23 Ekim’de yayımladığımız haberimizde İstanbul Pendik’te yaşayan 35 yaşındaki kadının şiddet, yoksulluk ve devletin sorumsuzluğu tarafından zincire vurulmuş hayatını anlatmıştık. Kendisine bu haberde Ayşe diye hitap edeceğim, kendisini korumak adına.
Ayşe şiddet dolu bir evliliğin içindeydi. Şu an boşanmaya çalıştığı erkek, İstanbul’a iş bulmaya geldikten kısa bir sonra o da çocuklarıyla birlikte İstanbul’a gelmişti. Eşine asla ulaşamıyor, maddi destek alamıyordu. Zor bela tuttuğu eve gelen Kaymakamlık ve belediye çalışanları ise gerekli sosyal yardımları biz haberini yapana kadar sağlamamıştı. Kendi emeği ile para kazanmak için çalışıp ekstra işler ararken çocuklarıyla yaşamını sürdürmeye ve eşinden boşanmaya çalışıyordu.
Tüm yaşadıklarına rağmen bir hayat kurabilmek için mücadele veren bu kadının hikayesi, elbette bitmedi. Boşanma sürecini devam ettirirken ve kendi ayakları üzerinde durabilmek için mücadele ederken, şiddet kadının peşini bırakmadı.
Ayşe beni aradığında panik halinde girdi söze. Pendik’teki evinden eşinin akrabaları tarafından çıkartıldığını ve büyük kızı dışındaki çocukların o evde, boşanmaya çalıştığı erkek ile kaldığını söyledi. Bir haftayı aşkındır çocuklarından haber alamıyordu. “Ne yapabiliriz” diye konuştuk biraz. Sonrasında boşanma avukatıyla konuşan Ayşe, ilk mahkemede geçici velayet isteyebileceğini söyledi. Hikayesinin bitmediğini, yaşadığı zorlukların devam ettiğini yeniden anlatabileceğimizi söyledim, hevesle kabul etti.
BOŞANMAYA ÇALIŞTIĞI ERKEK KADINI KENDİ EVİNDEN ATTI
Ayşe’nin hayatını anlattığımız ilk haberi yaptığımızda Ayşe boşanma sürecini başlatmaya çalışıyordu. Ayşe, boşanma sürecini başlattıktan sonra boşanmaya çalıştığı erkeğin -aile büyüklerinin araya girmesiyle- eve gelip gitmeye başladığını anlattı. Eve geliş gidişlerinin ikinci gününde, boşanmaya çalıştığı erkek intihara kalkışmış, Ayşe hemen polisi ve ambulansı aramış tabi. Bu olay üzerine kısa sürede uzaklaştırma kararı çıkartmış. Ayşe, kararı boşanmaya çalıştığı erkeğe bildirdiğinde, “Bana hafta sonuna kadar müddet verin. Kalacak yer bulayım ve o şekilde çıkayım” şeklinde bir cevap almış. Ancak boşanmaya çalıştığı erkek aynı gün ablasını eve getirerek, deyim yerindeyse, “arabuluculuk görüşmelerine” başlamış.
Boşanmaya çalıştığı erkek evden çıkmayınca, Ayşe’nin kardeşi İstanbul’a gelmiş. Kardeşiyle birlikte adamı evden çıkartmaya çalışmışlar. Ancak bu da işe yaramamış. Ayşe o süreci şu şekilde anlattı: “Eşimin farklı mahallelerden 8 erkek akrabası eve geldi. Eşim, ‘Gelin beni öldürecekler bunlar, tek kişi değil’ diye çağırdı bu 8 adamı. Evliliğim boyunca yüzlerini görmediğim bu adamları görünce kardeşim için korktum. Bu adamlardan ikisi benimle muhatap oldu, ‘Yapmayın, etmeyin, çocuklarınızı düşünün’ diye. Ben de ‘Biz de kötü bir şekilde çözülsün derdinde değiliz’ dedim.”.
Görüşme “barışçıl” gibi görünse de işin özü, kısa sürede ortaya çıkmış. Boşanmaya çalıştığı erkek Ayşe’ ye dönerek, “Büyük kızını da al, çık git.” deyip onu evden çıkartmış. Ayşe’ye eşyalarını toplaması için biraz süre vermişler. O sırada çocuklarına son bir kere bakmış Ayşe, “Elini ayağını öptüm çocuklarımın. Yüzlerini dahi öpemedim, çocuklarım uyanmasın diye.”.
