Gerçek hayatlarından sıyrılıp hayallerindeki olan kadınlar
Sema Yayla’nın ‘Plüton’da Bir Koloni’ sergisi güneş sisteminde gezegen olmaktan çıkarılan Plüton’u var olma hikayesiyle birlikte ele alıyor ve bunu kadınlarla birleştiriyor.

Tablolarını ve resim tekniğini konuştuğumuz Sema Yayla Plüton’da Bir Koloni tablolarını şöyle tanımlıyor:

"Tarihin öznesi olan insanın, hikâyesini; sanatsal, bilimsel, psikolojik, felsefi ve edebi olarak inceledim. İnsanın kendi varlığını sorguladığı ve birey olabilme serüvenini dehlizlerine gizleyerek varlığı konusunda çıkmaza girdiği yer ile bağ kurarak başka bir yaşam alanı ihtiyacına ışık tuttum. Başka bir yaşam alanı ihtiyacını gökbilim haberleri ve popüler bilim ile gidermeye çalışan insanlara bir koloni kurarak dehlizlerimizde sıkışan bireye nefes alma alanı oluşturdum. Oluşturduğum alanın içerisinde melankolik insan tiplerine yer vererek, hayatı duyumsadıkları yerde melankoli kavramını tartışmaya açtım. Antik Yunan felsefesinde gülen ve ağlayan filozoflar olarak tarihe geçen Demokritos ve Herakleitos’u eserlerimin her koyduğum noktasına işleyerek, insanın en derin ruh hallerini başka bireyler ile buluşturdum. Bireylerin kendini ifadesinde kullandığı dil kavramını inceleyerek, ifadenin en güçlüsü olan şiirleri imgeleştirdim. Özellikle çok kişilikli şair olarak bilinen, Portekizli şair Fernando Pesso’nın şiirlerine yer verdim.

İnsan tarihinin en değerli konusu olan varlık sorununa başka bir pencereden bakarak, evrende bir noktayız kavramı üzerinden gerçekliğimizi imgeleştirdim. Bu doğrultuda Einstein’ın genel görelilik kuramı ve kuantum mekaniğinin ortaklaşa tanımladığı evrenimizin derinlerine indim. Einstein’ın genel görelilik kuramına göre, zamanın kendi içinde değişkenliğini de ortaya koyarak evrenimizin dört boyutlu olması açıklamasının ardından Kaluza’nın evrenin beş boyutlu olduğunu söylemesi üzerine giderek başka boyutlara yolcuğa çıktım. Bu yolculukta Kaluza’nın ortaya koyduğu beşinci boyut fikrine, İsveçli matematikçi Oskar Klein’in çözüm önerisine baktım. Klein’e göre beşinci boyutun deneyimlememesinin nedeni çemberin küçük olmasıydı.Kuantum mekaniği hakkında bilinenleri çok boyutlu evreni anlamak için kullanan Scherk , kuantum mekaniğinin simetri bozması üzerine durdu. Doğanın her daim en düşük enerjiyi seçtiği gerçeği üzerinden, evrenimizin önceden çok enerjili bir simetride olabileceği ve daha sonra daha az enerjili olan dördünce boyuta kuantum sıçrayışı yapmış olabileceği üzerinde duruldu. Ona göre altıncı boyut kıvrılarak ortadan kalkıyor ve onuncu boyut daha yüksek enerjili olduğu için büyük bir boşluk halinde kalıyordu.

Boyutların varlığı konusundaki açıklamaların ardından, günümüzde hâlâ çözülmeyi bekleyen bir fikir, dört boyutlu ve çok boyutlu evren olan Hiperküp’e çıktım. Plüton’da Bir Koloni serisi ise genel görelilik kuramı ve kuantum mekaniğine dayanarak, insanların duygularının getirdiği başka bir yaşam bulma ihtiyacında, bir başka boyutun ön denemesi olarak varlığını ortaya koydu. Koyulan her bir nokta temel parçacığımız olan atomlardan , atomların on bit kaç küçüğü çekirdek ile bir milyar kat küçük elektronlarından; çekirdek ise kendinden on kat daha küçük nötron ve protonlarından; nötron ve protonların temel parçacığı kuarklardan oluşmaktadır.
“Plüton’da Bir Koloni” insanın birey olma sürecinde , yıldız tozu hikayemizin dizesi; Hiperküp: Poetik Evren(Dört boyutlu ve çok boyutlu evren: Şiirsel Evren) olarak bize yaşam alanı oluşturuyor."

İlgili haberler
Kaf Dağı’nın ardı neresi!

Arap ve Fars kozmolojisinin efsanevi Kaf Dağı’ndan ilham alınarak hazırlanan sergi Canan: Kaf Dağı’n...

Günay’ın sergisinde direnç, umut ve dayanışma kara...

10 Ekim katliamı’ndan yaralı kurtulan ve bir bacağını kaybeden Günay Karakuş ilk resim sergisi olan...

Kadının varolma çabası Plüton’da

Hacettepe Üniversitesi Resim Bölümü yüksek lisans öğrencisi Sema Yayla, bitirme tezi için hazırladığ...