İzmir Ekmek ve Gül buluşmasından notlar: Birleşeceğiz arkadaşlar
İzmir’de ‘Böyle gitmez’ diyen kadınlar Ekmek ve Gül’ün çağrısıyla bir araya geldi. Buluşmada emek sömürüsü, güvencesizlik, mobbing, taciz gibi sorunlara karşı ortak mücadele çağrısı yapıldı.

Ekmek ve Gül'ün çağrısıyla İzmir'de işçi kadınlar bir araya geldi. SES İzmir Şube binasında onlarca kadının katılımıyla gerçekleşen buluşmada ev içi emek ve ücretli emek sömürüsüne karşı, uzun çalışma saatleri, düşük ücretler, güvencesizlik, mobbing ve taciz gibi ortak sorunlara karşı ortak mücadele vurgusu yapıldı.
Tekstil, sağlık, genel hizmetler ve belediye işçilerinin yanı sıra temizlik ve bakım işlerinde çalışan kadınların da katıldığı buluşmada kadınlar deneyimlerini paylaşırken, ne zaman yan yana gelseler kendilerini daha güçlü hissettiklerini vurguladı. Kadınlar, sendikal örgütlenmenin yanı sıra bu tarz birlikteliklerin de kendilerini güçlendirdiğini belirtti.

EKMEK VE GÜL SAYESİNDE ARTMAYA BAŞLADIK
9 Eylül Üniversite Hastanesinde büro işçisi olarak çalışan bir kadın, hastanede SES, Tezkoop İş ve Sağlık İş Sendikasına üye kadın çalışanlarla birlikte kurdukları kadın komisyonunu anlatarak, “Ekmek ve Gül sağ olsun. “Deskin arkasında sekreter olmak” isimli büro çalışanlarının sıkıntılarını anlattığımız bir yazımız yayımlandı. Yazının yayımlandığı Ekmek Ve Gül sayısını arkadaşlarımızla paylaştığımızda artmaya başladık aslında. Gördüler ki paylaştıkça, konuştukça, ses çıkardıkça herkes aynı sorunları yaşıyor. Sorunların ortak olduğunu fark ettikçe kadınlar ‘Biz yalnız değiliz, demek ki söyleyebiliyoruz ve söylediğimizde ses getiriyoruz’u gördü. Hoşlarına da gitti. Ummadığım arkadaşlarım da yanıma gelmeye başladı, bizimle hareket etmeye başladı” dedi.
Krizden herkesin etkilendiğini ifade eden kadın işçi, “ Enflasyon malum, maaşlarımız eridi. Biz KHK ile taşerondan kadroya geçenleriz, taşerondayken maaşlarımız daha yüksekti. Geçinemez olduk. Artık dışarıda bir çay dahi içemiyoruz. Şimdi bir de savaş var. Herkes öfkeli, tepkisini kime söyleyecek nerede söyleyecek, nasıl söyleyecek bunu bilmiyor. Malum en ufak bir tepki gösteren içeri alınıyor. Bütün bu sorunlar yüzünden biz çalışanlar, müşteri olarak görülen hastalar, hepimiz birbirimize giriyoruz neticesinde… Bütün bunlar umudumuzu kırıyor ama bir yandan da böyle grupların olması, bu tarz buluşmalar gerçekleşmesi, birlikte hareket etmemiz, sıkıntılarımızın ortak olduğunu konuşmak ve çözmek için birlikte hareket etmek bizi rahatlatıyor. İşte bu kadın komisyonu “Evet bir umut var” düşüncesini doğurdu bende ve arkadaşlarımda” diye konuştu.