YA ÇOCUKLARINI UNUT YA DA CELLADINA DÖN
Olaydan hemen sonra Diyarbakır’a gitmişler kardeşiyle. Abisi, kardeşi, kardeşinin eşi ve annesi oradaymış. Ayşe’nin ailesi, barışmak için belli bir süre vermiş karşı tarafa. Ama ailesinin niyetinin onu korumaktan ziyade eşinin gelip onu alması olduğunu anlattı Ayşe. Diretmiş dönmemek için, evlilik içinde kendi yaşadığı ve çocuklarının yaşadıklarını anlatmış ailesine. Bir süre sonra ailesi ona “Artık kararını ver.” demiş ve iki seçenek sunmuş: “Ya bu adama geri döneceksin ya da çocuklarından vazgeçeceksin.”. O, bu iki seçeneği de kabul etmemiş.
“Yani kendimi koruyabileceğim bir şeyim de kalmadı. Bu süre zarfında ben, zaten can güvenliğimin olmadığını ve evime 7-8 tane adamla geldiğini belirtmiştim.” diye anlattı Ayşe o an yaşadıklarını. Ailesinden destek alamayınca, uzun süredir kendisine küs olan babasını arayıp anlatmış durumu. Babası, ailenin geri kalanının Ayşe’nin çocuklarını kabul etmediğini öğrenince tepki göstermiş ve Afyon’a babasının yanına gelmiş Ayşe.
KADININ HAYATI AİLESİNİN KURALLARINA BAĞLI
Bu süreç içinde boşanmaya çalıştığı erkeğin ailesi “arabuluculuk” işine devam etmiş. Boşanmaya çalıştığı erkeğin kadın akrabaları onu arayarak “Sana edilen hakaretler bize edilmiş say, dön.” diyerek kadını ikna etmeye çalışmışlar bir süre.
Babasının yanına geldiğinde de kendisine uyması gereken kurallar sunulmuş, “Evden çıkmayacaksın, çocuklarından bahsetmeyeceksin” diye. Ayşe konuşurken şu an bu şekilde yaşamaya çalıştığını, çocuklarına ulaşmaya çalıştığını ve başka bir ev bulmaya çalıştığını söyledi.
Karşı tarafın arabuluculuk hamleleri sonuç vermeyince, çocuklarını çocuk esirgeme kurumuna vermekle tehdit etmeye başlamışlar Ayşe’yi. Bu yüzden suç duyurusunda bulunmaktan da çekinmiş. Çocuklarıyla en son yıl başında görüşebilmiş, onun dışında ne karşı tarafın ailesi ne ev sahibi, kimseden çocuklarla ilgili bilgi alamıyormuş.
BÜROKRATİK ENGELLER ÇARESİZ BIRAKIYOR
Ayşe, boşanma avukatıyla konuştuğunda geçici velayeti olmadığından boşanmaya çalıştığı erkek, çocukları kaçırmış olsa bile mahkemeyi beklemek zorunda olduğunu öğrenmiş. Bunun üzerine bulunduğu yerdeki jandarmaya gitmiş ancak orada da “Bir mahkeme süreciniz var. Ama çocukların velayetinde hiçbirinizin söz hakkı olmadığı için buradan biz bir dilekçe oluşturamıyoruz. Fakat olayın vuku bulduğu yere giderseniz oradaki karakol ekipleri, kolluk kuvvetleri size yardımcı olabilir.” diye cevap almış.
İstanbul’daki kolluk güçlerine ulaşamadığını anlatan Ayşe, “Zaten ailem bu evden hiçbir şekilde dışarı çıkmamamı, çalışmamamı şart koşmuşlardı. O şekilde bu eve dahil olduk. Biz kadın olarak çocuklarımızdan haber alamıyorsak, çalışamıyorsak bu aile büyüklerinin büyüklükleri nerede kalıyor?” diye sitem etti konuşurken. Bürokratik engellerin, çocuklarına bir haftayı aşkındır ulaşamamanın gerginliği ve üzüntüsünün üzerine ailesinden de destek alamadığını söyledi Ayşe.
