Geçen haftanın meselesi olan kadına yönelik şiddet, bu hafta da gündemdeki yerini koruyor. Ahmet Kural cephesinden açıklamalar, avukatların karşılıklı beyanatları, konuya ilişkin yorumlar derken mesele memlekette herkesin dahil olduğu bir hal aldı...
En son Arda Turan’ın açıklamasını görünce dedim ki, işte bu! Kendisi kadına yönelik cinsel saldırı faili olan Turan, “Sıla hiç merak etmesin onun yanındayım” diyerek konuyla ilgili tartışmalara dahil oldu. Hakikaten şaka gibi, adı tacizle anılan adam, şiddete uğramış kadına destek açıklaması yapıyor. Adam hâlâ muteber, hâlâ ortalarda ve bu mesele üzerinden itibar tazelemeye çalışıyor.
Kadına yönelik şiddet, erkeklerin kendilerini temize çıkaracağı bir alan değil. Hiç kimse kusura bakmasın. Bu öyle bir mesele değil. “Buradan yürürüm, milletin sempatisini toplarım” mevzusu hiç değil.
Arda Turan gibilerin yanımızda olmasına değil, bu adamların hiç ortalarda gözükmemesine ihtiyacımız var esasen. Duruma bakar mısınız? Tacizle adı anılan, orada burada şiddet uygulayan bir adam, kadına yönelik şiddete karşı çıkıyor. Yazıyı yazdığım anlarda Mustafa Ceceli’nin de sosyal medyadan destek mesajı verdiğini gördüm. Gerçek olamayacak kadar absürd bir şeyin içindeyiz.
Tabii bu durumu şuradan da düşünmek gerek, yarın Ahmet Kural’ın da öyle olması muhtemel. Çünkü bu adamlar ortadan silinmiyor işte, yaşadıkları toplumdan dışlanmıyor, hayatlarında hiçbir zorluk yaşamıyorlar. Şiddet de bu sebeple bir sarmal olarak hayatımızda olmaya devam ediyor.
AHMET KURAL’IN CESARETİNİN BİR NEDENİ VAR
Ahmet Kural’ın açıklamaları da bu cesaretin sonucu. Adliyeye gidip açıklama yapması, göğsünü gere gere ifade vermesi, yaptığı yazılı açıklamalar, avukatının beyanatları büyük bir özgüvenin işaretleri. “Unutulacak bunlar” diyor içinden muhtemelen, “biraz zaman geçsin rahatlayacağım” diyor. O yüzden “itişme” sözcüğünü kullanabildi, o yüzden “Türk adaletine güveniyorum” diyor sürekli. Valla kadına yönelik şiddet ise söz konusu olan, bir erkek olarak adalete güvenmekte çok haklı tabii…Bakın şiddetin boyutları da ortaya çıkıyor, canını zor kurtarmış bir kadın var karşımızda. Kural’ın itişme dediği şey, korkunç bir erkek şiddeti. Bu ağır tabloya karşın adam rahatlıkla geziyor, gözaltı yok, başka bir işlem yok. Hayat ona güzel gerçekten.
Günlerdir konuşuluyor, yok adam kadına ne kadar güzel bakıyormuş, böyle bir adam şiddet uygular mıymış, Sıla da bu adamı hiç tanımamış mıymış falan filan... Kadını suçlamak ne kadar kolay değil mi? Biz kadınlar her zaman dikkatli olacağız, erkekleri iyi seçeceğiz, gezdiğimiz yerlere dikkat edeceğiz, kıyafetlerimiz konusunda hassas davranacağız, davranışlarımızı kontrol altında tutacağız. Bize sunulan ve anlatılan hayat bu.
Başımıza gelen her şeyin sorumlusunun biz olduğumuz bir erkek dünyası bu. Erkek egemenliği denilen şey tam olarak da böyle bir şey gerçekten. Şiddete uğradığımızda dahi konuşulanın biz olmasının başka bir açıklaması yok.
Sonuç bize özgüvensiz bir hayat olarak dönüyor. Her şeye herkese dikkat eden, kimseye güvenemeyen, hayatını sürekli bir otokontrol altında yaşayan kadınlar oluyoruz. Oysa hayat hepimize doğrularla yanlışlarla dolu bir çok şey sunuyor. Yanlış adamlar olabilir hayatımızda, o yanlış adamları sevmiş de olabiliriz, pek çok davranışlarını “anlamaya” çalışmış, “arıza çıkaran” kadın olmamak için çaba harcamış da olabiliriz.
Yaşadığımız şiddetin sorumlusu biz değiliz. Başımıza gelenlerin nedeni bizim seçimlerimiz değil. Karşımızdakinin insan olmamasından kaynaklı nasıl sorumlu tutulabiliriz ki.
Bazen hayat sizi tek başınıza bırakır. O çok güzel bakan, gülen adam hayatınızdaki her şeydir. İnanmak istersiniz, çünkü hayatınızda her zaman bir erkek olması gerektiği anlatılır size dört bir yandan. Yalnızlık zordur, baş edilmesi olanaksız gibi gelir insana.
İKTİDAR OLMAK BUNU GEREKTİRİR
Hele de kendi ayakları üzerinde durabilen güçlü bir kadınsanız işiniz daha da zordur belki. Çünkü erkekler o güçlü kadınlara önce çok hayran olup, sonra o gücü yiyip bitirmek isterler. İktidar bunu gerektirir çünkü…Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey varsa; her birimiz çok güçlü kadınlarız, bir şekilde yalnız koca bir hayatla mücadele ediyoruz, üstesinden gelmeye çalışıyoruz dünyanın bin bir türlü halinin. Gücümüzü yok saymaya hiç kimsenin hakkı yok, hele de bir erkek olmadan yaşamayacağımız duygusuna bizi mahkum etmeye. Sevgiye ve aşka itirazım yok elbet, ama tahakküm üzerine kurulu olmadığı şartıyla.
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir diğer şey ise, kadın dayanışmasının ne kadar kıymetli olduğudur. Bakmayın siz “kadın kadının kurdudur” diyenlere, ben ne zaman kalkamam artık diye düşündüğümde yanımdaki kadınlar kaldırmıştır beni. Yaşadıklarımızı bilerek, hayatın zorluklarını görerek ilerlediğimiz bir yol bu.
Başa dönersek Sıla’ya da diğer kadınlara da gerekli olan kadın dayanışması. Ahmet Kural gibilerine ya da bizi erkeklere ait bir şeyler olarak tarif edenlere ihtiyacımız yok. Sadece olabildiğince uzak olmaları gerek.
25 Kasım günü hepimiz ülkenin dört bir yanında sokaklara çıkacağız. Hayatımızdaki her türlü şiddete karşı mücadele ediyoruz diyeceğiz, üstelik bunu el ele, kol kola binlerce kadın yapacağız. Sıla ve bütün kadınlar o gün sokaklarda olsa yeter, ihtiyacımız olan bu…
İlgili haberler
Ceceli aradığı ‘prestiji’ buldu, hayırlı olsun!
Güzel olan taraf bu; “ahlak timsali” diyerek karşımıza çıkarılan proje çocukların sığındıkları ikiyü...
Dönemin tehlikeli figürü, Arda Turan
Devir, belinde silahla gezip, kadınları taciz eden ve hayatını aynen sürdüren adamlar devri. Muhafaz...
#SeninleyizSıla peki nasıl?
Hepimizi güçlendirdiğin, yüreklenmemize neden olduğun, sustuklarımızı, sessiz kaldıklarımızı hatırla...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.