‘NE ZAMAN MÜCADELEDE ISRAR ETTİYSEK O ZAMAN DAHA GÜÇLÜ OLDUM’
9 Eylül Üniversite Hastanesi temizlik işçisi 6 yıl 14.00-23.00 vardiyasında çalıştığını ve kızını sadece sabah kahvaltılarında görebildiğini aktararak, “6 buçuk yıl hasret yaşadık. Şimdi gündüze geçtim. Eve giderken hava aydınlık, güneş varmış dediğimi biliyorum” diyerek vardiyalı çalışmanın zorluklarına değindi. Yine 9 Eylül Üniversitesinde hemşire olarak çalışan bir başka kadın ise “48 yaşımdayım, 43 yaşıma kadar ayda 7 gece nöbeti tuttum. İki kızım var, özelikle büyük kızımın büyüdüğüne çok şahit olamadım. Ben, o eve gelmeden evden çıkmak zorunda kalıyordum nöbete yetişmek için, eve geldiğimde o okula gitmiş oluyordu. Dolayısıyla o akşam tekrar eve geldiğinde görüşebiliyorduk. Pek çok sağlık çalışanı bu şekilde çalışıyor, ya da vardiyalı çalışanlar. Benim de her ne kadar örgütlü de olsam, çok bunaldığım, tükenmişlik yaşadığım, profesyonel destek almak zorunda kaldığım dönemler oldu. Ama ne zaman örgütlü mücadelede ısrarlı olduysak bu dayanışmaları yaşadıysak, o zaman toparlandığımı, hem kendi bireysel sorunlarımı hem çalışma hayatında yaşadığım sorunları daha kolay çözdüğümü ve daha güçlü olduğumuzu gördüm. Kadın emeği açısından, işçi de olsa, akademisyen de olsa, profesör de olsa hatta ordinaryüs profesör de olsa ortaklaştığımız şey emeğimizin hem evde hem de işteki sömürüsü. Yani emek sermaye çelişkisi. Belki bizler ekonomik açıdan bazı sorunları daha derin yaşıyoruz ama eşitsizlikler, şiddet, taciz, ev içi emeğin sömürüsünde ortaklaşıyoruz. Ve buna karşı da dayanışma ve mücadeleyi ortaklaştırmak zorundayız, bunun için en önemli zamanları yaşıyoruz” diye konuştu.

20 YILLIK EZİYET SON BULDU
Bornova Belediyesinde işçi statüsünde öğretmen olarak çalışan Berrin ise, saatlik ücreti karşılığı çalışan kadın öğretmenlerin verdiği kadro mücadelesini anlatarak, “Öğretmenler ders saati ücreti çalışıyordu. Yazın maaş almıyorlardı, mezarda emekli olacaklardı. Örneğin beden olarak orada çalışsa da 30 günün karşılığında 7 gün sigorta yatıyordu. Hastaneye gittiklerinde sağlık hakkından yararlanamıyorlardı, iş güvenceleri yoktu. Kıdem tazminatı hakları da yoktu. Doğum yapan bir hocamız, primleri dolmadığı için doğum parası alamıyordu. Genel-İş Sendikasında örgütlendik. Belgem çalışanlarının sendikaya üye olma süreci hemen gerçekleşmedi, herkes bir bilinçle doğmuyor ki, sendikalaşma iki buçuk, üç yılımızı aldı. Ve haklarımız için mücadele verdik. Uzun soluklu bir süreçti. Ve artık 1 Şubat 2020’den itibaren BELGEM çalışanları tam zamanlıya geçti. Çok gururluyum, orada sendika temsilcisi, öğretmen temsilcisi olmaktan dolayı çok gururluyum. 20 yıldır var olan bir kurumda 15 yıl ders saat ücreti karşılığı, güvencesiz çalışan öğretmenler, artık tam zamanlı, kadrolu olarak çalışacak” diyerek örgütlü mücadelede ısrarın önemine dikkat çekti. Berrin daha sonra 2019 yılı toplu iş sözleşmesi kazanımlarına aktardı.
Ege Üniversitesi işçisi Serpil ise, çalıştığı süre boyunca karşılaştığı zorlukları aktararak, her zaman örgütlenme mücadelesi içerisinde olduğunu söyledi. Serpil, KHK ile taşerondan kadroya geçiş sürecinde verdikleri mücadeleyi anlatarak, “Direnen işçilerin çoğunluğu kadındı ve o mücadele sayesinde işimize geri döndük” dedi.


