İşçi kadının boş vakti:Hayaller dünya turu, gerçekler evde ütü
Farklı iş kollarından işçi kadınlara sorduk; boş vakit sizin için ne demek diye… Farklı işler, farklı mahalleler, farklı isimler, farklı koşullarda da olsalar hep birbirinin aynı yanıtlar verdiler.

Belki içimizde hep bir şarkı var, bir koroya katılıp cıvıl cıvıl dökeceğiz notalarımızı. Belki yürümeyi, bir ormanda, bir nehir kenarında, bir dağ yamacında ayaklarımızın altından saç tellerimize uzanan bir dinginlikle yürümeyi seviyoruz. Belki resme yatkın elimiz, dünyanın renklerini tuvale dökmeye yetenekliyiz. Belki düğünleri çok sevmemiz halaya, dansa tutkumuzdan, hani bir fırsat olsaydı, bir de kim ne der’in derdi olmasaydı bir dans topluluğunun en iyi üyesi olacaktık… Yok. Bunlar için boş vakit yok. Para yok. İmkan yok.

Çalışmak bugün tüm bir ömrü makine başında, servis durağında, işyerinin dört duvarı arasında bedeninin her uzvunu bir makinenin uzantısına çevirip kendini unutmak demek. İşten kalan vakitte çoluğa çocuğa yetip, yetemediğin yerde suçlanmak demek. Hadi diyelim koca günün kısacık anlarında buldun bir vakit, keyfine göre bir şey yapmak için nereye ne kadar para gideceğini hesaplamak, o hesap cüzdana uymayınca iç geçirip “boş ver, ona harcayağım parayla şunu hallederim” demek. Velev ki yaktın gemileri, ayırdın cüzdanından iki kuruş keyfine, o keyfi görmek için binilecek tıklım tıkış otobüsler, şehrin ta öte yanına varmaya takat demek. Yok. İşçi kadının boş vakti, kendine harcayacak parası, para bulsa kendinde olanı keşfedip onun peşine düşecek olanağı yok.

Dergimizin bu sayısında farklı iş kollarından işçi kadınlara sorduk; boş vakit sizin için ne demek diye… Farklı işler, farklı mahalleler, farklı isimler, farklı koşullarda da olsalar hep birbirinin aynı yanıtlar verdi kadınlar. Ama iş hayallere gelince, işte orada değişti işler. Ne güzel hayalleri var her birinin…
İnsanca yaşam koşulları talebi sadece ekmek biraz daha büyüsün, çocuklar daha çok gülsün meselesi değil sadece. Hayal kurmaktan, o hayalin bir gün gerçek olacağına dair umut etmekten vazgeçmemek de demek aynı zamanda. Sadece ekmeğimizi değil, hayallerimizi de küçülten bu düzenden alacağımız çok birikti.

Sayfanın bir köşesine de sizin için yer açtık; eğer ki kendinize ayırabileceğiniz boş zamanınız olsaydı siz ne yapmayı hayal ederdiniz yazın diye. Yazın ve fotoğrafını çekip paylaşın bizimle. Çünkü o boşluğa yazdığımız hayallerimiz ancak bizim başka bir dünya hayali için birbirimize ses verdiğimiz, birbirimizin hayalinin ucundan tuttuğumuzda gerçek olabilir ancak…

Boş vakit yok, kendimize kalan vaktimizden bile çalıyorlar!

