Bizlere hukuk fakültelerinde kanunların önemini, hukukun üstünlüğünü anlatırlar; ileride buradan mezun olunca topluma yararlı hukukçular olalım diye. Daha ilk andan itibaren öğretilen en önemli konulardan biri de hâkimin verdiği kararlarda ‘toplumun adalet duygusunu’ zedelememesi ve ‘toplumun verilen karardan tatmin olması’ şartlarının aranmasıdır. Yani hukuk, kendi uygulayıcılarına görev olarak toplumun gözünde adaletin sağlanması şartını koşmaktadır.
Peki, teoride öğretilenler pratikte uygulanabilmekte midir? Verilen kararlar hukukun ve toplumun mantığına uygun mudur? 2015 yılının sonlarında 14 yaşındaki kızın başını taşla vurup bayıltan sonra ise tecavüz edip hamile bırakan birine ‘saygın tutum indirimi’ verilerek cezası 11 yıl 8 aya indirildi.
2014 yılında eşini sopalarla döverek öldüren ve müebbet istenen C. Eripek’e ‘taksirli ölüme neden olma’ suçundan verilen 4 yıllık ceza ‘Ben eşimi seviyordum’ sözleri üzerine ‘iyi hal’ indirimiyle 3 yıl 4 aya indirildi.
2012 yılındaki başka bir olayda ise üniversite öğrencisi kadına tecavüz eden iki sanık ‘duruşmadaki iyi halleri’ göz önünde tutularak ve ‘kravat taktıkları’ için iyi hal indiriminden dolayı 14’er yıl 2 şer ay hapis cezası aldılar.
Bunlar sadece birkaç örnek... Dahası çok biliyoruz, görüyoruz... Bu olaylardan yola çıkarak, hâkimlerin konu üzerinde verdiği kararlardan sonra acaba toplumun adalet duygusu sağlanmış mıdır? Eğer burada toplum dediğimiz yapı öncelikli olarak tecavüz ve cinsel saldırı suçuna maruz kalan kişilerse, kravat taktıkları için iyi hal indirimi alınan davada, üniversite öğrencisi kadının “Tecavüzcüler kravat taktı” diye iyi hal indirimi uygulayıp serbest bırakan hâkime “Benim vücudumdaki dikişlere ve iyileşmeyen darp izlerine baksın” demesi, aslında ‘sağlıklı’ bir toplumun olay üzerindeki genel düşüncesidir. Bu olaylarda verilen kararlardan sonra toplum vicdanı ve adaleti nasıl tatmin olabilecektir?
KADIN ERKEK EŞİT MİYDİ?
Bir başka konu ise kadın erkek eşitliğinin hukuk teorisinde ve pratikte verilen kararlarda çelişmesidir. Medeni Kanunda eğer kadın erkek eşitse o zaman verilen tüm hukuki kararlarda da bu eşitlik sağlanmalıdır.
Bazı örneklere bakacak olursak; 2014 yılında eşini öldüren zanlıya eşinin ‘tayt giymesinden dolayı tahrik indirimi’ verilerek cezası 6 yıl 3 ay a indirildi.
2010 yılında eşini boğarak öldüren kişiye “bana ‘sen artık erkek değilsin’ dedi, tahrik oldum” söylemlerinden dolayı ağır tahrik indirimi uygulanarak cezası 8 yıl 9 ay hapse düştü.
Görüldüğü üzere kadın ve erkeğin eşit olması gerektiği hukukumuzda verilen kararlarda ‘erkekliğime dokundu’ ibaresi bir tahrik indirimi olarak kullanılmaktayken, hiçbir verilmiş kararda “kadınlığıma dokundu” söylemi bulunmamakta ve indirim nedeni olarak kullanılmamaktadır. Ya da ‘bana sen kadın değilsin’ dedi diye bir erkeği öldürdükten sonra tahrik indirimi alınmamaktadır. Öldürülen erkeğin üzerindeki kıyafetlerden dolayı hiçbir kadın tahrik indirimi alamazken; öldürülen, tecavüz edilen kadınların etek, tayt giymesi tahrik unsuru sayılmaktadır. Bu söylemler ve sonucunda alınan tahrik indirimleri, yargının erkek egemen bir zihniyetle yönetildiğini göstermekte, yargının cinsiyetçi tarafını gözler önüne sermektedir.
Kadın erkek eşitliğine inanmayan ve böyle bir eşitliğin fıtratlarında olmadığını savunan bir cumhurbaşkanının olduğu, kadınların kahkaha atmasının istenmediği ve bir kadın olarak susulması gerektiğini düşünen zihniyetin egemen olduğu bir ülkede, kadın cinayeti davalarında cinsiyetçi söylemler gerekçe gösterilerek tahrik indirimine gidilmektedir.
Sonuç olarak, kadın davalarında verilen kararlarda toplumun adalet duygusu ön planda tutulmayarak iyi hal indirimleri ve erkek egemen cinsiyetçi söylemden dolayı tahrik indirimleri sıklıkla uygulanmakta, bu da kadınlara yönelik yeni cinayetlerin ve cinsel suçların önünü açmaktadır. En başını politikanın çektiği bu cinsiyetçi söylemler, kadın davalarından yargıya kadar her alanda kendine yer bulmaktadır. Burada yapılacak olan bu erkek egemen zihniyete boyun eğmemek, onu kabul etmemektir. Bu kararlar karşısında birlik olmaktır. Hukuk toplumun adalet duygusunu sağlamakla yükümlüdür ve halk bu davaları sahiplenir, sivil toplum kuruluşları, siyasi yapılanmalar aracılığıyla veya bireysel olarak tepkisini dile getirirse o zaman toplumun adaleti yargıya yansıyabilir, bu egemen cinsiyetçi düşünce yok edilebilir.
*Bu yazı Ekmek ve Gül Dergisi Şubat 2016 sayısından alınmıştır.
İlgili haberler
Nedir çektiğimiz 'iyi hal' ve 'haksız tahrik' indi...
Mahkeme, bir kadının giydiği taytı yine 'tahrik' kabul etti. Gelin, kadın cinayetlerini adeta teşvik...
Tecavüz davasında 'olağanüstü' adaletsizlik
Gebze'de yeniden görülen tecavüz davasında sanık avukatından kadını suçlayan korkunç bir savunma gel...
Yargı yine iyi hal indiriminin önünü açtı
Nazlı Ayan, evlenme teklifini kabul etmediği Hamit Tekin tarafından katledildi. Tekin ceza indirimi...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.