İŞÇİLER ARTIK BOYUN EĞMİYOR
Akar tekstil işçisi, Deriteks işyeri temsilcisi Songül, “15-16 yıldır tekstil işçiliği yapıyorum. Tekstilde çalışma koşulları çok çok kötü. Hem kadınlar cinsel bir obje olarak görülüyor, hem de emeği ucuz emek olarak görülüyor. Evde olduğu kadar, işyerlerinde de bu böyle. Kadın emeği görünmeyen emek. Bu nedenle çalıştığım bütün işyerlerinde nasıl sendikalaşabilirim, mücadeleyi nasıl yükseltebilirim düşüncesinde oldum. Başardık da bir yerde. Organize de çalıştığım süre içinde kadın işçilere yönelik her türlü ayrımcılığı, tacizi, hatta tecavüzü bile gördüm. O nedenle örgütlenmek çok önemli. Meslek örgütlerinin yanı sıra bu tarz işçi kadın grupları kurmak, kadın derneklerinde yan yana gelmek buluşmak çok önemli” dedi. Akar Tekstil’de sözleşme döneminde olduklarını ifade eden kadın işçi “Şu an çalıştığımız işyerine gelecek olursak, işyerinde kadınların iletişim eksikliğinden kaynaklı bir birlikte olamama, sendikaya güvensizlik, kendilerine güvensizlik hakimdi. Şimdi ikinci sözleşme dönemindeyiz. Yıllardan beri elini masaya vurup da hiçbir hak tanımadan işçisini çalıştıran işveren karşısında işçiler artık boyun eğmiyor. Özellikle kadın işçiler. Yüzde 80 civarı kadın işçi var. Günlerdir mesaiye kalmama eylemi yapıyoruz, sözleşme masasına oturulsun diye ve bugün oturuldu. Güven vermeyen bir ortamda güven de alamazsın. Hani hep deriz ya bir sorumluluk aldıysak nefesinizi de sırtımızda hissedebilelim diye, şuan üç gündür onu görüyoruz. Gerçekten eleştiren değil, eksiği görüp onu tamamlama tutumunda işçiler. Yeter ki biz en önde duranlar mücadeleyi bırakmayalım. Daha güzel günler de olacak inanıyorum.” şeklinde konuştu.

‘YOLUN SONU DEDİĞİM YERDEYDİM’
3 yıldır tekstilde çalıştığını söyleyen başka bir tekstil işçisi ise “Daha önce de farklı sektörlerde farklı pozisyonlarda çalıştım. Birçok şeyi gördüm ama Akar Tekstil’e girdiğim zaman yolun sonu dediğim yerdeydim. Özellikle kadın işçilere yoğun bir baskı var, usta, usta yardımcısı. Evet bir kadının bir kadına şiddet uyguladığını orada net bir şekilde görebilirsiniz. Ben daha önce sendikayla hiç tanışmamıştım. Sendikalaşmak nasıldır, örgütlenmek nasıl olur, bir kadınla iletişimin nasıl kuvvetlenir bilmiyordum. Biraz da çocuk yaştaydım sanırım o yüzden. Şimdi her şeyi gördüm ve ben de örgütlendim. Bundan iki yıl öncesiyle şimdi arasında ciddi bir fark var. Özellikle kadın işçilerle sadece işyerindeki sorunlar değil, dışarıdaki hayatlarıyla ilgili de paylaştığınızda, sıkıntısını dinlediğinizde güven duygusu daha da gelişiyor. Benimle gelip özel hayatlarını paylaşmaları bana güvenmeleri benim için çok değerli” diyerek birbirine dokunmanın, birbirini dinlemenin önemine vurgu yaptı. Çalışırken tacize uğradığını söyleyen işçi, “Taciz eden kişinin işten çıkarılması için mücadele ettim. Şimdi her yerde anlatıyorum ve herkese de susmayın diyorum” dedi.

SORUNLAR ORTAK
Eskiden tekstil işçiliği yapan şimdi bakım işiyle uğraşan Gönül, 98 krizinde işten çıkarıldığını söyleyerek, “ 6-7 yıl anne babaya baktık evde. İkisi de hasta. O bakım parasını almak için biz nerelere nerelere başvurduk. 3 ay uğraştık, gitmediğimiz yer, çalmadığımız kapı kalmadı. O zaman 600 liraydı, onu almak için mücadele verdik. Geldiler baktılar, hiçbir şeyimiz olmadığı için kabul ettiler 600 liramızı aldık. 6-7 yıl anne babayı sürekli hastanelere götürüp getirdik, sosyal hayat kalmadı, psikolojimiz bozuldu. Anne babayı kaybedince, bakım parası da kesildi, gelir yok uzunca bir süre iş aradım. Bulamadım. Şimdi iki yaşlı teyzeye bakıyorum, Bornova’da bir apartman dairesinde. Onların bütün işlerini ben yapıyorum. Aldığım ücret asgari üretin altı. Sigortam yok. Gidip geliyorum, onlara bakıyorum o dairenin altında, hiçbir şeyden haberim yok. Cam siliyorum, bir düşsem camdan hiçbir şeyim yok, güvencem yok. Kendi hayatımı burada sizlere anlatıyorum. Çünkü bunu yaşayan binlerce kadın var. Hepimizin sorunu ortak. Ama ben umutluyum, çünkü örgütlüyüm” dedi.