Atatürk Mahallesi’ndeyiz. Farklı firmalarda çalışan iki tekstil işçisi kadınla buluşup, boş zamanlarında neler yapabildikleri üzerine sohbet etmek için boş bir zamanlarını yakalamak çok zor oldu. Ev içindeki yükleri ve iş yoğunluğu ne kendileri için ayıracakları bir zaman ne de bunun hayalini kurmaya derman bırakmıştı. Bütün bir hafta işyerinin can çıkaran temposunun ardından hafta sonu evin işi, çocuğun ödevleri, yemeğin hazırlığı, ütüsü bulaşığı… bir bakmış hafta başlamış oluyor. Bir de pandeminin dertleri… O yüzden biriyle o bir yandan işlerle uğraşırken telefonda, diğeriyle ise bir kahve içimlik ev buluşmasında sohbet edebildik.
Şimdi Gül ve Hülya’nın söylediklerine kulak verelim…
‘RUHUM HADİ KALK GİT, BEDENİM HALİM YOK NEREYE DİYOR’
Boş zamanlarda ne yaptığını sorduğumuzda bize “Yatıyorum” yanıtını veriyor Gül. “Kaynanamlarla altlı üstlü oturuyoruz. 11 aylık bebeğim var, işten gelince çocuğumla ilgileniyorum. Yemek hazırla, ye, kaldır; saat gelip geçiyor. Sonraki güne hazırlanması gerekenlerini hazırlıyorum. Artık derman kalmıyor. Cumartesi süt iznimden dolayı çalışmıyorum. O gün hem kendi evimi hem kaynanamın evini temizliyorum. Yine pertim çıkmış oluyor. O nedenle boş vakit kalırsa onu uyuyarak geçirmeyi tercih ediyorum. Çocuğuma bile zaman ayırmakta zorlanıyorum. Bazı vardiyalarda ayırıyorum. Bazı vardiyalarda ayıramıyorum. Mesela gece vardiyasında olduğumda, sabah işten geldiğimde kızımla oyun oynuyorum. Birkaç saat uyuyorum kalkıyorum tekrar oynuyorum. Akşam yemek ye, kaldır, yıka, iş vakti geliyor. Zaten gece vardiyasında iken uyutup öyle gidiyorum işe. Benimle uyuduğunu sansın ve gece uyanmasın diye. Orta vardiyada iken gece 23.00’te eve geliyorum. Çocuğu kendi çalışma saatlerimize göre alıştırmışız. İşten geliyorum üstümü çıkarıp kızımı kucağıma alana kadar oluyor gece yarısı. Ancak o saatte çocuğu uyutabiliyorum. Sallamadan uyutmaya çalışıyoruz. Bazen çocuğun uyuması gece biri buluyor. Genelde ben uyutuyorum, eğer uykusu çok bastırmış ve ben işten gelmemişsem babası ile uyuyor. Bana pek boş vakit kalmıyor.”
Peki diyelim ki kısacık da olsa biraz vakti oldu, ne yapıyor o zaman Gül? “Film izliyorum. Hafta sonları mesela bütün haftanın yorgunluğu çöküyor üzerimize. Bir yere gezmeye gitmek istediğimizde ruhum ‘Hadi kalk git’ derken bedenim ‘Halim yok nereye gidiyorsun’ diyor. Hafta sonunu kendime yettiremiyorum. Pazar günü geç kalkıyoruz, kahvaltı vesaire öğlen sonu oluyor. Eşim zaten gezmeyi sevmiyor. Ben de gezmek istiyorum, yanıma gezecek birilerini bulabilirsem kendimi atıyorum dışarı. Dışarı dediğimiz de semtte dolaşmak ya da alışveriş merkezine gitmek. Bunlarla sınırlı. Yaşadığımız yerde gidecek yerler de yok.”
‘VÜCUT YORGUN, KAFA YORGUN, RUHUMUZ YORGUN’
“7.10’da servise biniyoruz. 8’de iş başı yapıyoruz, akşam 18.30’da çıkıyoruz. 19.30’da evde oluyoruz” diyen Hülya, çalıştığı işyeri oturduğu ilçe sınırlarında olmadığı için gidiş dönüş iki saati yolda geçirdiğini ve kendine kalan zamandan çalındığını dile getiriyor: “Yemeği bir gün önceden yapıyorum. Eve gelip yemeğimizi yiyoruz, evi topluyorum. Çamaşır varsa onları makineye at, ser. Bir sonraki günün yemeğini yapıyorum. Bazen ruh halime bağlı canım yemek yapmak istemiyor. Yıllardır böyle, artık yemek yapmaya, aynı tempo ile çalışmaya ne gücümüz var ne de isteğimiz. Kolum ağrıyor. Yırtılma var kolumda. Şu battaniyeleri nasıl katlayacağım diye kara kara düşünüyorum. Ama katlamaya mecburum. Ben kitap okumayı eskiden beri severim, önceden ne yapar eder okumaya vakit ayırırdım. Şimdi vakit yaratamıyorum. Boş vaktimiz zaten yok. Bir de alışmışız monoton yaşamaya, bir sosyalliğimiz yok ki. Vücut yorgun, kafa yorgun, ruhumuz yorgun.”
‘İKİ ARKADAŞLA KONUŞMAYA BİLE HASRET KALDIK’
“Umutsuzluğa da girmek istemiyorum” diyen Hülya şöyle devam ediyor: “Diyorum kendi kendime neye umut edebilirim? Artık iş bile umurumda değil, bir şekilde karnımızı doyuruyoruz. Yemek için yaşamıyoruz, yaşamak için yiyoruz. Özellikle bu pandemi döneminde oturup iki arkadaşla konuşmaya bile hasret kaldık. Bunu bile özlüyorum. Hafta içi çamaşır yıkıyorum ki hafta sonuna çamaşır kalmasın. Çamaşırdan nefret ediyorum. Çamaşır kurutmak dert. Benim bir tane erkek akrabam var, o bana öğretti çamaşırı yıkadıktan sonra 2 defa sıktırınca nemli kalıp daha hızlı kuruduğunu. Bir de kırışıklık azaltma düğmesi var ona basıyorum, ütü derdim de kalmıyor yoksa nasıl yetişirim işe…”
YOK’LAR MAHALLESİ
Kadınların hem evde hem işteki ağır iş yükleri boş zaman bırakmıyor bırakmasına da, bir de yaşadığımız mahallenin koşullarının da kadınlara bir nefeslik alan sağlamaması da bir etken kadınların kendilerine ait bir uğraş içinde olamamasında. Mahallede bir tiyatro, sinema salonu yok. Ya da kadınların çok istediği ama bir türlü vakit bulup da gidemediği bir kurs da yok. En azından işten geldiğinde iş arkadaşları ile nefes alabileceği bir yeşil alan bile yok.
Bu iki kadının yaşadığı ilçe olan Küçükçekmece’de nerede kültür merkezleri var diye bakacak olursak, Atakent, Cennet ve Sefaköy Mahallelerinde. İşçi ve emekçi kadınların oturduğu mahalleler olan Atatürk, Mehmet Akif ve Kanarya’da var mı? Yok.
Neslihan KARYEMEZ/İkitelli-İstanbul
ESENYURT’TAN İŞÇİ KADINLAR ANLATIYOR...

