Kadın Çalışmaları Atölyesi’nde ne yaptık, neler konuştuk?
Antalya Olimpos’ta yapılan 2017 Gençlik Yaz Kampı’nda Kadın Çalışmaları Atölyesi’nde çalışma yürüten liseli, üniversiteli genç kadınlar pek çok meseleyi tartıştı.

Bu sene 15’incisi düzenlenen Gençlik Yaz Kampı, OHAL koşullarının bir yönetme biçimi olarak süreklileştirilmeye ve sıradanlaştırılmaya çalışıldığı bir dönemde gerçekleşti. KHK’ler ile yüz binlerce insanın ihraç edildiği, on binlercesinin gözaltına alındığı veya tutuklandığı bu hukuksuz süreçte kadınlar da yaşamlarının her alanında daha çok eşitsizlik, baskı ve şiddetle karşı karşıya kaldılar. Kadın kurumlarının bir gecede kapatıldığı, kadına yönelik şiddetin “Devletin bekası gibi daha önemli işlerle uğraşıldığı” bahanesiyle göz ardı edildiği, kadın cinayetlerinde “Teröristti, öldürdüm” savunmalarının duyulmaya başlandığı ve kadınların toplumsal hayatın dışına şiddet ve zorbalıkla itilmesinin önünün hepten açıldığı OHAL döneminde iş yerlerinden, liselerden ve üniversitelerden genç kadınlar olarak buluştuğumuz atölyemizde birçok konuda tartışmalar yürüttük.
Atölyemizin ilk oturumunda “Neoliberalizm ve Kadın” başlığı etrafında kadın emeği ve bedeni tartışmalarını gündemimize aldık. Tarihsel bir arka plan sunması açısından Osmanlı modernleşme dönemi ve Cumhuriyet dönemi kadın hareketlerini ve politikalarını incelediğimiz ilk kısımda kadınların toplumsal konumuna ilişkin politikaların değişimi ve bu değişimin nedenleri üzerinde durduk. İkinci kısımda, son 15 yıllık dönemde AKP iktidarı ile yükselen muhafazakarlık ve neoliberalizm ile kadınların bir yandan düşük ücretlerle esnek ve güvencesiz çalıştırılmasının diğer yandan aile-cemaat-tarikat bağlarıyla eve hapsedilmeye çalışılmasının bağlarını kurmaya ve bunun, kendisini yasalar, yönetmelikler, tasarılar ile üstü örtülü veya açık bir biçimde nasıl açığa çıkardığını inceledik. Bu noktada kadınların hem devletin yerine getirmediği hizmetleri sırtlanması hem de daha kötü koşullarda çalışmaya zorlanmasının sömürüyü nasıl bir boyuta taşıdığını konuştuk.

EŞİTLİK MÜCADELESİNDE SOVYETLER IŞIĞI
İkinci oturumda bu yıl 100. yıl dönümünü kutladığımız Ekim Devrimi’ni kadınlar cephesinden ele aldık. Çarlık dönemi Rusya’sında kadınların konumunu tartışarak başladığımız oturumda kadınların devrime katılımı ve sonraki süreçte elde edilen kazanımları üzerinde durduk. Kadınların üretime katılması ve beraberinde kadın emeğinin kalifiye hale getirilmesi, ev içi hizmetlerin kolektifleştirilmesi, kadın doğurganlığının tüm toplumun çıkarına planlanması ve örgütlenmesi, oy hakkı, boşanma hakkı ve ücretsiz bir hizmet olarak kürtaj hakkı gibi uygulamaların kadının kurtuluşu açısından nasıl toplumsal dönüşümleri sağladığını inceledik. Kadının üretim ilişkilerindeki konumu ile toplumsal yaşamdaki konumunu eşitlik temelinde örgütleyen Sovyetler Birliği’nin, bugünün tartışmalarına hâlâ ışık tuttuğundan bahsettik.


