eklenmesinin ne anlama geldiğini ise, biz kadınlar hak arama yeri olarak gittiğimiz adliyelerde elimize tutuşturulan ama uygulanmayan tedbir kararları çantalarımızda öldürüldüğümüzde, cinsel saldırı davalarında sanık ceza alsın diye uğraşırken tüm hayatımızın, yaşam tarzımızın, giyim kuşamımızın tartışıldığı bir olaylar zinciri ile şaşkınlıkla kalıyoruz. Tüm bu “hak arama” mücadelesi içinde kadınların yanında olan kurumların başında ise Barolar gelmekte. Baroların kadın hakları merkezleri, adli yardım merkezleri tarafından takip edilmeyen davaların kapalı kapılar ardında nasıl sonuçlanabileceği ise bir bilinemez (ama tüm bu mekanizma içinde tahmin edilebilir). Şule Çet davasında kadın örgütlerinin, baroların müdahalesi bunun olumlu bir örneği olarak karşımızdadır.

Tüm bu cinsiyetçi eril, otoriter ve bağımlı mekanizmada, avukatın yargılama sürecindeki savunma işlevini özgürce ve bağımzıca yapabilmesi, savunma kurumu olak baroların bağımsız olarak işlevli olması halinde mümkündür. Çoklu baro kurulmasının yol açacağı birçok sorun Baro başkanları tarafından birçok kereler dile getirildi. Tüm bunların yanında, kadın hakları merkezi çalışmaları açısından, ücretsiz avukatlık desteği, adli yardım desteği gibi hizmetler açısından yargıda ve toplumsal alanda kadın hakları mücadelesi açısından geri adım atılacağı ortadadır. Siyasi iktidardan bağımsız olmayan savunmanın, kadına yönelik cinsel saldırı dosyasında, eleştirdiğimiz yargı tutumu ile beraber, kadının yaşam tarzını eleştirmeyeceği, bu davalarda hizmet vermek için çeşitli şartlar belirtmeyeceğinin garantisi ne olacaktır? Nafaka alacağı için dava açan kadının yanında siyasi iktidardan bağımsız olmayan bir baro nasıl duracaktır? Bu sorular çoğaltılabilir. Önemli olan nokta ise, savunmanın bağımsızlığının yargılama mekanizması açısından taşıdığı anlamın ne kadar vazgeçilemez olduğudur. Savunmanın bağımsızlığını savunmak, biz kadınların da bağımsızlığını savunmaktır.  

İlgili haberler
Kadın baro başkanları: Halkın sesi olmak için müca...

Ankara’ya yürüyen kadın baro başkanları, baroların seçim sisteminde yapılmak istenen değişikliğin te...

Baroların bağımsızlığına neden sahip çıkmalıyız?

‘Kadın ve çocukların bağımsız barolara ihtiyacı var! Baroların bağımsızlığı yok olursa, vatandaşa su...

‘Baroların yapısı değişirse kadınların başvuracağı...

Avukat İlke Işık: ‘Yarın bir siyasal müdahale ile baroların yapısını değiştirmeye kalkarlarsa kadınl...

Baroların bağımsızlığının tehdidi kadın ve çocukla...

Kadınlar ve çocuklarla ilgili raporlar hazırlayan, hukuksuzluklara karşı mücadele veren baroların ka...

GÜNÜN DİKKATİ: İstanbul Barosundan şiddet mağduru...

İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi, koronavirüs salgını sonrası ev içi şiddetin arttığını belirte...

TBB VE 79 barodan açıklama: Çocuğa şiddet ve istis...

Türkiye Barolar Birliği ve 79 baro, infaz yasa tasarısı hakkında açıklama yaptı: Çocuğa yönelik şidd...