Esenyurt’tan işçi kadınlara da soruyoruz boş vakitlerini nasıl değerlendirdiklerini. İşte kadınların cevapları...
Gıda işçisi: Önceden boş zamanlarım çoktu, gezmeyi de seviyordum. 20 yıl arayla ikinci çocuğumu yaptım, ondan sonra eve kapandım. Çok zorlandım. İki üç günlük tatillerde bile dışarı çıkardım. Çocuğu da alıp gidebiliriz aslında ama ekonomik boyutu da var tabii.
Güvenlik görevlisi: Ben haftanın 6 günü çalışıyorum. Üstelik vardiyalı çalıştığım için işler biraz karışıyor. Yemeği, temizliği ben yapıyorum. Oğlumla yaşıyorum, o da bazen yardım ediyor bana. İş yerinde molalarda kitap okumaya çalışıyorum. Gerçi ona da “Burası kütüphane mi? Ooo işiniz çok rahat demek ki” diyor amirler. Ben genelde kitap okumaya, öykü yazmaya çalışıyorum.
Depo işçisi: Boş zamanlarım sabahtan akşama kadar evi temizlemekle geçiyor vallahi. Ama şöyle vakti, parayı hiç düşünmediğim bir şey olsa yeşil bir yere gitmek isterim.
Metal işçisi: Evde çocuklarlayım, işe de yeni başladım aslında. Çocukların derslerine yardım ediyorum. Örgü de örüyorum bazen. Gezebiliyorum desem yalan olur. E bir yere çıksak gitsek maddi sıkıntı var, gidemiyoruz. Önce hep parayı düşünüyoruz, o ayı denkleştirme hali hep var.