KADININ EZİLMİŞLİĞİ SORUNU VE KADIN HAREKETİNİN GELİŞİMİ
Son yıllarda dünyada yükselen kadın hareketini incelediğimiz üçüncü oturumumuzda ise kapitalizmin yarattığı ve her geçen gün artan sömürü, eşitsizlik ve şiddetin kadınlarda yarattığı hoşnutsuzluk ve öfkenin bu hareketlerin ortaya çıkışı ve gelişimi üzerindeki etkilerini konuştuk. Kapitalizmin bugün geldiği aşamada, geçmişte kadının ezilmişliğini sınıfsal bağlamından ayrı değerlendiren ve mücadelesini bu çizgiye oturtan hareketleri dahi artık bunu reddedemeyeceği bir noktaya getirdiğinden bahsettik. Kadın hareketinin işçi sınıfı hareketinin bir bileşeni olarak öneminden bahsettiğimiz son kısımda ise kadınların hak eşitliği, demokratik haklar ve acil talepleri etrafında birleşebileceği geniş platformlar kurmanın ihtiyacını tartıştık. Ancak bu noktada mücadeleyi hak eşitliği ile sınırlamayan ve kadının tam ve kesin kurtuluşunun altını çizen, başta işçiler olmak üzere emekçi kadınlara dayanan bir hareketin gerekliliğinde de hemfikir olduk.

KADIN YÖNELİK ŞİDDETİ ÇÖZME YÖNTEMLERİ
Atölyemizin son oturumunda “Kadına Yönelik Şiddet ve Mücadele Yöntemleri” konusunu ele aldık. Kadına yönelik suçların ‘hastalık’, ‘sapkınlık hali’ veya ‘istisnai durumlar’ olarak değerlendirilmesinin bu sorunların çözümü noktasında da önleyicilikten yoksun, bireysel cezalandırma temelli uygulamaların ortaya çıkmasına sebep olduğundan bahsettik. Bu açıdan ‘kimyasal hadım’ ve ‘idam’ın çözüm olamayacağını, kadına yönelik suçların toplumsal koşulların neden olduğu bir olgu olması sebebiyle çözümün de burada aranması gerektiğine işaret ettik. Öte yandan kadına yönelik şiddetle mücadelede, bireyin fiziksel güçlenmesine bağlı, devletin sorumluluklarını da ortadan kaldırarak mücadeleyi tek tek ‘fail’ ile ‘mağdur’ arasına kilitleyen bir hattın da yanlış olacağında karar kıldık. Öz savunma ve teşhirin, kadınların belli durumlarda kullanabilecekleri taktikler olmakla birlikte mücadelenin ana eksenini oluşturamayacağı; bu ana eksenin liselerde, üniversitelerde, iş yerlerinde ve mahallelerde oluşturulacak ve en geniş kadın kesimlerini kapsayacak bir çalışma ve örgütlenme olduğu sonucuna vardık.
Kadın Çalışmaları Atölyesi’nin katılımcıları olarak bizler, birlikte biriktirdiğimiz tüm bu bilgiler, deneyimler ve yaptığımız tartışmalar ışığında şimdi mücadeleyi daha da yükseltmenin ne kadar elzem olduğunu bir kez daha yineliyoruz. Ve başta tüm genç kadınlar olmak üzere tüm gençliği bu mücadeleyi birlikte örgütlemeye çağırıyoruz.

YAŞASIN KADINLARIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELESİ, YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!

İlgili haberler
GÜNÜN BELLEĞİ: Artyuşina Kadın Komünü

Yüzyılların getirdiği alışkanlıklarla toplumsal yapıların değişimi o kadar kolay olmuyor. Sovyet Rus...

Türkiye, övündüğü İstanbul sözleşmesine ne kadar u...

Hükümetin birçok kez ‘ilk imzacısı biziz’ diyerek övündüğü İstanbul Sözleşmesi ne getiriyordu, Türki...

Üniversiteye hoşgeldiniz!

Üniversiteye yerleştirme sonuçları açıklandı. Bir üniversiteye yerleşenler mutlu... Bu mutluluğu boz...