‘NEDEN BU KADAR YALNIZ BIRAKILIYORUM’
Büyük kızının eğitiminin bu süreçte etkilenmemesi için çabalamış, 6284 sayılı Kanun’la büyük kızını bir okula nakletmiş. İkametini babasının evine aldığı için Kaymakamlık ya da belediyeden bir yardım alamadığını söyleyen Ayşe, “Kaymakamlığa, belediyeye gittiğim zaman bana 'Sadece kadın konukevine naklini gerçekleştirebiliriz, ancak bu şekilde sana yol gösterebiliriz.' dediler. Onun dışında ev, ev eşyası ya da çocuklarımla ilgili yardımcı olabilecekleri bir şey olmadığını söylüyorlar. Eğer ben bir vatandaşsam, gerçekten ne ülkemin sistemine, ne de hukukuna karşı bir aykırılık içerisinde değilsem neden bu kadar yalnız bırakılıyorum?” diye sordu konuşurken. Yardım alamamasının sebebi ise ikametgahının olduğu eve kayıtlı ancak evde yaşamayan diğer kişilerin sigortalı çalışması ve babasının küçük bir birikimi olmasıymış. Ayşe konukevine yerleşse bile bürokratik süreçlerin uzun süreceğinden ve kızının bu süreçten etkileneceğinden endişeliydi, “Bu çocuğun bir aydan fazladır benimle beraber bu mücadelesi zaten görmezden geliniyor. Benim çocuğumun eğitimine sebep olacak bürokratik işlemler bunlar.”.
Şu an Pendik’teki evde boşanmaya çalıştığı erkek, onun annesi ve çocuklar yaşıyormuş. İstanbul’daki eve geri dönemediğini ve orayı boşaltması gerektiğini anlattı Ayşe. Kira kontratını iptal etmiş ancak eşyalar evde olduğu sürece hem kira hem de faturalar kendisine borç olarak yansıyacakmış. Ev sahibiyle konuşurken evde kalanların kira verip vermediğini sormuş, 2 gün gecikmeli olsa da yatırmışlar. Ayşe, doğalgazı da kapatmış ve güvence bedelini beklemiş. Ama evde kalanlar doğalgaz faturasını ödemeyince faizli borç kadına yansımış, güvence bedelini de İGDAŞ almış.
‘NE İSTİYORLAR BİZ KADINLARDAN?’
Tüm bunları anlatırken ağlamaklı bir şekilde isyan etti Ayşe, “Benim kızımın da psikolojisini bozuyorlar. Benim zaten sağlam bir psikolojim yok. Artık biri bizim için bir el uzatsın. Biz bu erkeklerin mağduru olmaktan yorulduk. Her köşeden bir kadın cinayeti çıkıyor, illa istiyorlar ki bu bürokratik işlemler sürecinde kendi katilimizin ayağına gidelim, kurban olalım. Ne istiyorlar biz kadınlardan?!”.
Devletin yalnız bıraktığı kadınların bir seçimle baş başa bırakıldığını hatırlattı Ayşe konuşurken, “Ya öyle büyüklerinizi dinleyerek çalışmadan ve ot gibi bir duvar arkasında, bir kapı arkasında oturmanız öne sürülüyor ya da kendi hayatınıza mal olan, bu kadar mağduriyet yaratan adamlarla muhatap olup kapalı kapılar arkasında bir yaşam sürdürebiliyorsunuz sadece.”.
Ayşe, bu süreçte dört duvarın arasına sıkışmış, çocuklarına ulaşabilmek için elinden ne gelirse yapmaya çalışıyor. Henüz pes etmedi, kendi hayatının kontrolünü ele alabilmek ve çocuklarına ulaşabilmek için mücadelesini sürdürüyor. Ancak bu mücadeleyi ne ailesi ne de devlet kurumları görmüyor. Kadınlara dayatılan bu iki seçeneğin dışında bir hayat için mücadele ediyor o ve sesinin duyulmasını istiyor.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Genç kadının hikayesine bak devletin ‘kadın politi...
Yoksulluk ve şiddet kıskacındaki genç kadın yoksulluğun şiddetten uzaklaşmasını nasıl zorlaştırdığın...
Arabuluculuk kadınların medeni haklarını gasbedece...
İktidarın, Medeni Kanun Çalıştayı'nda üzerinde durduğu aile arabuluculuğu, kadınları faillerle yüz y...
Sosyal yardımlar yoksulluğa yama, alabilmek şiddet...
Kadınlara sosyal yardımın resmen boşandığında bağlanması, uzun süren boşanma davalarında kadınlara a...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.