BELEDİYE İŞÇİSİ KADINLAR ANLATIYOR: BOŞ VAKİT ALTIN DEĞERİNDE!

Esra: “Hafta sonları izinli olduğum günlerde çamaşır, temizlik, yemek, bulaşık gibi ev işlerine vakit ayırıyorum. Akşamları yatmadan önce yaklaşık 1 saat kitap okuyup dinleniyorum.  İstanbul’un kaosundan uzakta doğa yürüyüşleri yapmak, ailemle ve sosyal çevremle zaman geçirmek için daha fazla vakit yaratmak isterim. En azından hafta sonları yakın bir şehre gidip gezmek, oraların kültürünü öğrenmek, yemeklerini yemek bile fiziksel ve ruhsal olarak dinlenme fırsatı verecektir. Şu an için en büyük hayalim 2-3 tane karavanla ailemle birlikte Türkiye’nin tüm illerini gezmek, tanımak, öğrenmek.”
Saniye: “Çalıştığım zamanlarda evde temizlik, yemek yapmaktan boş zamanım olmuyor. Kısa çalışmaya çıkarıldığımız şu günlerde boş zamanım oldu, onu da televizyon izleyerek, dikiş dikerek geçiriyorum. Zamanım, imkânım olsaydı hayalim ses sanatçısı olmaktı. Türkü söylemek isterdim.”
Aynur: “Okumak isterdim. Açık liseyi bitirdim. Açık öğretimden üniversite okumak istiyorum. Gezmek istiyorum. Ülkeleri gezmek isterdim. Sosyal projelere katılmak isterdim. Çocuk esirgeme kurumu gibi.”
Meryem: “Çalışıyorum ve küçük çocuğum olduğu için boş zamanım olmuyor. Boş zamanımda sinemaya gitmek isterim. Bir enstrüman çalmayı öğrenmek isterim. El işleri yapmak isterim.”
Sevgi: “Normal şartlarda yoğun tempoyla çalıştığım için evde de ev işleri, çocuğun ödevler derken zaman yetmiyor. Şu an kısa çalışmada olduğum ve evde olduğum için zamanım oluyor. Kitap okuyorum. Yürüyüş, pilates gibi sporlar yapmak isterdim. Bağlama çalmak isterdim. Ehliyet alıp araba kullanmak isterdim, hayatımı kolaylaştırmak için.”
Serpil: “İş ve evdeki sorumlukları tamamlamak istediğimde zaman kalmıyor. Bazen bazı işleri ertelemem gerekiyor. Çünkü kitap okumak istiyorum, arkadaşlarımı ziyaret etmek istiyorum. Bazen seyretmek istediğim bir belgesel ya da müzik programı oluyor ütüyü programı izlerken yapıyorum. Sadece zaman değil bazen koşullar da yapmak istediklerimizin önünde engel oluyor. Farklı kültürleri ve insanları tanımayı seviyorum bu nedenle farklı diller öğrenmeyi istiyorum. Farklı şehirleri ve ülkeleri gezmek istiyorum. Enstrüman çalmayı istiyorum.”

Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
Koronanın gösterdiği: Yalnız bırakıldık

Çalıştıkları için çocuklarını şehir dışındaki akrabalarına göndermek zorunda kalan sağlık çalışanı D...

Yeniden üretim ve Ari Venüs

Kadınların faşizmde doğurganlığa hapsedilerek, ‘milletin yeniden üretilmesinde’ nesne haline getiril...

Hanımlık, hatınlık işleri

‘İki çocuğunla bir de kendine aşık mı bulacaksın? Evlen de çocuklarının yükü ikiye bölünsün. Hem bu...