Sağlık sektöründen yeni emekli olan bir işçi kadın ise şunları söyledi: “ 9 Eylül Üniversitesi personeliydim hâlâ da öyle görünüyorum ama değilim. Emekliyim. Şu an emekliyorum. Yakında ayaklanacağım inşallah emeklilerle bir araya gelirsem. Biz çok zor şeyler yaşadık. Bizim arkadaşlar arasında merhaba, günaydın iyi akşamlar bile deme şansımız yoktu, yasaktı. Yemin ederim şef beni tuvalete kapattı bir gün. O kadar çok eziyet çektim ki ben ona rağmen hiç yılmadım. Cezalar yedim, sürgüne uğradım. Üniversitenin her yerinde çalışmış insanım. Olsun dedim her yerde çalışırım amacım para kazanmak değil mi. Sekiz saat çalışmak değil mi ama ben örgütlenmeye devam ettim. Onlar farkında değil aslında tehlikeli bir insanı gezdiriyorlar.”
DİSK işyeri temsilcisiyken işten atıldığını mücadeleyle hem tazminat hakkını aldığını hem de işe iadeyi kazandığını ifade eden Serpil, “Evrensel’e de çok çıktık. Tüm İzmir’i sallıyorduk 9 Eylül işçileri olarak. 9 Eylül ile icralığım. Pek çok arkadaşım farklarını aldı ben de alacağım az kaldı. Önce yapacağınız iş birbirinize güvenmek arkadaşlar. Güveneceksin paylaşacaksın. Güvenin boşa çıkarsa da yoluna devam edeceksin. Şu an emekliyim emekli maaşım ne söyleyeyim, 970 lira. Malulen emekliyim vergiden muaf 1200 lira maaş alıyorum bu parayla kim geçinir. Bu parayla yiyecek misin içecek misin, ev kirası mı vereceksin faturaları mı ödeyeceksin… Ne yapacaksın soruyorum. Bir de emekliler çalışmayacak deyip yasak koyuyorlar. Birleşeceğiz arkadaşlar, bütün hepimiz sağcı, solcu demeden birleşmemiz lazım” diye konuştu.

NEYİN BÖYLE GİTMEYECEĞİNİ DE KONUŞMAK ZORUNDAYIZ
Kamu sektöründen emekli olduktan sonra, yarı zamanlı taşeron işçi statüsünde özel bir sağlık kuruluşunda yarım gün hemşire olarak çalışan Gülay ise işçi ve emekçiler arasındaki statü farkından dolayı yaşanan sorunlara değinerek, bu ayrımları ortadan kaldıracak birleşik bir mücadelenin önemine dikkat çekti. Son olarak Ekmek ve Gül adına konuşma yapan Nuray Öztürk, tüm konuşmalardaki ortak sorunlara karşı ortak mücadele vurgusuna dikkat çekerek, “Ne zaman sorunlarımıza karşı bir araya geliyorsak o zaman kendimizi de daha güçlü hissediyoruz. Biz birleştiğimizde dayanma ve mücadele gücümüz artıyor. Konuştukça yan yana geldikçe birbirimizden öğreniyoruz. Bu buluşmalar bu yüzden çok önemli. Ev içinde ve işyerinde yaşadığımız sömürü ve her türlü şiddet yalnız bugünün sorunu değil. Ekonomide, politikada, hatta eğitimde, sağlıkta, hukukta uygulanan politikaların bir sonucu. Bu bir sistem sorunu. Hepsi bir bütün ve bütünlüklü bir mücadele vermemiz gerekiyor. Bugün böyle gitmez diyorsak neyin böyle gitmeyeceğini, gerçek eşitlik ve özgürlük için nasıl bir dünyada yaşamak istediğimizi de konuşmak, tartışmak zorundayız” dedi. İşçi ve emekçiler arasındaki mezhepçi ayrımlara vurgu yapan Öztürk, bu ayrımları kadın mücadelesinin ve dayanışmasının yıktığına dikkat çekti.

İlgili haberler
8 Mart’a giderken Ekmek ve Gül buluşmaları

8 Mart’a giderken kadınların gerçekleştirdikleri buluşmalarda neler öne çıkıyor, Ekmek ve Gül Editör...

‘Böyle gitmez’ diyor, her yerde buluşuyoruz!

Tek tek değil birlikte yürüyeceğimiz yol bizi güçlendirecek, öfkemizin hakkını verecek olanaklara an...

#BöyleGitmez diyen kadınlar bir arada: Gücümüz bir...

İstanbul Ekmek ve Gül Kadın Buluşmasında bir araya gelen işçi, işsiz, öğrenci, mülteci, Kürt kadınla...